English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / He's an orphan

He's an orphan translate Turkish

90 parallel translation
He's the child of a friend, an orphan.
O bir arkadaşımın çocuğu, bir yetim.
When he loses that, he's an orphan.
Annesini kaybederse öksüz kalabilir.
He said he's not an orphan.
- O yetim olmadığını söyledi.
Hey, old woman, I'm telling you, he's not an orphan.
- Hey, yaşlı kadın, sana söylüyorum, o bir yetim değil.
He's an orphan.
O bir yetim.
He says he's an orphan.
Nerelisin sen?
Now he's an orphan.
Şimdi o bir yetim.
Make that baby an orphan before he's born?
Bebeği daha doğmadan öksüz mü bırakacağım?
But he's an orphan
Ama, yetim.
He's an orphan and he loves milk...
O yetim ve sütü sever...
He's an orphan, sir.
Bir yetim, komutanım!
He's like an orphan.
Bir yetim gibi.
Maybe he's an orphan.
Belki de öksüzdür.
He's An Orphan.
- O bir öksüz.
He's sort of a celebrity and he's an orphan himself.
O bir çeşit ünlüdür ve o da yetim.
He is an orphan of humble parentage born on the equinox.
Fakir bir ailenin gün eşitliği zamanında doğmuş ve öksüz kalmış çocuğu.
Hey, he's not an orphan. His mom just abandoned him.
Hey o yetim değil, sadece annesi terk etti.
I don't care if he's stupid, an orphan, or some gangster.
Aptal, yetim veya haydut olması umurumda değil.
Every time I arrest someone... he's either innocent, amnesiac or an orphan.
Zaten ne zaman birini tutuklasam ya masum, ya amnezik ya da öksüzdür.
He made me an orphan, and he's got to pay for it.
O herif beni yetim bıraktı, bunu ödemek zorunda.
Muhammad had the habit of going out in the desert and contemplating the stars and thinking about why he was an orphan.
Muhammed sık sık kırlara gidip tefekkür ederdi. Yıldızlara bakıp neden yetim olduğunu düşünürdü
Um, he's an orphan.
O bir yetimdi.
- He's an orphan.
- Anne ve babasını aradın mı? - Öksüz.
He's an orphan ;
o bir yetim ;
He's an orphan!
O yetim!
Don't worry, he's an orphan.
Merak etmeyin, o yetimdir.
- He's an orphan.
- Ben öksüzüm.
He's an orphan now, huh?
O bir öksüz, ha?
- He's an orphan.
- Kendisi öksüz.
He's an orphan... with no hands.
O bir öksüz. Yardım edecek kimsesi yok.
As he painted an image, Thompson began to tell me the story, Once upon a time, a little orphan boy was playing with his brother when he became hungry, But when he found out that his favourite food, which were yams, had been eaten by his family, he began to cry,
resmi yaparken, Thompson bana bir öykü anlattı, bir zamanlar, yetim bir çocuk kardeşiyle oynuyormuş acıktığında, en sevdiği yemeğinin ailesi tarafından yenmiş olduğunu farketmiş, ağlamaya başlamış,
He's like an orphan.
Öksüz gibi.
He's a bit of an orphan.
Çocuk bir nevi öksüz.
I lost his parents in a fight and as he's an orphan...
Bir dövüş esnasında anne-babasını kaybettik. Şimdi yetim ve öksüz kaldı.
He's an orphan.
O yetim.
He's an orphan whose parents were killed in a bullet train accident in Sweden.
Bu... ailesi İsveç'te tren kazasında ölmüş bir yetim.
Who knows if he's even an orphan?
Kim bilir belki yetim bile değildir.
He's Not An Orphan. Hmm?
O yetim değil.
He's not an orphan.
- O yetim değil.
Because he's an orphan?
Öksüz olduğu için mi?
He's an orphan.
O bir öksüz.
He's not an orphan.
Öksüz falan değil.
My father's obsession... Made me an orphan long before he died.
Babamın bu takıntısı o ölmeden beni yetim biri yaptı.
Because he's an orphan?
Kimsesi olmadigi icin mi?
He's an orphan.
O bir yetim
He ain't even mine, he's an orphan.
Benim çocuğum bile değil. Öksüz.
He's an orphan.
Çocuk yetim.
You saved him because he's a lost little boy, an orphan, like you.
Onu kurtardın çünkü o kaybolmuş, küçük bir çocuk senin gibi bir öksüz.
Be cool, be cool- - he's an orphan.
Sakin ol, sakin ol. O bir yetim.
Yes, he's an orphan.
Evet, kimsesi yok onun.
Cerebral lesion. He's an orphan.
O, bir yetim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]