English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ H ] / He's just a boy

He's just a boy translate Turkish

360 parallel translation
He's a comely boy, but probably just another of the vast army of clock-watchers.
Hoş çocuk, ama muhtemelen o tembeller sürüsünden biri.
Matt, he don't eat much at all, but Adam's just a boy - he's sure to get hungry.
Matt, çok yemek yemez, Adam'da doymak bilmez.
He's just a boy.
O daha çocuk.
- He's just a mere boy.
- Sadece saf bir oğlan.
It's just because he's a boy.
Sırf erkek diye böyle.
Johnny Howard's just a boy so worried about his brother he doesn't know...
Johnny Howard kardeşi için kaygı duyan bir çocuk, o kadar ki...
- You just relax, soldier boy. - And I don't wanna hear that all he's got with him is a bunch of 60 or 70 penny-ante misfits.
rahat ol asker duymak istemiyorum onun tüm sahip olduğu şey 60 veya 70 penny.
- But he's just a boy... - We've no use for boys here,
Emirlere karşı geldi ve mevzisini tehlikeye attı.
Fausto's a good boy. He's just a little fickle.
O iyi bir çocuk, yalnızca biraz haşarı.
Maybe the boy is out of line, but he's just a confused kid!
Biraz asi olabilir, ama alt tarafı şaşkın bir çocuk o!
- He's just a boy.
- Sadece bir çocuk.
He's just a friend-boy not a boyfriend.
O sadece bir arkadaş erkek arkadaş değil.
Now, take it easy, darling, he's just a boy.
Sakin ol sevgilim, o daha bir çocuk.
Your brother's just a boy, isn't he?
Kardeşin daha çocuk sayılır, öyle değil mi?
A handsome boy, and not just because he's mine.
Yakışıklı bir çocuk, benim diye söylemiyorum.
Alyosha, he's just a boy.
Alyosha, o sadece bir çocuk.
He's just a little boy.
O daha küçük bir çocuk.
but if there's just one chance in a thousand that he has got something... boy, I'd rather take it than just sit around here waiting to die.
Fakat hayatta kalmak için binde bir şansımız varsa.... çocuğun durumu da kötü. burada oturup ölmesini beklemekten iyidir.
He's just a boy!
Bu daha bir çocuk!
- Georg, he's just a boy.
- Georg, o daha çocuk.
I found him cheating, and I've said, "he's just a boy."
İnsanları kandırdığının farkına vardım ve şöyle dedim : "Çocuk işte."
a boy named Charlie Brown he's just a kid next door perhaps a little more
Charlie Brown adında bir çocuk. O sadece bitişikteki çocuk belki de daha fazlası.
a boy named Charlie Brown he's just the kid next door perhaps a little more
Charlie Brown adında bir çocuk. O sadece bitişikteki çocuk belki de daha fazlası.
You know, Junior, when Machine Gun Joe was just a little boy in Chicago, he had a pet snake that he used to love to ride over with his tricycle.
Biliyor muydun, Junior, Makineli Tüfek Joe, Chicago'da daha küçük bir çocukken evcil yılan beslermiş ve üç tekerlekli bisikleti ile onu ezmeye bayılırmış.
To think a boy is killed like that just because he stole a few miserable apples.
Çok saçma. Bir çocuğun sırf elma çaldı diye o şekilde öldürülmesi...
He's just like a little boy.
Augustus ufak bir çocuk gibidir.
Even your brother's been out looking for something and he's just a boy.
Kardeşin bile daha çocuk olduğu hâlde iş arıyor.
He's just a boy.
Çocugun teki.
- He's just a boy, he'll recover.
- O bir çocuk, atlatacaktır.
He's just a boy.
O daha bir çocuk.
But, Lester, he's just a 15-year-old boy.
İyi de Lester, daha 15 yaşındaki bir çocuktan bahsediyoruz.
- He's just a boy.
O daha çocuk.
For a boy his age, he's considerate and nice, but he wants to be just like Vincent Price.
Yaşına göre bir çocuk için saygılı ve sevimli, ama aynen Vincent Price gibi olmak hayali.
He's just a itte boy who coudn't fight back ike did.
Küçük bir çocuk sadece. - Benim gibi direnemezdi.
Look at him. He's just a little boy, flesh and blood.
O sadece küçük bir çocuk, etiyle, kanıyla.
He's growing just like a normal boy.
Tıpkı normal bir çocuk gibi büyüyor.
He's just like a little boy.
Sadece sadece küçük bir çocuktu.
He's just a little boy!
O alt tarafı ufacık bir çocuk!
Beej, he's just a twerpy stock boy!
BJ, sadece stoktan sorumlu bir çocuktu.
He's just a boy!
Daha gencecik çocuk bu!
He is just a Momma's boy, he even broke down cried when his mom saw him off.
Tam bir ana kuzusu. Hatta, annesi onu uğurlarken, kendisine hakim olamayıp ağladı bile.
He's just a boy.
O sadece bir çocuk.
Ellie, he's just a boy.
Açıkçası, o sadece bir çocuk.
He's just a boy.
- O sadece bir çocuk.
He's just a boy.
O, daha çocuk.
He's just a big fat boy with bollix for brains.
O sadece kafasının yerinde bi hıyar taşıyan şişkonun teki.
He's just a funny boy.
Komik bir çocuk.
That Kid, he's just a boy and the other one...
O Kid dünkü çocuk. Öbürü, Will, hani iyi kalplisi.
Mac, he's just a boy.
Mac, o sadece bir çocuk.
It was just the story of an American boy who fell in love with Montserrat decided he wanted to marry and spend his life with her while they danced to a Bee Gees song.
Bu, bir Bee-Gees şarkısıyla dans ederken Montserrat'a âşık olan ve onunla evlenip hayatının sonuna kadar onunla birlikte olmak isteyen Amerikalı bir adamın hikâyesi.
Mamo-chan looks so cute when he's asleep... just like a little boy!
Mamo-chan uyurken çok sevimli görünüyor... tıpkı küçük bir çocuk gibi!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]