Healer translate Turkish
715 parallel translation
A healer, not a slayer... and that I am going to be as long as I'm on top of the sod and not under it.
Bir doktor oldum, savaşçı değil ve bu toprağın altında değil de üstünde olduğum sürece böyle de kalacağım.
- Time is a healer. Time will cure him.
- Zaman her şeyin ilacıdır.
I risked being seen, and then another healer comes.
Ben görünmemek için bin takla atayım sense başka şifacı çağırmışsın.
- Are you a doctor or a faith healer?
Bensiz yapamıyor musunuz?
The great healer who cures everything just by touching you?
Sadece dokunarak her şeyi iyileştiren müthiş şifacıyı mı?
This other one is no healer, this cheese-maker's son.
Diğeri şifacı değil, peynir üreticisinin oğlu.
- I'm a fast healer.
- Çabuk iyileşiyorum.
The dark water of the gulf is the greatest healer that there is. "
Golf akıntısının kara suları var olan en iyi ilaçtır. "
I am not a healer.
Ben bir şifacı değilim.
Gant, I'm a healer.
Kim olduğu fark etmez.
A lot of people would like to kill John Gant... but it took a healer with a hammer to make it easy for them.
Birçok kişi, John Gant'i öldürmek istedi... ama bunu çekiçle yapmak istiyeni hiç görmemiştim.
God is the greatest healer of all.
Tanrı en güçlü doktordur.
So here's the wife of the healer.
Şifacının karısı da gelmiş.
YOU ARE A HEALER.
Siz bir iyileştiricisiniz.
And for that, unimportant as it is rather than for my powers as a healer I may be remembered.
Bir hekim olarak güçlerim daha fazla hatırlanabileceği için bu kadar önemsiz.
Like the old faith healer of Deal who said, " Although pain isn't real, when I sit on a pin and it punctures my skin,
Eski şifacılardan biri demiş ki ; "Acı gerçek olmasa da bir iğnenin üstüne oturduğumda derimi delip geçiyor hissettiğim şey hoşuma gitmiyor."
Listen to me, you cheap, mealy-mouthed, third-rate war healer!
Sen dinle beni, seni ucuz, koca ağızlı, üçüncü sınıf savaş doktoru!
Butterbur is a healer.
Veba kökü yaralara iyi gelir.
- Such healers are rare. - God bless you! - Not a healer but an angel!
Yüzbaşı... böyle iyileştiriciler nadirdir.
He's a healer, let him heal.
- O şifa veren biri. Bırak işini yapsın.
You're a healer, there's a patient.
- İyileştirme gücün var.
Oh, yes, sweet Jesus, I tell you, faith healer.
Şimdi de dua ile deva saati.
You know what he was? He was a faith healer.
Ama ne iş yapardı, biliyor musun?
Time is the best healer, Julie.
Zaman her şeyin ilacıdır, Julie.
You're a doctor, you're a healer.
Sen bir doktorsun, şifa dağıtan birisin.
Tell me, where was your wife - when you were watching football with the healer?
Söylesene, sen şu şifacıyla maç seyrederken karın neredeydi?
He's your doctor, your healer, and fellow townsman.
O, senin doktorun, şifacın ve hemşerin.
It was because the boy was a healer that you attacked him.
Çocuk şifacı olduğu için ona saldırdın.
Back in Senegal, where I had a reputation as a healer, fire was the first thing you need to know about in order to chase away evil spirits...
Senegal'de, doktor olarak bilinirdim. Kötü ruhları kovmak için bilinmesi gerek ilk şey ateştir.
And in time, he'd become their magician, their prophet, their great healer.
Ve o zamanlarda, onların sihirbazları, peygamberleri, onların şifa dağıtıcıları olurdu.
Have you finally met some miracle healer?
Sonunda iyi bir üfürükçüyle mi tanıştın?
We had a faith healer the first month we were open.
Açıldığımız ilk ay... bir üfürükçü misafir vardı.
I suppose it's a healer or sorcerer.
Sanırım bir büyücü doktor ya da kabile büyücüsüsün.
By the turn of the century, rumors about the Siberian prophet and faith-healer reached the capital, and he soon appeared there himself.
Yüzyılın sonuna doğru duayla şifa bulan bu üfürükçü Sibiryalı evliya hakkındaki söylentiler başkente ulaşmıştı, çok sürmeden kendisi de ulaştı.
Whoever studies it, will become a great healer or the greatest killer.
Her kim bunu inceler, büyük bir şifacı olacak.. ya da büyük bir katil!
The patient and healer have become fast friends... and enjoy one another's company... even when she's not working on him.
Hasta ve doktor sıkı arkadaş oldular... ve tedavi anların dışında da... birlikte olmaya başladılar.
You see, he is a great healer.
O büyük bir şifacı anlıyor musun?
But I have a Catholic and a Methodist sister-in-law... a whole raft of Presbyterian cousins through my great-uncle Abraham... who was converted, and an aunt who's a Christian Science healer.
Ama din değiştiren büyük amcam Abraham sayesinde... bir Katolik ve bir Metodistyengem ve bir dizi Presbiteryen kuzenim var. Hıristiyan sağaltıcısı bir de teyzem var.
He's a curandero, a healer and a wise man.
O bir üfürükçü... bilge bir kişi.
I've always been a quick healer.
Her zaman çok çabuk iyileşmişimdir.
He's a born healer.
Doğuştan bir tedavi uzmanı.
Spoken like a true healer.
Gerçek bir şifacı gibi konuştun.
It's guest healer's night with Jimmy Lee on this, the 4,323rd edition of our show with tonight's special guests... people with the healing gift.
Misafir iyileştiricilerinin gecesi... Jimmy Lee'nin bu 4,323.üncü gösterisi. Bu gecenin özel bölümünde iyileştirici özellikleri olan kişiler var.
A guest healer.
- Misafir iyileştiriciyim.
- I'm a guest healer. - Yes.
- Smmoot, misafir iyileştirici.
You're a fast healer.
Çabuk toparlıyorsun.
I'll go get Li, the healer.
Gidip Üfürükçü Li'yi getireyim.
Everyone knows you're the great psychic healer of the literary community.
Edebiyat dünyasının büyük ruh hekimi olduğunu herkes biliyor.
Give me The Magic Healer. The Magic Healer.
Üfürükçüyü bana getir.
He is, by the way, the British representative of the Mission Church of Christ the Healer whose theater works in the high Andes of Peru.
O, bu arada Peru Andes'deki Şifacı Mesih misyon kilisesi tiyatro çalışmalarının İngiltere temsilcisi.
The man is a great healer. And I'm a great bowler.
Bu seminer hayatını değiştirebilir, adam çok yetenekli bir satıcı.