English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I'll

I'll translate Turkish

630,430 parallel translation
I mean, this'll be a cinch.
Yani, bu çocuk oyuncağı olacak.
I'll get you the money.
Parayı getireceğim.
I'm afraid he'll have no more than 48 hours left.
Korkarım, 48 saatten az süreniz kaldı.
I'll never find an audience big enough to...
Asla yeteri kadar seyirci bulamam.
I'll be in the Dwarf tunnels if you change your mind.
Olur da fikrin değişirse, Cüce tünellerinde olacağım.
So, if one of you'd be kind enough to watch her for a minute, I'll do what I intended and go and take care of this.
Ona bir dakikalığına göz kulak olacaksanız, düşündüğüm gibi icabına bakabilirim.
Now let's get that heart, and I'll prove it.
Senin şu kalbini alayım da göstereyim sana.
I'll just take care of this by myself.
Kendi başımın çaresine bakabilirim.
Now, if you'll excuse me, I have to find the Charming family so we can figure out how to clean up your mess.
Şimdi izin verirsen, Yakışıklı ailesiyle buluşup senin arkanı toplamak için bir şeyler düşünmeliyiz.
I'll bring the rum.
Yanıma rom alırım.
I don't think that'll be necessary, but thank you.
Artık buna ihtiyaç olacağını sanmıyorum ama eksik olma.
That's a risk I'll just have to take.
Bu almam gereken bir risk.
- Well, she might at first, but I'm sure she'll be pleased in the long run.
- İlk başta yapabilir ama uzun vadede memnun olacağından eminim.
I'll get us a tea.
Bize çay getireyim.
Well, I'll see you anyway.
Görüşürüz bir şekilde.
- Yeah. - Right, I'll get the lights.
Peki, ben ışıkla ilgileneyim.
I'll, uh, I'll just enjoy it all in your honor.
Ben, uh, sadece onurun tadını çıkaracağım.
I think it'll work for you, too.
Sanırım senin için de işe yarayacak.
I'll stay and help.
Ben kalacağım ve yardım edeceğim.
I'll now take a few questions.
Şimdi birkaç soru soracağım.
That's the most sane thing I've ever seen you do.
Bu, gördüğüm en akıllıca şeydi.
I'll see you, Riggs.
Görüşürüz, Riggs.
I'll, uh...
Ben, ah...
I'll walk you down.
Seni aşağıya doğru atarım.
I think we'll leave the math tutoring to Grandma, and then I'll stay in charge of fashion.
Matematik eğitimini ninene bırakırız. Ben de modacın olurum.
I'll blow your head off!
Kafana uçururum!
I'll tweak my back, have to file for disability, and end up where you're at.
Belimi incitip engelli kaldığım için emekli olmak durumda kalabilirim..... ve senin şu anki halinle aynı konuma gelirim.
I'll tell you when the time is right.
Zamanı gelince söyleyeceğim.
I'm guessing that'll give you a good idea what I'm doing here.
Sanırım niye burada olduğumu anlamışsındır.
I'll leave it at that.
Uzatmayacağım.
I do hope you'll look after yourself, Detective.
Dedektif, umarım kendine dikkat edersin.
If not, well... rest assured I'll keep close watch.
Etmezsen, müsterih ol seni yakından izliyor olacağım.
No, no, no, I'll tell you what... you can beat it, that's what you can do.
Ne yapabileceğini söyleyeyim defolup gidebilirsin.
I'll be selling the patent to The Pentagon.
Sonra bunu Pentagon'a satacağım.
Soon, I'll be able to control people's smart phones with this.
Yakında insanların akıllı telefonlarını bunla kontrol edebiliyor olacağım.
I'll set the alarm.
Alarmı ben kurarım.
I suppose I lack confidence that they'll act on it.
Üzerine düşeceklerine dair inancım pek yok.
I'll round up Simmons, and we'll go check it out.
Simmons'ı da alırım, birlikte gideriz.
I'll take your word for it.
- Sana inanıyorum.
Well, then, I'll protect you, okay?
O zaman ben seni korurum, tamam mı?
I'll always protect you.
Seni daima koruyacağım.
I'll hold them off.
Ben onları oyalarım.
I'll get right on that.
O işi ben hallederim.
Well, I'll tell you what I told them : that I only trust the great Senator Joe McCarthy himself.
Onlara söylediğimi size de söyleyeyim, ben sadece Senatör Joe McCarthy'nin kendisine güvenirim.
Look. I'll tell you what I know, but first I need to find out something from you :
Bakın, bildiklerimi anlatacağım, ama önce sizden bir şeyi öğrenmem gerek.
You cooperate now, you give us their names... you give us those names or I'll put you up in front of a Senate subcommittee.
İşbirliği yaparsan, bize isimlerini verirsen... bize onların isimlerini ver, yoksa seni Senato alt komitesinin önüne koyarım.
- I'll take my chances.
- Şansımı deneyeceğim.
I'll go with Flynn in the Mothership.
Ne diyorsun? Ben Flynn'le beraber ana makineye gideceğim.
You give me the Rittenhouse names, I'll give you every phone call they've made, every email they've ever sent, every willy pic they've ever sexted.
Bana Rittenhouse'dan bir kaç isim söyleyin, size yaptıkları bütün telefon konuşmalarını, gönderdikleri bütün mailleri ve uygunsuz resimleri göstereyim.
I'll call you if I ever need a bossy know-it-all.
Eğer bilmiş biriyle konuşmak istersem seni ararım.
Will you tell Rufus I'll be back in an hour?
Rufus'a bir saate döneceğimi söyler misin?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]