I'll be there at translate Turkish
341 parallel translation
If you don't catch Mack the Knife and hang him, there'll be a scandal at the queen's coronation that will cost you your job.
Eğer Bıçak Mack'i yakalayıp, asmazsan kraliçenin töreninde, işine mal olacak bir rezalet yaşanacak.
But one day there'll be a shout at the dock And they'll ask "What was that shout?" And they'll see me smiling as I wash my glasses
Ama bir gün bir çığlık yankılanacak rıhtımda ve soracaklar, bu çığlık da ne ve görecekler bardakları yıkarken gülümsediğimi de ve soracaklar yüzündeki gülümseme niye.
If there's anything new I'll be here at headquarters.
Bir gelişme olursa ben merkezdeyim.
Call Dr. Wong at my clinic and tell him I'll be there before midnight, will you?
Kliniğimden Dr. Wong'u arayıp gece yarısından önce geleceğimi söyler misin?
I'll be there Wednesday at five o'clock.
Çarşamba günü saat 5'te orada olacağım.
When you return from your honeymoon if I'm not much mistaken there'll be a desk waiting for you at the bank.
Balayından döndüğünüzde, eğer yanılmıyorsam... bankada seni bekleyen bir masan olacak.
If I let this chance go by, there'll never be another for me so I don't think anyone will mind if I just have a go at it, will they, Julia?
Bu fırsatı kaçırırsam başka bir şansım olmayabilir. Sanırım bunu denememin kimse için bir mahzuru olmaz, değil mi Julia?
I'm afraid at such short notice, there'll be nothing but fruit.
Hazırlıksız yakalandığımız için sadece meyve ikram edebileceğim.
All I'm saying is there's going to be a fight at the camp Saturday night and there'll be deputies ready to go in.
Cumartesi gecesi kampta kavga çıkacak, tek bildiğim bu. Ve polis girmek için hazır olacak.
- I'll be there at 10.
- Ben onda giderim.
And I'll be sitting there staring at that white sheet, scared.
Ve ben de korkmuş gözlerle beyaz bir kağıdı süzüyor olacağım.
I'll be there at 2 o'clock, at least I'll try.
Saat 2'de orada olurum, en azından denerim.
I'm going to look up at six o'clock, and there he'll be.
Saat altıda başımı kaldırıp bakacağım, ve orada olacak.
I'll be there at 4 : 00.
Saat 4 : 00'te orada olurum.
If he calls, say I'll be there at 2 : 00.
Eğer ararsa, 2 : 00'de orda olacağımı söyleyin.
I'll be there to meet you tomorrow night at 7 : 00.
Yarın saat 19 : 00'da seni orada bekleyeceğim.
I'll be there at sunup tomorrow.
- Yarın sabah güneş doğarken orada olacağım.
I'll be there at 11 : 00.
11 : 00'de orada olurum.
I'll be minding my own business... there she'll be, standing there... just looking at me.
Ben kendi işime bakarken bir bakıyorum orada durmuş bana bakıyor.
I just wanted to tell you I'll be there tomorrow at 10pm.
Sana şunu söylemek istemiştim : Yarın saat 10'da, orada olacağım.
No, dear, I'll be right there, at the other side of the lobby.
Hayır, tatlım, hemen orada, girişin öteki tarafında olacağım.
And he'll be there till I remove him.
Ve, seni sheriff olarak atıyorum.
Mrs Hazeltine and I are flying to New York, taking the overnight jet to London, there's a flight to Berlin and we'll be there at noon tomorrow.
Bayan Hazeltine ve ben bu öğleden sonra New York'a uçuyoruz. Oradan da gece yarısı Londra'ya. Berlin'e bağlantılı bir sefer var ve yarın öğlen orada oluruz.
- Right, I'll be there at 7.
- Tamam, 7'de orada olurum.
"I'll be there at 9 : 00." It's 1 0 : 30 and he hasn't shown up.
9'da gelirim dedi, saat 10.30 oldu.
I'll be there at 8 : 30...
8 : 30'da sizde olurum.
Well, like I'm meeting Stefano and there'll be dancing and singing and fireworks.
Mesela ben Stefano ile buluşacağım sonra dans edilecek, şarkı söylenecek, havai fişekler atılacak.
I'll be there tomorrow at 3.
Yarın saat 3'te, orada olacağım.
- I'll be there at 5 : 30
- 5 : 30'da oradayım
I've gotta go but listen, I'll see you later on tonight and you be there at 4 : 30, okay?
Gitmem gerek. O hâlde akşama görüşüyoruz. Sen de 16 : 30'da gel, tamam mı?
I'll be there at 4 : 00.
Saat 4'te orada olurum.
Whatever, I'll be there at 4.
- Kıvırma, saat 4'te oradayım.
I'll be there at 2.
Saat 2'de sendeyim.
I'll be there at dawn.
Şafak sökerken orada olacağım.
Tell the boss I'll be there at 4 : 00.
Saat dörtte orada olacağımı patrona söyleyin.
Anyhow, I'll be there at 8 : 00, and, uh... Why don't you meet me there?
Neyse, saat 8 : 00'de orada olacağım ve benimle orada buluşur musun?
Although you'll be delighted at these good tidings, I would ask you to remember, please, that of the three remaining lost members of the party, there is, as yet, no trace.
Bu iyi haberlerle sevinmekle beraber,... sizden hatırlamanızı rica ediyorum,... grubun geriye kalan 3 üyesinden,... henüz bir iz olmadığını.
And comes November 14, I'm going to be standing up there at the annual CCA management meeting.
14 Kasım geldiğinde, CCA'nın yıllık yönetim toplantısında ayağa kalkıp şöyle diyeceğim :
Well, listen. When she gets there, tell her I'll be stuck in the Camelford cop shop for at least forty-eight hours.
Oraya vardığında Camelford'da bir karakolda 48 saat kalmam gerektiğini söyle ona.
Someday, there'll be a new girl at the A P, and when I cash a check, she'll ask for identification, and I'll take out my passport, and I'll say,
Bir gün AP'de yeni bir kız olacak, ve bir çek bozduracağım, bana kimliğimi soracak ve ben de pasaportumu çıkarıp
Tell him I'll be there at 6 : 00.
6 : 00'da orada olacağımı söyle.
I mean, when you think about it and consider that your feelings of love begin when you're about 10 and if you live to, say, 70 well, that's pretty limiting, because what chance is there that he'll be alive at the same time you are?
Demek istediğim aşkı düşünüp, onu hissetmeye başladığında 10 yaşında olsan ve diyelim ki, 70'ine kadar yaşasan bile bu çok sınırlı olur, çünkü onun da, seninle aynı zamanda yaşama olasılığı nedir ki?
Wait for me at the front. I'll be there in ten minutes.
Beni ön tarafta bekle, 10 dakika sonra orada olurum.
I'll be at my mothers, so send the cards there.
Ben annemlerde olacağım, o yüzden kartları oraya gönder.
See, I think it's quite possible that the 1960s... represented the last burst of the human being before he was extinguished... and that this is the beginning of the rest of the future, now... and that from now on there'll simply be all these robots walking around... feeling nothing, thinking nothing.
Bence 1960'lı yıllar insan oğlunun yok olup gitmeden evvel son kez ileri atıldığı zamanlar olabilir bugün ise geleceğin geri kalanının başlangıcı ve... bundan sonra etrafta hiçbir şey hissetmeyen, hiçbir şey düşünmeyen robotlar dolanıyor olacaklar.
At your service. Excuse me... I'll be there in five minutes.
24 00 : 07 : 15 : 03 Bir saniye lütfen.
There you go. Then, take a look at it... talk it over, and if you have any questions, I'll be around to answer them.
Al bakalım, bir göz atıp üzerinde tartışın.
I told you, there'll be no one at the house.
Sana söyledim, evde kimse olmayacak.
If there's a heaven for horses, I know you'll be there.
At cenneti diye bir şey varsa sen kesin oraya gideceksin.
And I'll bet the boys at the lab will be able to tell you that white residue there is magnesium oxide.
Ve iddiaya girerim ki labaratuardaki elemanlar buradaki beyaz artık maddenin magnezyum oksit olduğunu doğrularlar.
I'll be there at eight o'clock.
Sekizde orada olurum, tamam mı?
i'll be back soon 284
i'll be back 1339
i'll be in touch 401
i'll be there soon 97
i'll be there 1011
i'll be there in ten minutes 21
i'll be right there 1448
i'll be fine 1438
i'll be right back 3576
i'll be back in the morning 18
i'll be back 1339
i'll be in touch 401
i'll be there soon 97
i'll be there 1011
i'll be there in ten minutes 21
i'll be right there 1448
i'll be fine 1438
i'll be right back 3576
i'll be back in the morning 18
i'll be there in five minutes 18
i'll be waiting 202
i'll bet 254
i'll be right here 144
i'll be okay 264
i'll be there for you 22
i'll be back in five minutes 23
i'll be back shortly 21
i'll be back tomorrow 56
i'll be back in a bit 31
i'll be waiting 202
i'll bet 254
i'll be right here 144
i'll be okay 264
i'll be there for you 22
i'll be back in five minutes 23
i'll be back shortly 21
i'll be back tomorrow 56
i'll be back in a bit 31