English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I'll do

I'll do translate Turkish

35,321 parallel translation
I'll do it. I'll do it.
- Ben yaparım.
If you do, I'll know.
Yaparsanız, öğrenirim.
I'll do it.
Yaparım.
I'll do it right this time.
Bu sefer doğru yapacağım. - Hayır, hayır.
I don't know what they'll do.
Ne yapacaklar, bilmiyorum.
I'll get Amanda and meet you there, but I have something I have to do here first.
Amanda'yı alıp sizinle buluşurum. Önce bir şey yapmam gerek.
And Mike just said, "I'll do that."
Mike, "Ben yaparım" dedi.
If I do, I'll kill you and your whole family.
Eğer görürsem, sadece seni değil, tüm aileni öldürürüm.
In which case, we'll go with the former, because, of course, if there's anything I can do to help you guys...
Bu durumda, geçmişe gitmemiz gerek, çünki, tabii ki, size yardımcı olmak için yapabileceğim bir şey varsa...
Well, I understand you're very concerned about Mr. Calchek's well-being, and I can assure you we'll do all we can.
Bay Calchek'in rahatı için bu kadar endişe etmenizi anlıyorum, ve sizi temin ederim, elimizden gelenin en iyisini yapacağız.
I think I'll do it both ways.
Sanırım iki şekilde de yapacağım.
- I'll tell you what to do.
- Bunu dinle.
Hell, I'll do it, if you want!
Lanet olsun, istersen ben yapayım!
No, I'll do it, and you can help.
Hayır, ben yazacağım ve sen de yardım edebilirsin.
'Cause I'll do it.
Çekinmem, yaparım.
I'll do it.
Ben halledeceğim.
You tell him that if he ever so much as sets foot in this town again, I will fucking murder him, and I'll do it in broad daylight, and I'll invite the cops to watch.
Ona bu şehre adımını dahi atarsa, onu geberteceğimi ve bunu güpegündüz yapacağımı,... polisleri de izlemeleri için davet edeceğimi söyle.
I have to wait for Lelluccio to get out, and together we'll decide what to do with you.
Lelluccio dışarıya çıkana kadar beklemek zorundayım, sonra ; seni ne yapacağımız hakkında karara varırız.
I'll do what I have to.
Yapmam gerekeni.
- and I think she'll do it well.
- bence gayet iyi yapacak.
And if you leave, I'll make sure you never step foot in another theater in your fucking life, do you understand?
Eğer gidersen lanet olası hayatın boyunca hiçbir tiyatroya ayak basamazsın, anlıyor musun?
I'll just keep doing what I do best :
Bense en iyi yaptığım şeyi yapmaya devam edeceğim.
You'll have to pay for the things you've done, but so will I and we'll do it together.
Yaptığın şeylerin hesabını ödemek zorundasın aynı şekilde ben de. Ve bunu birlikte yapacağız.
Look, I can promise you, if Linley had anything to do with this, we'll get him, but you need to stay away from this investigation.
Bak, söz veriyorum, Linley'in bu işle en ufak bir bağlantısı varsa onu yakalarız, ama sen bu soruşturmadan uzak durmalısın.
If you do that, I'll quit digging.
Uzak durursan, bunu kurcalamayı bırakacağım.
I'll do whatever I need to do to keep... you safe.
Seni güvende tutmak için ne gerekiyorsa yapacağım.
Honey, I have a few things to do, I'll see you later.
Sevgilim, halletmem gereken işler var, sonra görüşürüz.
Do you think I'll have trouble selling my stuff?
Malımı satmakta sıkıntı yaşar mıyım sanıyorsun?
Meantime, I'll set up a meeting fast, so you'll know what to do to run things.
Bu arada bir an evvel bir toplantı yapacağım, yani devamında da bilgilendireceğim sizi.
I'm sure you'll do us proud.
Eminim göğsümüzü kabartacaksınızdır.
I'll do that.
Bunu yapacağım.
I'll do it, just get me on.
Bana verin, kendim yaparım.
Well, it's just that if the scan was accurate, you'd barely even be able to communicate with me right now, but it's no big deal, we just need to do it again, and I'll put a rush on this one for you.
Eğer veriler doğruysa şu an bizimle konuşamıyor olman gerekirdi ancak büyük bir şey değil, sadece tekrar yapmamız gerekecek ve senin için bunu hızlandıracağım.
I trust you'll do the right thing, Superman.
Doğru olanı yapacağına güveniyorum, Superman.
I'll do my best.
Elimden geleni yaparım.
Fine. I'll do it.
Peki, ben yapacağım.
Right, well, if you ever do something like that again without warning me, I'll pluck the eyelids from your screaming face.
Doğru, eğer böyle bir şeyi beni uyarmadan yapacak olursan göz kapaklarını o güzel yüzünden sökerim.
No, I'll do it.
Hayır, ben sorarım.
And we'll do our best to make that happen, but that takes time, and I'm afraid if we wait too long, we lose our launch window.
Bunun gerçekleşmesi için elimizden geleni yapacağız, ancak zaman alıyor, Ve çok uzun süre beklersek korkarım, fırlatma penceremizi kaybederiz.
Yeah, I'll do the same when I get to Vestron.
Evet, Vestron'a vardığımda da aynısını yaparım.
I'll do it with a funny voice, [nasal] so it won't sound so harsh.
Eğlenceli bir şekilde derim. Böylece sert olmaz.
Just tell me what to do, and I'll fuckin'do it.
Sadece ne yapacağımı söyle. Ve ben gidip yapayım.
I'll do it.
Yapacağım.
And if I don't do exactly as Alison says, I'll end up in jail.
Ve Alison'ın dediklerini tam olarak yapmazsam, hapse gireceğim.
I'll do anything I can to help.
Yardım etmek için elimden geleni yapacağım.
Sure, I'll meet with the D.A. and see if there's anything I can do...
Tabii, Bölge Savcısı'yla görüşüp ne yapabileceğime bir bakarım.
I'll do it.
Ben yaparım.
- Then I'll hotwire it. You know how to do that?
Nasıl yapılacağını biliyormusun?
You'll do it again. Soon as I can get back up there.
oraya döner dönmez tekrar yapacaksın.
- I'll do it. Okay. Take this.
tamam. bunu al. ön tarafa git.
I guess we'll do it.
Anlaşılan gidiyoruz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]