I'll do it for you translate Turkish
517 parallel translation
Do it even blindly if you must, and I promise you, I'm so sure of it, I promise you that for the first time in your life you'll know what real happiness is.
Duygusuz olmak zorundaysanız bile yapın, sizi temin ederim ve şundan eminim ki size söz veriyorum hayatınızda ilk defa gerçek mutluluğun ne olduğunu tadacaksınız.
I hope you'll do all you can to get it back for me.
Onu geri alabilmek için elinizden gelenin en iyisini yapacağınızı umuyorum.
Listen, order me a straight whisky, make out it's for you, and if you do that for me, I'll buy all the Christmas cards you got.
Dinle, bana sek viski ısmarla, kendineymiş gibi davran, eğer benim için bunu yaparsan, elindeki bütün Noel kartlarını satın alırım.
Remember, I did make a home for you once, and I'll do it again... only you've got to let me have my fling now... because you're simply rushing at old age, Sam.
Unutma, senin için bir kez yuva kurmuştum, ve bunu yeniden yapacağım. Sadece bu küçük kaçamağı yapmama müsaade etmek zorundasın çünkü yaşlılığa adeta kucak açıyorsun Sam.
I mean, I'll do it for you.
Siz oturun.
I tell you what I'll do. I'll shoot him for ya, so it won't be you that done it.
Bak sana ne diyeceğim senin yerine ben vurayım, o zaman sen vurmuş olmazsın.
That's more than I'd ask for... but it will do no harm for your son to learn the ways of the white man. And you may be sure he'll have the best treatment that we can offer.
Bu benim istediğimden de fazlası Oğluna hiç bir zarar gelmeyecek ve bunun yanında beyazların yaşama biçimini de öğrenecek.Ve emin ol ki bu bizim en iyi anlaşmamız olacak.
I'll do it for you because I like you.
Senin için yapıyorum, seni severim.
All right, I'll do it for you.
Tamam, senin için ben yaparım.
Tell you what I'll do, I'll toss you for it.
Ne yapacağımı söyleyeyim, Yazı-tura atacağız.
- I'll do it for you.
- Ver ben hallederim.
I just signed for it. All right, thank you, that'll do.
Pekala, teşekkür ederim, bu kadar.
I disconnected these wires just to show you how absurdly easy it would be for anyone, far less ingenious and far less resourceful than Giles Conover to do the same thing.
Tek amacım bunun herhangi biri için ne kadar kolay olacağını göstermekti. Kaldı ki, Giles Conover bu işi yapmak için çok daha akıllı ve çok daha becerikli biri.
I'll do the best I can for them. lf l can't do it with you, I'll do it alone.
Onlar için en iyisini yapacağım. Seninle yapamazsam, tek başıma yaparım.
I'll do it for you.
Senin yerine yapayım.
Fold your hands, or I'll do it for you.
Şimdi ellerini çek yoksa onları senin için kendim çekerim.
I'll do it for you afterwards.
Kendi işimi yapmalıyım. Sonra ben sana yardım ederim. Gel hadi.
- You'll be the worse for it if I do.
Eğer yaparsam çok daha kötü olursun Fagin, eğer yaparsam.
I'll have your badge for this, Warren! You know I can do it.
Bunun için rozetini alacağım, Warren!
No, it wouldn't. Mae, listen I ain't smart, I ain't rich but I'd do anything for you.
Hayır, Mae, dinle akıllı değilim, zengin değilim ama senin için her şeyi yaparım.
If you let me work for a couple of hours, - I'll be better able to prove what it will do.
Laboratuarda birkaç saat çalışmama izin verirseniz formülün ne yapacağını daha iyi kanıtlayabileceğim.
If you can't do it, I'll do it for you!
Gel buraya! Ver şunu!
What do you know? Since you like it so much, I'll see if I can find more for you.
Madem bu kadar hoşuna gitti, sana birkaç görev daha vereyim bari.
I'll get you for this, Pan, if it's the last thing I do!
Sana bunu ödeteceğim, Pan, yapacağım son şey olsa da!
I'll come back for you, even if it's the last thing I do!
Ne yapıp edip döneceğim!
I'll do it for you, Franz.
Bunu senin için yapacağım Franz.
I'll do what I can later, but in the meantime it's important for you to sleep.
Sonra elimden geleni yaparım, ama bu arada uyuman senin için önemli.
- I'LL DO IT RIGHT AWAY FOR YOU.
- Hemen halledeceğim.
I'll do it for you, dear.
- Ben yaparım.
Let me do it. I'll get the stuff out of the car for you.
Bana bırak, senin için eşyaları ben alırım.
For your wife's sake, Mr. Crabtree, I think you'll have to do it.
Eşinizin sağlığı için Bay Crabtree, Bence bunu yapmak zorundasınız.
I'll do the same for you when it's your turn.
Sıran geldiğinde ben de senin için aynısını yapacağım.
I'll do it for you, if you like.
İsterseniz, yapabilirim.
OK, I'll do it for you.
Tamam, senin için yapacağım.
I'll do it for you.
Sizin için yapacağım.
But I'll do it for you.
Senin yerine ben yaparım.
If you can't tell your commander, I'll do it for you.
Komutanınıza söyleyemiyorsanız, ben sizin için söylerim.
If I do, it'll be for you. To pay for the flat.
Eğer yaparsam, bu senin için olacak Dairenin parasını çıkarmak için.
Since you can't pray for me, I'll do it myself!
Madem benim için dua edemiyorsun kendim yaparım!
I'll do it for you.
Bırak ben yaparım.
It's not for him, but for you that I'll do it.
Bunu onun için değil, senin için yapıyorum.
I'll do it for you, Lis.
Senin için söyleyeceğim, Lis.
Make your stance clear or I'll do it for you!
Açıkça tavrını ortaya koymalısın, yoksa senin için ben yaparım!
You take care, I don't know, but do it, Fagin or I'll put the finger on all of you, and I don't care if I hang for it.
Dikkatli olun, yoksa hepinizi ispiyonlarım, anlaşıldı mı? Asılsam da umurumda değil.
If by any chance it should occur to you in those 40 or 50 hours to end this matter differently, in some fantastic manner, to lay hands on yourself... Perhaps this is an absurd supposition and I hope you'll forgive me for that, would you be so good as to leave a short but thorough note, just two lines, two lines will do, that's all.
Eğer şu önümüzdeki 40-50 saat içinde, bu konuyu farklı bir biçimde bitirmek düşünceniz varsa, fantastik bir son mesela kendi cezanızı kendinizin vermesi gibi ki belki de bu anlamsız bir varsayım ama böyle düşündüğüm için bağışlayın bana geriye bir not bırakmak gibi bir iyilikte bulunur musunuz?
You'd better wipe that smile off your face, or I'll do it for you.
Yüzündeki ifadeyi sil yoksa ben silerim.
- It doesn't do much for me, I'll tell you.
- Benim için öyle olmuyor, anlatırım.
- But for you, I'll do it for 248,000.
- Ama, sizin için 248, 000 e hallederim.
I'll do it for you.
Ben yaparım.
You watch your brother, or I'll do it for you.
Kardeşine hakim ol, yoksa ben senin yerine olurum.
I'll get even with you for this, if it's the last thing I do!
Yapacağım son şey olsa bile, yakanı bırakmayacağım!