English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I'm gonna go in there

I'm gonna go in there translate Turkish

233 parallel translation
I'm gonna go in there, I'm gonna talk to Mrs. Carmona.
Oraya gideceğim ve Bayan Carmona'yla konuşacağım.
I don't know if there is any good in you, if there's anything in you, but I'm gonna take a big chance, and let you go.
İçinde bir kırıntı da olsa iyilik olup olmadığını bilmiyorum. Buna rağmen büyük bir riski göze alıp seni serbest bırakacağım.
I'm not gonna go in there, that's for sure.
Bu kesindir.
Either put me on the stand, you let me do my act for that court, or I'm gonna sue your asses, and go in there and represent myself, and that's it!
Ya beni kürsüye çıkarıp mahkemede ifade vermemi sağlarsınız ya da sizi kovar ve gidip kendi savunmamı kendim yaparım.
I'm gonna go in there a minute.
Birazdan gelirim.
I'm not gonna go in there. It's the ladies'room,
Girmem buraya ben, burası kadınlar tuvaleti.
So I'm gonna- - There's this drive-in that I go to at Riverside and Victory, on the corner.
Hep gittiğim, arabaya servisli tiyatro var Riverside ve Victory'de, köşede.
We go inside, I open the safe and we find peanuts in there, I'm gonna want your ass, Paulie.
İçeri girip kasayı açıp yerfıstığı bulursak, o zaman götünü s.erim Paulie.
Sheriff... I'm gonna go back in there.
Şerif.
Listen, there's gotta be some money in this house, so you just keep a good lookout for Mom and Dad. I'm gonna go through their coat pockets.
Bu evde yiyip içen bütün gün yan gelip yatan ve hiçbir şey yapmayan biri var.
Al, she thinks I'm her husband, the man that she married this morning at who knows where, and in a few minutes she's gonna expect me to go in there and make love to her.
Al, kız kocası olduğumu sanıyor, evlendiği adam şu anda kim bilir nerdedir, ve bir kaç dakika içinde oraya gidip onunla yatmamı bekliyor.
I'm not gonna go in there and say I didn't see it when I did.
Oraya gidip gerçeği inkâr edip görmediğimi söylemeyeceğim.
I'm gonna go while you're in there.
Sen içerideyken, ben gideceğim.
I've been grounded and I've got this party to go to and every kid in town with a tattoo is gonna be there.
Cezalıyım ve gitmem gereken bir parti var şehirdeki bütün dövmeli çocuklar orada olacak.
There's an armed robbery in progress and I'm gonna go park under the freeway and take a nap.
Silahlı bir soygun yapılıyor. Çevreyolunun altına park edip, biraz kestireceğim.
I'm gonna go down south, take that money... go get me some margaritas down there in Mexico.
Parayı alıp güneye gideceğim gidip Meksika'da kendime Margarita alacağım.
I'm gonna go back in the office and see if there's anything else I can use.
Ofise ineceğim ve kullanabileceğim başka bir şey var mı, bakacağım.
If she doesn't get his goop in 10 minutes, I'm gonna go in there and get it myself.
On dakika içinde alamaza gider ben alırım.
I'm gonna go out there and get that scoreboard for you and nothing is gonna stand in my way.
Oraya gideceğim ve senin için o skorbordu alacağım ve hiçbir şey bana engel olamaz.
You can't go in there, flout the rules, and then think I'm gonna share.
Gidiyorsun oraya yüzsüz bir şekilde bütün kuralları çiğniyorsun sonra da gelmiş seninle bunu paylaşacağımı düşünüyorsun!
I'm gonna go in there.
İçeri gireceğim.
I f she start giving me some bullshit about it ain't there... and we gotta go someplace else and get it, I'm gonna shoot you in the head right then and there.
Paramın orada olmadığına dair bir şey söylerse ve başka bir yere gitmemiz gerekiyorsa seni oracıkta vururum.
Now, I'm gonna go in there and just see how he's feeling.
Güzel, şimdi, ben içeri gireceğim ve nasıl olduğuna bir bakacağım.
I'm gonna depose him- - Mr. Lufkin over there- - then I'm gonna pack up, I'm gonna go back to Memphis.
Bay Lufkin'in ifadesini dinleyeceğim sonra eşyalarımı toplayacağım, ve Memphis'e döneceğim.
Me, I'm gonna go in there, eat a little pig, smoke a little crack, masturbate a little bit.
Bense içeri girip bir küçük domuz yiyeceğim bir sigara patlatıp biraz da mastürbasyon yapacağım.
I'm gonna go out on a limb and say there's a new slayer in town.
Tahmin yürütüp, şehirde yeni bir avcı olduğunu söyleyeceğim.
I'm gonna go see if there's some other way in!
- Fox! Ben gidip başka giriş yolu var mı bir bakacağım.
But if I go in there, Tony I'm gonna fold.
Ama oraya çıkarsam çuvallayacağım.
I'm gonna go in there.
Oraya gideceğim.
I'm gonna go to the bathroom in there.
Orada tuvalete gireceğim.
You just gotta find a way to keep the light and heat off of me, and I'm gonna go in there and kill him.
Işığı ve sıcağı benden uzak tutacak bir şey bulmalısınız ve ben de oraya gidip onu öldüreceğim.
I'm gonna be in town tomorrow because I take a class at Hartford State... and there's a coffee shop across the street... that I sometimes, almost all the time, go to around 4 : 00... and usually exactly 4 : 12.
Yarın kasabada olacağım çünkü Hartford'da ders alıyorum... ve sokağın karşısında bir kahve dükkanı var... bazen aslında her zaman saat 4 gibi oraya giderim... genelde tam 4 : 12 de.
And I'm gonna go over there and see if they can squeeze me in for a perm.
Oraya gideceğim ve bana zorla perma yapacaklar mı göreceğiz.
So, I'm gonna go in over there. I'm not here.
O yüzden ben oraya gideceğim. Ben burada değilim.
So there is no frickin'way that I'm gonna go in the bathroom with you and hold your hand while you potty.
Onun için, seninle banyoya gelmemin hiç yolu yok. Ve tuvaletini yaparken elini kaldır.
I'm gonna go in here... and you go back there.
Şimdi içeri gireceğim, sen de masaya döneceksin.
I'm gonna go in there and I'm gonna say to my dad... that he abandoned our family, and, if he wants to make it up to me... then he can start now by making a massive donation to Stanford.
Buraya girmeliyim ve babama söylemeliyim. Ailemizi dağıttı ve eğer beni kazanmak istiyorsa... Stanforda büyük bir bağış yapmaya başlamalı ve beni oraya aldırmalı..
I'm gonna go back to the office and see if there's anyone in merchandising...
Ofise dönüp mağazalardan sorumlu birini bulmaya çalışacağım.
YOU WRITE ME A CHECK RIGHT NOW OR I'M GONNA GO IN THERE AND SPILL.
Bana hemen bir çek yazıyorsun yoksa baklayı ağzımdan çıkarırım.
Not at your expense, and I'm not gonna let you go in there.
Seni kaybetmek pahasına değil ve oraya girmene izin vermeyeceğim.
Okay, I'm gonna go to Phoebe in case Karen goes there.
Tamam. Phoebe'nin yanına gideceğim, Karen oraya gelebilir.
I'm gonna go in there with you.
I'm gonna go in there with you.
I'm gonna go in the kitchen and see if there's any more of those mini quiches.
- Tamam. O çok, o çok. Ne yapacağım, biliyor musunuz?
Now I'm gonna have to go back there in about an hour.
Şimdi geri dönüp bir saat daha kalmam gerekiyor.
Look, I'm gonna go in there, and I'm gonna talk to Kendall and to Dunbar, and I'm gonna try to figure this whole mess out because I care what happened out there.
Bak, oraya gideceğim ve Kendall ile konuşacağım... ve Dunbar ile ve bütün bu pisliği çözmeye çalışacağım çünkü orda ne olduğu beni ilgilendiriyor.
He probably just had the wrong address, I mean, there's gotta be over a dozen Jack Taylor's in Chicago alone, I'm gonna go to my dad's bedroom, You tell me if the guy shows up again,
Büyük ihtimalle yanlış adres almış. Yani, sadece Chicago'da bir düzineden fazla Jack Taylor vardır. Babamın odasına gidiyorum ben, adam tekrar görünürse haber ver.
I'm gonna go in there and blow them away.
Gidip, onları havaya uçuracağım.
- I'm not gonna go in there!
Vurulabilir!
Go on in there and surprise him. I'm gonna go get us a few ice cream sandwiches.
Ben de gidip dondurmalı sandviç alayım.
I'm not gonna say there's plenty more fish in the sea, I'm not gonna say if you love her let her go and I'm not gonna bombard you with clichés but what I will say is this... it's not the end of the world.
Denizde daha bir sürü balık var demem, onu seviyorsan gitmesine izin ver demem ve sana klişe laflar etmem fakat söyleyeceğim şey şu :
I'm gonna go down there, and you meet me in the signing room.
İmza salonunda görüşürüz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]