English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I'm just gonna say it

I'm just gonna say it translate Turkish

316 parallel translation
If you're gonna mention my name, just say it's Herbert H. Heebert, and it's Milltown Junior College, and I'm much taller in person.
Adımı söyleyin, Herbert H Heebert. Milltown Yüksekokulu'ndan, aslında daha uzunumdur.
I was just gonna work on it with you, but if you're comfortable great. - If you say you can, you probably can.
- Yaparım diyorsan yaparsın.
I'm gonna say yes, of course, but... you know, it just would've been nice to have been asked.
Evet, diyeceğim elbette, ama... anlıyorsun, sorması iyi olurdu.
I want to say something to you... but I`m gonna fumble it a little bit... so please just wait till I`m done before you respond.
Bir şey söylemek istiyorum. Ama doğru kelimeleri seçmem zaman alabilir. Lütfen cevap vermeden önce sözümü bitirene kadar sabret.
- Okay, I'm just gonna say it.
- Peki. Söylüyorum.
I don't know what I'm gonna do about it yet, but I just wanted to say thanks.
Henüz ne yapacağıma karar vermedim ama teşekkürler.
I mean, I'm just gonna come right out and say it.
Bunu açıkça söyleyeceğim.
I don't really know how to say this, so I'm just gonna say it.
Bunu nasıI söyleyeceğimi bilemiyorum. Ama söyleyeceğim.
It's not gonna be easy, so I'm just gonna say it.
Kolay olmayacak o yüzden söylüyorum.
Max, I've been thinking something... and I'm really not gonna be able to get it out of my head unless I just say it.
Max, birşeyler düşünüyordum... Ve buna sen bir cevap verene kadar aklımdan çıkaramayacağım.
But I'm just gonna say this, and I'm gonna stand by it :
Ama bir şey söylemek istiyorum ve ciddiyim :
You don't say... well, the rind is an inch big, so I'm just gonna cut and chuck it.
Sakın kabuğu kesmeye kalkma. Tamam mı?
Eventually I just say, "I'm gonna go for it."
Ve şöyle dedim ; "Tamam bunu yapacağım"
I'm just gonna say it.
Söyleyeyim, gitsin.
Okay, there's no easier way to say this, so I'm just gonna put it out there.
Pekâlâ, bunu söylemenin daha kolay yolu yok, o yüzden olduğu gibi soruyorum.
No, I'm gonna do it. I just... You know, there are just so many details I didn't realize... like I have to sign this contract that...
Hayır, yapacağım, sadece bu kadar çok detay olduğunun farkında değildim, mesela çocukla ilgili tüm haklarımdan ve sorumluluklarımdan feragat ettiğime dair bir kontrat imzalamam gerekiyor buna şu da dahil "fizyolojik problemlere bakılmaksızın embriyo sayısının azaltılması kararı ve mali yükümlülüklerde hiçbir söz hakkım yok."
I really don't know how I'm gonna say it, so I'm just gonna say it.
Nasıl söyleyeceğimi bilemiyorum bu yüzden açıkça söyleyeceğim. Tamam.
But I gotta tell you... I'm just gonna be upfront and say it. You are gorgeous.
Ama sana soyleyeyim... durust olucam ve dusundugumu soyleyecegim.sen muthissin.
Look, you guys, there's this thing, so I'm just gonna say it.
Çocuklar bakın, benim söylemem gereken bir şey var. Bu yüzden sadece söyleyeceğim.
And if I wind up back in it... let's just say that I'm not gonna live my life like that.
Ve eğer sonuç kötü olursa... Hayatımı bir daha böyle yaşayamayacağım.
I'm just gonna say it.
Söylemeden edemeyeceğim.
I'm gonna say... that it was a joke, and I was just kidding, and he should play basketball because it's a blast, and let's all have some bubble gum!
- Şöyle diyeceğim... Söylediklerim şakaydı ve basketbol oynamalısın çünkü eğlencelidir. Ve hadi şimdi hep birlikte biraz sakız çiğneyelim.
I just want to get started. I listed all the things we say we're gonna do on weekends... but when it comes around... you say they're too boring to actually do on a weekend day.
Hafta sonu yapacağımızı söylediğimiz, ama hafta sonu..
And I don't really think it's a big deal so I'm just gonna say it and you can react.
Gerçekten bunun önemli bir şey olduğunu düşünmüyorum şimdi söyleyeceğim siz de tepki gösterebilirsiniz.
I'm just gonna say it.
Söyleyeyim de gitsin.
And i'm gonna say some bad words. And you're just gonna have to deal with it.
Kötü sözler söyleyeceğim, onlarla baş etmek zorundasın.
Ok, so I'm just gonna say it.
Tamam söyleyeceğim.
Uh. Kelly. uh... I'm just gonna come right out and say it.
Kelly, doğrudan söylüyorum.
Well.... I'm just gonna say it.
Yasal olarak, Steven Green diye bir adamla evliyim.
And so I'm just gonna say it.
Bu yüzden kafamdakileri söyleyeceğim.
So let's do it one more time but this time I'm not just gonna say the lines, I'm really gonna act them.
Bir kez daha tekrarlayalım ama bu sefer sadece replikleri söylemeyeceğim, gerçekten oynayacağım.
Okay, I'm just gonna say it.
Tamam, direk söylüyorum.
I'm just gonna say it. We haven't had a good idea since Raisin Bran. MAN 1 :
Şunu söylemeliyim ki tahılın yükselişinden bu yana ilk kez çok iyi bir fikrimiz var.
This isn't easy, so I'm just gonna come out and say it.
Bu hiç kolay değil, o yüzden uzatmadan söyleyeceğim.
I'm just gonna say it, because, you know, here I am.
Bunu yapacağım, çünkü sana karşı dürüst olmak istiyorum.
There's no easy way to break this so I'm just gonna come out and say it.
Sadece çıkıp söylemek vereceksiniz bana bu yüzden bu kırmak için kolay bir yolu yok.
Okay, I'm just gonna say it.
Söyleyeceğim.
It's gonna end up with the whole town taking this too far, and us having to talk about what we learned to change everyone's minds, and I say we just stop it right now and go play cards or something.
Bu her zamanki gibi, tüm kasabanın çılgına döndüğü, büyük bir hengameye dönüşen, sonra da bizim ne öğrendiğimizi anlattığımız günlerden birine doğru gidiyor. Ben diyorum ki şimdiden çekilelim, gidip kağıt falan oynayalım.
I don't know how to say this, so I'm just gonna say it.
Nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum, sadece söyleyeceğim.
I'm just gonna say it right now.
Hemen şimdi söyleyeceğim.
I was gonna prepare this whole speech... but I think it's better if I just say this out of the moment.
Güzel bir konuşma hazırlayacaktım. Ama sanırım bunu hemen söylemem daha iyi olacak.
Just say, "this is the way i think it's gonna be,"
"Sanırım böyle olacak" de.
You just want to listen to me'cause if the man doesn't die whose face I just broke, he's gonna go to New York City and tell Brom Garret's people it breaks his heart to say so,
Çünkü eğer suratını dağıttığım... adam ölmezse... Beni dinle. New York'a gidecek... ve Brom Garret'ın akrabalarına, çok üzgün olduğunu... ama oğullarını kızının öldürttüğünü söyleyecek.
I better just say what it is I'm gonna say.
Söyleyeceklerimi hemen söylesem iyi olur.
Maybe it's just the champagne talking, but I'm just gonna say it.
Tamam. Belki de şampanya yüzünden ama bunu söyleyeceğim. Tamam mı?
I'm just gonna call and say I can't make it.
Arayıp gelemeyeceğimi söyleyeceğim.
I'm just gonna say it.
- diy ecektim ki...
I'm just gonna say it. "
- hey - nasıl söyley ecektin?
Okay, I'm just gonna say it.
Tamam, açıkça söyleyeyim ki...
I'm just gonna say it like it's a completely matter-of-fact thing.
Sıradan bir şeymiş gibi söyleyeceğim.
Why's he gotta say it all poetic like that? Why can't he just say, "I'm gonna break your legs?"
Neden sadece, "Bacaklarını kıracağım" diyemiyor?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]