I'm just playing translate Turkish
596 parallel translation
I'm sure that someone's just playing a prank.
Eun Seol'un bizim yüzümüzden öldüğünü söyleyenler var.
Well... with him playing and her dancing... and me up to my neck in whiskey anyhow... well, I put my arms around that beautiful girl... and was just about to dance with her... when, of all people, you cut in.
Şey adam çalarken ve bayan dans ederken ve ben de boğazıma kadar viskiye gömülmüşken... Kollarımı o güzel kıza doladım ve onunla dans etmek üzereyken o kadar insan içinde araya giren sen oldun.
I think you're just playing hard to get along with.
Sanırım anlaşmak için zor adamı oynuyorsunuz.
- No, it's just that I'm tired playing around.
- Hayır, sadece oyun oynamaktan yoruldum.
But I really lived for those evenings when you're alone. And I pretended that you're playing just for me.
Yaşadığımı, sizin yalnız kaldığınız ve sadece benim için çaldığınızı varsaydığım anlarda anlıyordum.
I'm not just playing games with him.
Onunla sırf gönül eğlendirmediğimi söyledim zaten.
- What are you doing? - Well, I'm just playing a game.
- Oyun oynuyorum.
I don't know if you're just playing, but it doesn't matter.
Ciddi misin yoksa dalga mı geçiyorsun bilemiyorum ama önemi yok.
I don't know, I just... don't feel much like playing right now.
Bilmiyorum. Canım, pek oynamak istemiyor şimdi.
Oh, I'm just playing it safe.
- Ne olur olmaz diyorum.
Yes, I'm just playing a game.
Evet, sadece oyun oynuyorum.
Don't think I'm just playing...
Seninle sadece gönül eğlendirdiğimi sanma...
I hope you really mean that, that you're not just playing a game with her.
Umarım ciddîsiniz. Yengemle oyun oynamıyorsunuzdur.
I'm just playing.
Sadece şaka yapιyοrum.
You know while you were playing that just now I had the craziest fantasy that I could rise up float right down the end of this cornet right through here through these valves right along this tube and give you a kiss.
Biliyor musun... sen çalarken birdenbire... şu çılgınca fikre kapıldım. Sanki... bu trompetin ucundan içeri girip... buradan geçip... bu düğmelerin arasından... borunun ucuna doğru ilerleyip... tam dudaklarının oraya çıkıp... sana bir öpücük verebilirmişim gibi geldi.
I'm making $ 650 a week dancing my ass off, while you're just playing... You're making nothing. Right now, what do you make?
Kıçımı sallayarak haftada $ 650 kazanıyorum, sen de o sırada... hiçbir şey yapmıyorsun.
You mean I have a special room just for playing?
Sadece oyun oynamak için bir odam mı var yani
I'm just playing with her.
Kızla biraz eğleniyorum.
And I was young, I was playing and I wasn't, you know, too sure- - l knew what I was doing, but I just didn't know should I grab the wire or not, I don't know if I grabbed it or not, but I know I just, you know, got hurt.
Ve ben çok gençtim, Oynuyorum oynamamalıydım, bilirsin, eminim- - Ne yaptığımı biliyordum, fakat kabloyu tutup tutmayacağımı bilmiyordum, onu tuttuğumda nolup ne gideceğini bilmiyordum, sadece çok acı çektiğimi biliyorum.
Man, he was playing back, and I looked at the guy... and I said, " He looks just like that gangster...
Arkada çalıyordu ve adama dikkatle baktım... ve şöyle dedim, " Şu gangstere ne kadar da benziyor...
I'm sorry, just having fun, just playing you know.
Özür dileriz, biraz eğleniyorduk.
And then just today I've seriously gotten into playing with matches.
Bugün de ciddi ciddi kibritlerle oynamaya başladım.
You think I'm playing games? Just leave me alone!
Yalnız kalmam lazım.
So I started playing games, just to keep it interesting.
Ben de oyun oynamaya başladım... olayları ilginç kılabilmek için.
All right, so I've been playing it cool. You know, a little smile, a little wink, a little, "Hey, Bruno, look at this." You know, he's on the hook, and I'm just about to land him.
Peggy, baksana bu saç, kurabiyeden çıkıyor mu olsun, yoksa sürpriz olsun diye içinde mi kalsın?
But with... I just hope you're not playing the same tricks on your wife... - I am not...
Umarım yeni karına da bana söylediğin yalanları... söylemiyorsundur.
She won't! I'm just playing her
Sadece oynuyorum onunla
I just wanted to say, you know, good luck, and I hope to be playing with you this season.
Bilirsin sadece iyi şanslar, demek istedim, umarım bu sezon beraber oynarız.
I'm just playing you, man.
Sadece eğleniyordum, dostum.
Yeah, that's it, I'm just playing.
Evet, valla, sadece eğleniyordum.
For your information... I just made a cool $ 25 playing the market.
Bilgine sunarım ki borsada oynayarak 25 dolar yaptım.
I'm just playing.
Dalga geçiyorum.
I'm just here playing with you- -
Ben sadece oynuyorum...
I'm just out here playing, Mama.
Sadece oyun oynuyordum anne.
I, just came by to watch you practice your flute playing only, your gonna practice, on my instrument.
Sadece seni flüt çalarken izlemek için uğramıştım. Şimdi benim aletimi çalacaksın.
I wasn't playing around, I just had to be sure.
Oyun oynamıyordum, sadece emin olmak zorundaydım.
I'll just amuse myself with some pornographic playing cards.
Daha pornografik oyun kartlarıyla oynayacağım. Şey, Herkesin malumu olduğu üzere..... ana caddemiz korkunç durumda. Oh.
Maggie, I know you like the bear... but wouldn't you be just as happy playing with... this box!
Maggie, ayıyı sevdiğini biliyorum ama sonuçta şey ile oynarak da mutlu olamaz mıydın... bu kutuyla?
When I stopped playing ball, all my grades just sunk.
Basketbol oynamayı bıraktıktan sonra, bütün notlarım dibe vurdu.
I'll just pretend I was playing with somebody else's money.
Başkasının parasıyla oynadığımı düşüneceğim.
I'm just playing the flip side, right?
Tabii. Madalyonun öbür yüzünü gösteriyorum.
Jim, I'm just playing a joke on you.
Jim, sadece şaka yapıyorum.
I'm just playing what it says.
Ben ne yazıyorsa onu çalıyorum.
But suppose I said to you that... none of this was really true, that this is all... a façade I've been putting on. That somehow I had access to... your deepest feelings, needs and thoughts... and that I've been playing this character just to... win you over, to get you to like me, make you happy?
Ama varsayalım ki sana bunların hiç birinin doğru olmadığını, bunun bir dış görünüşten ibaret olduğunu bunları senin en derin duyguların, ihtiyaçların ve düşüncelerin için olduğunu ve benim bu karakteri sadece senin mutlu olman için yaptığımı söylüyorum.
No, I'm just playing, man.
Şaka yapıyordum be.
So, anyway, I just flew into town and... I'm gonna be playing in this casino.
Her neyse, şehre yeni geldim ve bu kumarhanede oynamak istiyorum.
I'm just not playing.
Bu oyunu oynamayacağım.
I'd like to thank uh, a great director, an incredible cast, my agent and my new agent, but I'm just an actor playing someone.
Harika bir yönetmene, inanılmaz oyuncu kadrosuna, eski ve yeni menajerime teşekkür etmek istiyorum. Ama ben birini canlandıran bir aktörüm sadece.
I'm just playing, unless you're gonna let me keep it.
Şaka yapıyordum, eğer bende kalmasına izin vermiyorsan.
I remember very early on playing games where- - actually it was with a little girl down the block, she would lay down on her bed and take off all of her clothes and just lie there with her eyes closed.
Çok küçükken oynadığım bazı oyunları hatırlıyorum da... mesela, mahalleden küçük bir kızla oynadığım. o yatağında uzanıyor ve üstündekileri çıkarmış olurdu ve gözleri kapalı şekilde uzanırdı.
It's just like when I first started playing the cello.
Viyolensele başladığım zamanlar gibi.
i'm just fucking with you 43
i'm just wondering 93
i'm just saying 2329
i'm just kidding 550
i'm just getting started 85
i'm just asking 203
i'm just fine 70
i'm just 2693
i'm just messing with you 85
i'm just curious 283
i'm just wondering 93
i'm just saying 2329
i'm just kidding 550
i'm just getting started 85
i'm just asking 203
i'm just fine 70
i'm just 2693
i'm just messing with you 85
i'm just curious 283