I'm not going to leave you translate Turkish
141 parallel translation
I'm not going to leave here and you're not going to touch me.
Hiçbir yere gitmiyorum, bana elini sürmeyeceksin.
And Im not going to leave here ever, ever again because I love you all.
Bir daha buradan asla, asla ayrılmayacağım çünkü hepinizi seviyorum.
I am not going to leave this room until you tell me.
Kim olduğunu söyleyene kadar bu odadan çıkmayacağım.
I'm writing a novel about prisons... and I've come here to study conditions and take notes... about one day's worth, thank you, and I'm going to leave now.
Hapishaneler hakkında bir roman yazıyorum. Buraya da hapishane koşullarını incelemeye ve not almaya geldim. Bir günlük çalışma yeterli.
If you're really not going to help me, I'd be glad if you'd leave me alone.
Madem bana yardım etmeyeceksin, lütfen beni yalnız bırak.
You know Joe isn't asking me to give it up, and I'm not going to leave.
Biliyorsun Joe okuldan ayrılmamı istemiyor, göreceksin her şey eskisi gibi kalacak.
I'm not going to leave you tied up like that.
Seni bağlı bırakmayacağım.
I'm not going to leave you, Ben... not for a while, anyway.
Seni terkedecek değilim Ben... En azından bir süreliğine.
I'm not going to leave you and that's final.
Seni bu sonla başbaşa bırakmayacağım baba.
I'm going to send an inquiry to NVD headquarters. If their reply does not substantiate what you have told me, you will never leave this embassy alive.
NVD merkezinden bir tahkikat isteyeceğim eğer cevapları senin dediklerini doğrulamazsa bu elçilikten asla canlı çıkamazsın.
Say, I'm not going to leave Rita, if that's what you're thinking.
Rita'yı bırakmayacağım, düşündüğün buysa.
won't be able to keep up with you. Zac, I'm not going to leave you.
- Seni bırakmayacağım, Zac.
Zac, I'm not going to leave you.
Zac, Seni bırakmayacağım.
I'm not going to leave you alone with him.
- Seni onunla yalnız bırakmayacağım.
No, I'm not going to leave you.
Hayır seni bırakmayacağım.
I'm not going to leave you alone through this.
Bu iş halloluncaya kadar senin yanındayım.
Jeremy, I'm not going to leave you ever again.
Jeremy, seni bir daha hiç bırakmayacağım.
Maybe you're not so lucky because I'm going to leave you here, Mr. Wahoo Waturi.
Belki de çok da şanslı değilsiniz çünkü sizi burada bırakıyorum, Bay Wahoo Waturi.
I'm not going to leave you.
Seni bırakmayacağım.
But I'm not going to leave you.
Ama seni bırakmayacağım.
I'm not going to leave you in here.
Bana inan. Seni burada bırakmayacağım.
I'm not going to leave you.
Seni bırakmam.
I guess you're not going to leave tonight.
Sanırım bu gece gitmeyeceksin.
I'm not going to leave you here, Neelix.
Seni burada bırakmayacağım, Neelix.
- I'm not going to leave you.
- Seni terketmeyeceğim.
I'm not going to leave you.
Seni bırakıp gitmeyeceğim.
I'm not going to leave you.
Seni burada bırakmayacağım.
I'm going to ask you not to leave the city.
Kentten ayrılmamanızı rica edeceğim.
I'm not going to let you leave the room this time.
Bu sefer odadan topuklayıp gitmene izin vermeyeceğim. Hayır.
I'm not going to leave you alone, I promise you.
Sizleri yalnız bırakmayacağım ; söz veriyorum.
- No, not yet. Good, because I'm going to have to take my leave of you... a little earlier than I had anticipated.
Güzel, çünkü düşündüğümden daha erken ayrılmam gerekecek.
Well, I'm not going to leave you like this.
Seni bu şekilde bırakacak değilim.
Maybe you're right I mean, it does seem like women want to have sex with me a few hundred times and leave and go on to something else Well, I'm not going to let that happen with Grace
Grace'e böyle olmasına izin vermeyeceğim.
I am not going to leave Rory's education to chance simply because I might risk offending you.
Seni kırmayacağım diye Rory'nin eğitimini şansa bırakamam.
I'm not going to leave you here like this.
Seni bu halde yanlız bırakamam.
I thought you were asleep. I was going to leave you a note.
uyudun sandım sana not yazacaktım...
You're on leave. I'm not going to put you to work.
Sen tatildesin, seni herhangi bir işte çalıştırmayacağım.
I'm not going to leave you.
Seni terketmeyeceğim.
Just leave that to your fairy god... you know, I'm not even going to say it.
Bu işi peri tanrıçana bırak. Devamını getirmeyeceğim bile. Çok klişe.
I might have been asked to leave... but I am not going to leave you to behave like this.
Gönderilmiş olabilirim ama seni böyle bırakmayacağım.
I'm not going to leave you here to die, Agent Wilson.
Sizi, burada ölüme terketmeyeceğim, Ajan Wilson.
If we leave him here, the two of you will wind up in court, and I'm not going to allow that.
Eğer onu burada bırakırsak, siz ikiniz mahkemeden mahkemeye gideceksiniz, ve ben buna izin vermeyeceğim.
IF YOU CHOOSE NOT TO LEAVE THEN I'M AFRAID WE'RE JUST GOING TO HAVE TO... CALL SECURITY AND MAKE YOU LEAVE.
Gitmeye direnecekseniz, korkarım ki bizler güvenliği çağıracağız.
And if you're not going to charge me, I'm going to leave.
Ve beni tutuklamayacaksanız, gideceğim.
I'm not going through all that again, not after everything I sacrificed to help you leave.
Her şeyin tekrar etmesine göz yummayacağım. Gitmene yardım etmek için feda ettiğim onca şeyden sonra olmaz.
I'm not just going to leave you here.
Seni burada bırakmayacağım.
- I am not going to leave you with sick Sam.
- Seni ve Sam'i hep koruyacağım.
You're not going to leave me down here! I'm sorry.
Beni burada bırakıp gidemezsin!
Okay, I know it's last-minute, but I have to leave town, so I'm not going to be able to help you cater the commitment ceremony.
Biliyorum, çok ani oldu ama, şehirden ayrılmam gerekiyor. Tören için sana yardımcı olamayacağım.
I promise you I am not going to leave you.
Size söz veriyorum, sizi bırakmayacağım.
I'm not going to leave you alone.
Seni tek başına bırakmayacağım.