I'm not leaving you translate Turkish
1,237 parallel translation
I'm not leaving you.
Seni bırakmıyorum.
- I'm not leaving you.
- Seni bırakmayacağım.
- I'm not leaving without you.
- Sensiz gitmem.
This is my one shot, and I'm not leaving without you know who.
Bu benim tek şansım ve kimi almadan buradan gitmeyeceğimi biliyorsun.
- I'm not leaving you.
- Seni bırakmıyorum.
- and I'm not leaving here till you agree.
Sen evet diyene dek buradan gitmeyeceğim.
- I'm not leaving without you.
Sen olmadan gitmiyorum.
I'm not leaving you for somebody younger and less dramatic.
Daha genç ve daha az duygusal biri için seni terketmiyorum.
Alright look, I don't know what you have against me, but I'm not leaving here until I convince you to go out with me.
Pekala bak, neden bana karşısın bilmiyorum, ama benimle çıkmana ikna etmeden, burdan bir yere gitmiyorum
I'm not leaving till you ask.
İsteyene kadar gitmeyeceğim.
I'm not leaving Ignacio alone with you.
Ignacio'yu seninle yalnız bırakmam!
Look, Ollie, I like you, but... I'm not gonna be all heartbroken'cause you're leaving town.
Bak, Ollie, Senden hoşlanıyorum, ama kalbimin kırılmasını istemiyorum çünkü buradan gideceksin.
I'm not leaving you.
Seni yalnız bırakmayacağım.
Listen, I know you're in there and I'm not leaving'til you come outside.
Dinle, orada olduğunu biliyorum ve sen dışarı gelene kadar gitmiyorum.
- Ooh. - I'm not leaving you!
- Seni bırakamam.
There must be someone else here besides you, and I'm not leaving without that
Senin dışında başkası yok mu burada. O fotoğraf olmadan gitmeyeceğim.
I'm not leaving till you leave.
Sen gidene kadar...
- I'm not leaving you.
Sizi bırakıp gitmem.
He knows I'm not leaving here without you.
Buradan sensiz ayrılmayacağımı biliyor.
I'm not leaving this spot till you take a moment to appreciate this.
Bu anın tadını çıkartana kadar bir yere gitmiyorum.
I'm not leaving you because you're unfaithful.
Seni terk etmiyorum çünkü sen sadakatsizsin.
- I'm not doing this on purpose. Are you staying here or leaving?
- Duracak mısınız, gidecek misiniz?
I'm so sorry, I'm not leaving you time to translate.
Kusura bakma, çevirmen için sana zaman bırakmıyorum.
I'm not leaving, so you know
Ben gitmiyorum, biliyorsun.
No, I'm not leaving you here.
- Hayır, seni burada bırakmıyorum!
I'm not leaving you.
Seni bırakmıyorum!
Mark, come on, I'm not leaving you here.
Mark, hadi ama, seni burada bırakamam.
You wanted it I'm not leaving
Bunu sen istedin. Hiç bir yere gitmiyorum.
Not you alone. I'm leaving this world behind
Sadece seni değil, tüm dünyayı bırakıyorum.
Unless you tell me that you love me, I'm not leaving!
Ve sen beni sevdiğini söylemezsen, buradan asla gitmem!
Anjali, I'm not leaving unless you say it to me.
Anjali, bunu söylemediğin sürece ben buradan gitmiyorum.
- Jack, I'm not leaving you.
- Gitmiyorum Jack.
No, I'm not leaving you.
Hayır, seni bırakmam.
- I'm not leaving you here.
Seni burada bırakıp gitmem.
I'm not leaving my son alone with you.
Oğlumu sizinle yalnız bırakmıyorum.
All right, but I'm not leaving you alone.
Tamam, ama yalnız bırakarak değilim.
I'm not leaving until you open this door!
Kapıyı açana kadar buradan ayrılmayacağım!
I'm not leaving until you read this napkin.
- Sen bu peçeteyi okumadan gitmem.
- I'm not leaving you alone.
- Seni yalnız bırakmıyorum.
I'm not leaving this hell house until you agree to stop seeing Matt.
Matt'le görüşmeyi kesmeyi kabul etmediğin sürece, bu lanet evi terketmiyorum.
I've heard about how amazing you are. I'm not leaving until you help me out.
Bak, herkesten senin hakkında duyduğum tek şey, senin ne kadar hayret verici olduğun ve bana yardım edene kadar buradan gitmiyorum!
- No, Dad, I'm not leaving you.
- Hayır baba. Seni yalnız bırakmıyorum.
You're not the boy I fell in love with last week during Free Period. I'm leaving you.
Sen geçen hafta aşık olduğum kişi değilsin Seni terkediyorum.
I'm not leaving without you, Master.
Sensiz bir yere gitmem.
That's pretty funny, because you and I'm not leaving.
Çok güzel ama ben hariç çünkü ben çıkıyorum
I'm not leaving here until you're back in that living room.
Sen oturma odasına dönmedikçe buradan ayrılmayacağım.
No, I'm not leaving you!
Hayır, seni bırakmayacağım!
I'm not leaving town, if that's what you mean.
Kasabadan ayrılmıyorum, eğer kastettiğiniz buysa.
So forget about sending me back, because I'm not leaving until we do a complete overhaul on this sad thing you call a life.
O yüzden beni geri göndermeyi unut, çünkü senin hayatımız dediğin bu üzücü şeyi düzeltene kadar bir yere gitmiyorum.
I'm not leaving you, spices.
Sizi terk etmiyorum, baharatlar.
But the one about circumcised men? I'm not leaving here until you give me an answer.
Ama sünnetli erkeklerle ilgili sorumu cevaplamazsan... hiç bir yere gitmem.
i'm not leaving you here 40
i'm not sure 2759
i'm not 8792
i'm not perfect 83
i'm not good enough 20
i'm not gay 270
i'm not lying 421
i'm not talking to you 216
i'm not hungry 746
i'm not interested 449
i'm not sure 2759
i'm not 8792
i'm not perfect 83
i'm not good enough 20
i'm not gay 270
i'm not lying 421
i'm not talking to you 216
i'm not hungry 746
i'm not interested 449
i'm not crazy 409
i'm not gonna lie 224
i'm not ready 311
i'm not lying to you 65
i'm not stupid 389
i'm not angry 208
i'm not saying that 218
i'm not afraid anymore 37
i'm not leaving 338
i'm not here for you 43
i'm not gonna lie 224
i'm not ready 311
i'm not lying to you 65
i'm not stupid 389
i'm not angry 208
i'm not saying that 218
i'm not afraid anymore 37
i'm not leaving 338
i'm not here for you 43