I'm not ready to die translate Turkish
61 parallel translation
I'm not ready to die.
Ölmeye hazır değilim.
But I'm not going to mourn you, to live as a Yakuza does, you must be ready to die.
Bir yakuza gibi, ölüme hazır yaşaman gerektiği için, yasını tutmayacağım.
I'm not ready to die yet.
Ölmeye henüz hazır değilim.
I'm not ready to die!
Ben ölmeye hazır değilim.
I'm not ready to die yet... as I have no friends in heaven!
Ölmek için hazır değilim... cennette hiç dostum yok!
Don't worry, Akane, I'm not ready to die yet.
Endişelenme Akane, henüz ölmeye hazır değilim.
Well, I guess I'm not ready to die for the cause.
Şey, sanırım bunun için ölmeye hazır değilim.
Still I'm not ready to die just yet.
Ama hâlâ,... ölmeye hazır değilim.
I'm not ready to die!
Daha ölmeye hazır değilim!
If I'm not ready to die when he comes, I'll become increasingly desperate.
O geldiğinde ölmeye hazır değilsem çaresizliğim gittikçe artar.
You were ready to die with vexation when you thought I would not be Mrs. Grandcourt.
Bayan Grandcourt olmayacağımı düşündüğün zamanlar o kadar endişeliydin ki ölebilirdin.
Victor, I'm not ready to die yet, - I'm miserable.
Bak Victor, daha ölmeye hazır değilim.
I'm not ready to die yet.
Ölmek için henüz hazır değilim.
"There's been a mistake. It's not my time. I'm not ready to die."
"Bir yanlışlık olmuştur, daha zamanım dolmadı, ölmeye hazır değilim"
- I'm not ready to die just yet.
- Ölmeye henüz hazır değilim.
- But I'm not ready to die!
- Fakat ben ölmeye hazır değilim!
I'm not ready to die.
Henüz ölmeye hazır değilim.
I'm not ready to come die with you.
Seninle beraber ölmeye hazır değilim.
I, for one, am not ready to die yet.
Ben henüz ölmeye hazır değilim. Siz hazır mısınız?
- I'm not ready to die.
- Henüz ölmeye hazır değilim.
Well, I'm not ready to die.
Henüz ölmek için hazır değilim.
I'm not ready to die, James.
Ölüme hazır değilim James.
I'm not ready to die!
Ölmeye hazır değilim!
I'm not ready to die.
Ölmeye hazır değilim!
pierce : No, I'm not ready to die.
Hayır, henüz ölmeye hazır değilim!
And, well, cale, I'm not ready to die taday.
Ve, Cole, bugün ölmeye hazır değilim.
I don't know about you, but I'm not ready to die tonight.
Seni bilmiyorum ama ben bu akşam ölmek için hazır değilim.
I'm not ready to die just yet.
Daha ölmeye hazır değilim.
- I'm not ready to die.
- Ölmeye hazır değilim.
Because I'm not ready to die.
Ben ölmeye hazır değilim de.
I'm not ready for her to die.
Ölmesine hazır değilim.
I'm not ready to die!
Hazır olmadığımı mı sandın!
I'm ready to die, he's not!
Ben ölmeye hazırım ama o değil!
I'm not ready to die today and I don't think that you are either.
Ben ölmeye hazır değilim. Senin de hazır olduğunu sanmıyorum.
No, I'm not ready to die yet.
Olmaz, daha ölmeye hazır değilim.
I'm not sure I'm ready to die.
Ama ölmeye hazır olduğumu sanmıyorum.
But the only thing that I could think of when that bag was over me was I'm not... I'm not ready to die.
Ama o poşet kafamdayken tek düşünebildiğim ölmeye hazır olmadığımdı.
This can't be the end! I'm not ready to die.
- Bu benim kaderim degil!
I'm not yet ready to die, okay?
Henüz ölmeye hazır değilim tamam mı?
- I'm not ready for him to die.
Ölmesine hazır değilim.
I'm just not ready to die.
Ölmeye hazır değilim.
I am ready to die, but not both.
- Ölmeye hazırım, ama ikisi de değil.
I'm not ready to die.
Ölmeye hazır değilim ben.
You kill yourself, you kill both of us and I'm not ready to die.
Kendini öldürürsen, ikimizi de öldürürsün. Ölmeye hazır değilim.
- What if I'm not ready for him to die?
- Tamam. - Peki ya ben onun ölmesine hazır değilsem?
Sorry, I'm not ready to die.
Üzgünüm, ölmeye hazır değilim.
I'm not ready to die... just yet.
Henüz ölmeye hazır değilim.
- I'm not ready to die!
- Ölmeye hazır değilim!
I'm extremely not ready to die.
Ben ölmeye hiç de hazır değilim.