I'm not saying that at all translate Turkish
65 parallel translation
I mean, I'm not saying no. Not at all. I'm not saying that.
Hayır.Yani, hayır demiyorum.Tamamen değil, öyle demiyorum.
That's not what I'm saying, okay? That's not what I'm saying at all.
Ben böyle demek istemedim.
I'm not happy with Stuckey at all for saying that or doing that.
Stuckey'nin onu söylemiş ya da bunu yapmış olmasından pek de mutlu değilim.
It's not like that! That's not what I'm saying at all!
Hayata dönmek için sınav mı?
I'm not saying she has to look up to me at all. I'm not saying that.
Beni örnek almalı demiyorum.
That's not what I'm saying at all.
Anlatmak istediğim şey tam olarak bu değil.
- I'm not saying it's all right. I'm just saying that there's a reason and I can at least admit it.
Dediğim şey bir bahanem vardı ve en azından itiraf edebiliyorum.
I'm not saying that at all.
Bunu kesinlikle söylemiyorum.
No, I'm not saying that at all.
Onun için söylemiyorum.
That's not what I'm saying at all.
Öyle demek istememiştim.
That's not what I'm saying at all.
Söylediğim bu değil.
I'm not saying she has to answer to us all the time or that she can't go find her bliss, whatever that may be, but not at the risk of what we do.
Ben o bize her zaman yanıtlasın söylemiyorum o mutluluk, olabilir ne olursa olsun bulmak gidemez veya, Ama biz ne pahasına.
Look, I'm not saying that staying is gonna solve all your problems... but at least this way we can face it together as a family.
Bak, oturarak problemleri, çözebileceğimizi söylemiyorum ama en azından bir aile olarak, Bunlarla yüzleşebiliriz.
No, I'm not saying that at all.
Benim dediğim bu değil.
- I'm not saying that at all!
- Hiç öyle bir şey demiyorum!
Now, I'm not saying that their attempt would be successful, but if it was, it would flood the exotic particles that have been created on their side into this space-time all at once.
Denemelerinin başarılı olacağını söylemiyorum, ama olursa onların tarafında yaratılan yabancıl parçacıkları bu uzay zamanına bir anda yollayacaklar.
I'm not saying that at all.
Hepsi onun yüzünden demiyorum.
No, I'm not saying that at all.
Hayır, öyle demek istemedim.
I'm not dumping you at all, I'm just saying that each of us is playing in isolation.
Sizi bırakmak istemiyorum, söylemek istediğim herbirimiz kendi havamızda çalışıyoruz.
I mean, and not to say that if I was black or white that, you know, I'd be the next, you know, Kobe Bryant or Manu Ginobili, you know, but... all I'm saying is that I'd be at least a Moochie Norris, you know, or at least a Mark Madsen, at the very least, you know?
Yani, siyah ya da beyaz olsam bile bu söylenmemeli bilirsin, sıradaki ben olabilirim bilirsin, Kobe Bryant ya da Manu Ginobili, bilirsin, fakat söylediğim şey en azından Moochie Norris olabilirim bilirsin, ya da en azından bir Mark Madsen en az onlar kadar, anlıyor musun?
Phil, Phil, that's not what I'm saying at all.
Phil, Phil, Ben bundan bahsetmiyorum ki.
I'm not saying that at all.
Söylediğim şey, çocuk istismarı engellenemez, bu yüzden homoseksüelleri uzaklaştırıp heteroseksüelleri tutarak olasılıkları en aza indirelim. Bunu söylemiyorum.
No, that's not what I'm saying at all.
- Hayır asla öyle demiyorum.
That--that is not what I'm saying at all.
Söylemek istediğim bu değil.
That's not what i'm saying at all.
Demek istediğim o değil.
I'm not saying that at all.
Böyle bir şey söylemiyorum.
- That's not what I'm saying at all.
Demeye çalıştığım bu değildi.
That's not what I'm saying at all.
Demek istediğim bu değil.
I'm not, uh, I'm not saying that at all, no.
Öyle değil. Öyle söylemiyorum, hayır.
No, that's not what I'm saying at all.
Hayır benim söylediğim bu değil.
No, that's not what I'm saying at all.
Hayır, hiç öyle demek istemedim.
Not at all. I'm not saying that.
Elbette bunu söylemiyorum.
No, that's not what I'm saying at all.
Hayır, dediğim o değildi hiç.
I'm not saying there's nobody out in this world that can shoot a 2-year-old baby and not have any reaction to it at all, but there's not a lot of those kind of people, and it's hard to find two people hanging out together that both could shoot a 2-year-old baby and not have any kind of change in their behavior, their personality.
Bu dünyada, 2 yaşında bir bebeği öldürüp, hiç bir tepki vermeyecek birisi kesinlikle yoktur demiyorum ama böyle çok insan yoktur birlikte takılan iki insanı bulması zor birlikte 2 yaşında bir bebeği öldürebilmiş ve davranışlarında hiçbir değişiklik olmamış kişiliklerinde...
Well, all I'm saying is, we have found that our test scores are not at all representative of the student bodies and that they are just increasingly inaccurate.
Benim tek söyleyeceğim, test sonuçlarının öğrenciler için yetersiz olduğunu, ve yapılan hataların giderek arttığını gördük.
No, I'm not saying that at all.
Öyle bir şey demiyorum.
I'm not saying that at all.
Alakası bile yok hatta.
It- - I'm just saying I'm not sure that you can understand, like, where I'm coming from at all.
Söylemek istediğim şu anlatmak istediğimi anladığını pek sanmıyorum.
I'm saying, that if he's guilty, he might not remember the crime at all.
Demek istediğim eğer suçluysa bile suçunu hatırlamıyor olabilir.
That's not what I'm saying at all.
Hayır tabii ki.
That's not what I'm saying at all.
Ve sonra ne oldu? Ben de tüm söylüyorum değil.
No, that's not what I'm saying at all. Not at all. Uh-huh.
Hayır, ben öyle demek istemedim.
I'm not saying that at all.
Ben böyle söylemiyorum.
That's not what I'm saying at all.
Ben bunu kastetmemiştim.
No, I'm not saying that at all.
Rose'un öldüğünü söylüyorsunuz. Tam olarak onu söylemiyorum.
I'm not saying that at all.
Tam olarak bunu demiyorum.
No, I'm not saying that at all.
Hayır, öyle demiyorum.
That's... not what I was saying at all.
Bu... Söylemeye çalıştığım bundan ibaret değil.
That's not at all what I'm saying.
- Söylediğim şey kesinlikle o değil.
No, no, no. No. I'm not saying that at all.
Hayır, öyle bir şey demedim.
No, no, that's not what I'm saying at all, but... But I do understand how hard it is to break people's trust in order to protect them.
Öyle bir şey demeye çalışmadım ama insanları korumak için onlara yalan söylemeni anlıyorum.