English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I'm on a roll

I'm on a roll translate Turkish

220 parallel translation
I'm about to ask for a roll-call on the passage of the resolution.
Görevden alınmayla ilgili oylama yapılmasını isteyecektim.
I stuffed a hand towel and a roll of adhesive into my pockets... so I could fake something that looked like a cast on a broken leg.
Cebime el havlusuyla plaster koydum ki bacağım için alçıya benzer bir şey yapabileyim.
When I make a million on this deal, I'll buy you an old English lawn. One we can roll up and take with us.
Bu anlaşma sayesinde milyoner olursam rulo yapıp yanımızda götürebileceğimiz eski İngiliz çimlerinden alacağım sana.
Seein'that I'm on a lucky streak, I will now roll the rest of you guys.
Şansım açıldığına göre sizlerin de ifadenizi alacağım çocuklar.
I'm on a roll.
Bugün havamdayım.
- I'm on a roll.
- Tam havamdayım.
I'm on a roll here.
Burada şansım açık.
I'm on a roll.
Benim akıntıyla gidiyorum.
I'm on a roll.
Şansım açık.
- I'm on a roll here.
- Ama burada şansım açıldı.
I will not kick back, mellow out, or be on a roll.
"Geri tepmek" demeyeceğim "Gevşe" ya da "şansım açık" demeyeceğim.
I'M ON A ROLL NOW.
Hayatta olmaz. Artık şansım döndü.
Not mine. I'm on a roll.
Benimkinin değil.
The guy said I was on a roll.
Çok şanslıymışım.
I am on a roll.
Şanslıyım.
As the year went on... and I was making an " A'"and" B'"honor roll... I just felt like," hey, I'm just as good as them.'"
Ancak yıl ilerledikçe... ve ben takdir ve teşekkür listelerine girmeye başladıkça... şöyle hissetmeye başladım, " hey, ben de onlar kadar iyiyim.'"
I'm on a roll here.
Ciddi bir iş yapıyorum.
And I take the controls, steer it around... and I fly it down... adjusting it here, the attitude there, pitch, roll... for a nice, soft landing on the moon.
Onu ben kontrol edeceğim ve uçurup eğimini, dönüş açısını ayarlayacağım. Böylece Ay'a yumuşakça ineceğiz.
Eddie doesn't roll around on the sofa and I don't throw him in front of a bus!
Eddie kanepemde debelenmeyecekti ben de onu otobüsün önüne atmayacaktım!
I ordered the brisket on a roll with fries.
Göğüs eti ve kızarmış patates ısmarladım.
I'm on a roll.
Tam gaz ilerliyorum.
- On a roll, man! I need it again!
Ona tekrar ihtiyacım olacak.
No, man, I'm on a roll.
Bu çok hassas bir oyun.
I'm on a roll with the ladies here.
Bayanlara birseyler gostermem gerekiyor.
Well, I guess I was just on a roll. [Whimpers]
Galiba kendimi çok kaptırmışım.
I wanna be at the game. I'm on a roll.
Ben oyunda olmak istiyorum.
I'm learning to Eskimo roll with a two-stone rucksack on my back, holding a loaded rifle.
Sırt çantamda iki taş, elimde dolu tüfekle eskimo yuvarlanmasını öğreniyorum.
I've been on a roll.
Şansım yaver gitti de.
Twice in one evening. I'm on a roll.
Bir gecede iki kez.
- Don't stop me, I'm on a roll.
- Serideyken durdurma beni.
Keep the doors coming. I'm on a roll today.
Kapıları göndermeye devam et.
Yes, I'm on a roll!
Evet, şansa bak be!
I been on a roll, man!
Kazandım dostum!
Jimmy : I'm on a roll.
- Evet, evet.
I don't suppose anybody was taking any notes while I was on a roll?
Herhangi birisinin bu konuda not aldığını varsaymamalıyım değil mi?
But since I'm on a roll, you should get rid of that lollipop habit, because it's gonna rot your teeth.
Ama yetki bende olduğuna göre, o lolipopu alışkanlığını bırakmalısın çünkü dişlerini çürütür.
- I'm on a roll.
- Çok şanslıyım.
- I'm on a roll.
- Para sayıyorum.
Hey man, I'm on a roll!
Hey adamım, ben bir döngünün parçasıyım!
All I know is I'm on a roll.
Tek bildiğim bomba gibiyim.
I invited some friends over to jump on him like a trampoline, but his roll of fat sucked up Ryan's shoe and his mom yelled at him when he got home and he beat me up at school the next day!
Trombolin gibi üstünde zıplayalım diye birkaç arkadaşı çağırdım ama yağlı vücudu Ryan'ın ayakkabısını içine aldı ve eve gidince annesi onu azarlamış o da bir sonraki gün okulda beni dövdü.
I'm on a roll!
Çok şanslıyım.
Yeah, looks like I'm on a roll and I expect to stay on one once I get home, if you know what I mean.
Görünüşe göre şans benden yana ve eve gidince de böyle devam etmesini umuyorum, ne demek istediğimi anlıyorsanız.
Not when I'm on a roll!
Ben istim üstündeyken değil!
I'm on a roll here.
Oyunun ortasındayım.
I spent 10 years "on a roll" with you.
Seninle şansımız, on seneden beri açık.
Yeah! This doesn't seem fair! I'm on a roll!
Adil değil bu!
I'm on a roll, Dad.
Geziyorum baba.
I'm on a roll.
Göreceğiz.
So I'm thinking we should rent a big old car, roll on down to Atlantic City.
Ben düşünüyorum da büyük eski bir araba kiralayıp, Atlantic City'ye gidebiliriz.
"Honey, I'm on a diet. Put on some Fruit Roll-Ups, would you?"
"Hayatım, diyet yapıyorum, biraz meyvelisinden alabilir miyim"

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]