I'm on it translate Turkish
30,918 parallel translation
I'm on a holiday, goddamn it!
Tatilde gibiyim kahrolası.
I smelled it on your breath.
Nefesinden kokusunu aldım.
Uh, it kept on frying the inhibitor and I couldn't re-calibrate the pitch.
Ah, inhibitörü aşırı ısınmaya devam etti ve derecesini yeniden ayarlayamadım.
I should get on it.
İşe koyulmalıyım.
I bought her a necklace with her name on it,
Ona üzerinde ismi yazıIı bir kolye aldım.
I'll leave it on until you get back to your car.
Arabana dönene kadar açık tutacağım.
It's almost like I don't know who that person was on the tape.
Neredeyse kasetteki kişiyi tanımıyorum.
I'm counting on it.
Buna güveniyorum.
I just put it on the table so I could get her to talk.
Onu konuşturabilmek için bu teklifi ortaya attım.
I bought it from Matt and Shelby for fifty cents on the dollar when we shot the reenactments.
Yeniden sahneleme yaptığımız sırada, Matt ve Shelby'den... -... yok pahasına satın almıştım.
I'm gonna be on it.
Ben de olacağım.
It's not like I'm throwing Mitchell out on the street.
Mitchell'ı sokağa atıyormuşum gibi bir şey değil.
I'm on your side, brother, and I thinkl know who it is.
Ben sizin tarafınızdayım kardeşim, sanırım kim olduğunu biliyorum.
It's a prototype of something I've been working on in my spare time.
Boş zamanlarda uğraştığım bir şeyin ilk örneği.
You know what? I'll leave it on.
Bak ne diyeceğim, açık bırakayım.
Where is this necklace now? Well, she liked it so much, I put it on her, you know, down in the... pbht.
onu o kadar çok seviyordu ki, boynuna taktım ve bilirsin işte, şeyde şimdi...
I'm sure it wasn't easy growing up where you did, but you were 1 in 10 from your high school to graduate from college and the only one to go on and get a PhD.
Yaşadığınız yerde büyümenin kolay olmadığına eminim ama okuduğunuz lisede üniversite mezunu olan 10 kişiden birisiniz ve bir tek sizin doktoranız var.
I appreciate the help, Simmons, but I can take it from here... On my own.
Yardımın için minnettarım Simmons ama bundan sonrasını tek başıma hallederim.
See, I think we're on the same side, but I need you to prove it to me.
Bak, bence aynı taraftayız. Ama bunu kanıtlamana ihtiyacım var.
All crimes involving my ship, but I did it on my own.
Gemimin karıştığı tüm suçları, ama ben kendi başıma yaptım.
I have it on very good authority that thanks to your help with the recent unspecified issue, the Chinese are gonna award that contract to you.
Sağlam bir kaynaktan aldığım bilgiye göre yakında olmuş belirsiz bir sorunla ilgili yardımlarınız karşılığında ödül olarak Çinliler sizinle sözleşme yapacaklar.
It's okay. I'll do it. What's going on?
- Sorun değil ben yaparım.
One time I took a French fry and she made me give her a dollar even though it was on my credit card.
Bir keresinde bir tane patates kızartması aldım diye benim kredi kartımla almasına rağmen bir dolar ödettirdi.
I just got the pants hemmed and the jacket taken in. Then it still was a total piece of shit, so I lit it on fire and bought something dope instead.
Pantolonun paçalarını yaptırdım, ceketi de aldırdım yine bir şeye benzemeyince gittim yaktım, yerine de havalı bir şeyler aldım.
I got a hold of some material and put it on a USB stick.
Bazı şeyleri alıp USB'ye atmıştım.
I told you, I'm still waiting on it.
Söyledim sana, hala bekliyorum.
I think it might be best that you just... Move on down the road.
Sanırım geri dönüp yoluna devam etmen daha iyi olabilir.
- I'm working on it.
Üstünde çalışıyorum.
I wanted to stand up on the chair and scream even louder than them that I'm an illiterate when it comes to opera.
Sandalyede ayağa kalkmak istedim Ve onlardan daha yüksek sesle çığlık at Ben cahilisim Opera söz konusu olduğunda.
- I got it. ... Ginny Baker wears the pants on the San Diego Padres, and her whiny, whimpering teammates...
Ginny Baker San Diego Padres'te forma giyiyor ve ve sızlayıp duran ağlak takım arkadaşları...
I'm going to set it down on the river, Sully Sullenberger style.
Sully Sullenberger gibi nehre alçalacağım.
- Here goes. Now, I don't have anything to control the trigger with, so I put it on a timer.
Tetiği çekecek bir düğme yok, o yüzden zaman sayacı ayarladım.
I mean, I guess on some level it's because my dad's an Olympic runner.
Yani bir de babam Olimpiyat koşucusu olduğu için sanırım.
But on the other hand, if I'm innocent, it means that everyone's vulnerable.
Ama öte yandan, masumsam, herkes tehlike altinda demektir.
Will I just go gently into that good night or am I willing to risk it all on a leap of faith?
Bir günümü daha hayırlı geçirebilecek miyim,... ya da küçük bir umut için her şeyi riske mi atacağım?
I'll suck out snake venom, you know, depending on where it is, but I ain't going anywhere near that.
Nereden sokulduğuna bağlı olarak, yılan zehrini emebilirim ama bu her zaman yapacağım anlamına gelmiyor.
Actually, I was counting on it.
Aslında, bunu hesaba katmıştım.
I thought it was my mind playing tricks on me when I saw the vision of my family, but now I realize it's much more than that.
Ailemi gördüğümde aklımın bana oyun oynadığını sanmıştım ama şimdi bundan fazlası olduğunu anladım.
I'm on the couch, but it was... it was good.
Kanepede uyudum ama güzeldi.
But it's not like we're gonna put Reese on the stand.
Reese'i kürsüye çıkarmayacağız. Yoksa çıkaracak mıyız?
I need to make sure he's on it.
O trene bindiğinden emin olmalıyım.
Now, I appreciate the weaponry you provided us, sir, but I have staked my fortune and fame on this spectacle, and I will see it through as I imagined it.
Bize verdiğiniz silahlar için minnettarım beyefendi... ama bu gösteriye servetimi ve... ünümü adadım, ve hayal ettiğim gibi olmasını sağlayacağım.
I'm still working on it.
Bunun üzerinde çalışıyorum.
Instead of honing in on a specific location, I have reconfigured it to home in on a specific human resonance.
Belirli bir konuma odaklanmak yerine belirli bir insanın titreşimlerine odaklanması için yeniden programladım.
I'm on it.
Hallediyorum.
Fine, I'll put it on Facebook like a caveman.
İyi be mağara adamları gibi Facebook'a koyarım.
I hope there are no nudies of me on it'cause Larry Flynt owns the rights to my image.
Umarım orada çıplak fotoğrafım yoktur. Çünkü fotoğraflarımın hakkı Larry Flynt'e ait.
You know, I tried to float to you on a porta-potty in 1984, but it did not work out. I haven't been this excited since I found out I didn't work at Denny's.
Denny's'de çalışmadığımı öğrendiğimden bu yana hiç böyle heyecanlanmamıştım.
Snakes on a Plane. Aaaaah, now I get it.
Şimdi çaktım.
I have 60 "just checking in" voicemails on my phone asking about it.
Telefonumda, "kontrol etmek için aradım" diyen 60 tane sesli mesaj var.
I'm on it, I'm on it.
Ben onun üzerindeyim, üzerindeyim.
i'm on my way home 39
i'm on my way 1303
i'm only human 33
i'm only joking 44
i'm on vacation 71
i'm on fire 81
i'm onto you 39
i'm on duty 83
i'm on my own 63
i'm on your side 301
i'm on my way 1303
i'm only human 33
i'm only joking 44
i'm on vacation 71
i'm on fire 81
i'm onto you 39
i'm on duty 83
i'm on my own 63
i'm on your side 301
i'm only 129
i'm only asking 24
i'm on a diet 31
i'm on a roll 30
i'm on board 44
i'm on the way 39
i'm on the job 45
i'm on the phone 140
i'm one of them 48
i'm on 90
i'm only asking 24
i'm on a diet 31
i'm on a roll 30
i'm on board 44
i'm on the way 39
i'm on the job 45
i'm on the phone 140
i'm one of them 48
i'm on 90