I'm so sorry about that translate Turkish
222 parallel translation
I'm so sorry about that, Onaka
Özür dilerim Onaka.
I'm sorry I carried on so about that paper.
Gazete konusunu fazla abarttım.
When I left the house this morning, you were asleep... so I just wanted to call you up and tell you that, uh... I, uh... I'm sorry about last night.
Bu sabah evden ayrıldığımda, uyuyordun... bu yüzden telefon açıp dün gece için üzgün olduğumu söylemek istedim.
I didn't plan on feeling something for you, it just sort of happened. So I'm sorry about that.
Sana karşı bir şey hissetmeyi planlamamıştım, bir anda oluverdi bunun için özür dilerim.
I'm so sorry about that.
Çok özür dilerim.
I'm so terribly sorry about that.
Çok özür dilerim bunun için.
Father Urbanus, I'm sorry about the note, but I liked the Karl Marx quote so much that I had to keep it.
Peder Urbanus, o not için özür dilerim ama Karl Marx'ın sözünü o kadar çok beğenmiştim ki, saklamak istemiştim.
Oh, Gretch, I'm so sorry about that.
Oh, Gretch, Bunun için çok üzgünüm.
I know that we're talking about real people here, so I'm sorry.
Burada insanlardan bahsettiğimizin farkındayım ve özür dilerim.
I'm so sorry about that, Mr. Costanza.
Üzgünüm, Mr. Costanza.
So sorry, but about my coffee. I neglected to mention that I like my milk steamed.
Kusuruma bakmayın ama kahvemle ilgili olarak, sanırım sütümü kaynar sevdiğimi söylemeyi düşünemedim.
I'm so sorry about that.
Çok üzüldüm şimdi.
That's all right. I'm so sorry about that.
- Bunun için çok üzgünüm.
I'm- - I'm so- - so sorry about that.
Çok affedersiniz.
I'm so sorry about that.
Bunun için çok üzgünüm.
- Jeez, I'm so sorry about that.
- Buna çok üzüldüm. - Hayat zordur.
I'm so sorry about that.
Üzgünüm, bunun için çok üzgünüm.
I'm so sorry about that.
Ne kadar üzgün olduğumu anlatamam.
I'm so sorry... about the incident, and I don't know how that could've happened.
Çok özür dilerim olay için ve böyle bir şey nasıl oldu bilmiyorum.
I'm so sorry about that.
Bunun için üzgünüm.
- I'm so sorry about last night. - That's okay.
Dün akşam için gerçekten üzgünüm.
Well, I'm sorry that you're so unhappy. Maybe you should go to your room and think about what you have, rather than what you don't have.
Bu kadar mutsuz olduğun için üzgünüm ama... belki de odana gidip sahip olduklarını düşünmelisin sahip olmadıklarını değil.
I'm so sorry... about Luke... and about you having to relive that.
Luke için ve... bunları tekrar yaşadığın için... üzgünüm.
I'm so sorry that she never told us anything about you.
Çok üzgünüm, bize sizden hiç söz etmedi.
Look, I'm so sorry about that day.
O gün olanlar için çok üzgünüm.
- I'm so sorry about that.
- Bunlar için üzgünüm.
"Thingy"? How can you be so excited about something that you refer to as a thingy? I know. I'm sorry, but I have a lot of money wrapped up in this thingy.
- Şeyine mi? "Şey" olarak tanımlayabildiğin bir ilâç seni nasıl heyecanlandırabiliyor?
I can't really talk about that right now. I'm sorry. l- - l've got so many notes to go over, and cold cuts- - l have these really wonderful cold cuts that I don't want to go to waste.
Şu anda bu konudan bahsedemem. Özür dilerim. Üzerinden geçmem gereken bir sürü not var.
I'm so, so sorry about that.
Çok üzgünüm.
I'm not sure if we're at the point in this relationship... where you actually need to know that much information... about my whereabouts, so if we're not, I'm sorry.
İlişkinin bu noktasında nerede olduğum konusunda bu kadar detay bilmene gerek var mı bilmiyorum. Yoksa özür dilerim.
I'm so sorry about that.
- Evet, özür dilerim. - Geç haber verdim.
I'm so sorry about all that.
Kocamın salaklığı yüzünden özür dilerim.
Oh, God, Harry, I am so sorry about that.
Tanrım, Harry, çok üzgünüm.
I'm so sorry about that.
Çok özür diliyorum bunun için.
I'm so sorry about that.
O konuda çok üzgünüm.
I'm so sorry about that one.
Bunun için üzgünüm.
Look, I'm... so sorry that I didn't tell you about the bracelet.
Sana bileziği söylemediğim için çok özür dilerim.
I'm de-personalising you to Giggler so that when you start telling me about your sick mother or your pussy cat at home, I don't break down in tears and say, "Sorry, sorry you can go."
Senin adını Kıkırdak koydum böylece sen evdeki hasta annenden ya da kediciğinden bahsetmeye başlayınca insafa gelip, göz yaşı dökerek " Üzgünüm, üzgünüm.
There nothing I can say to you other than that I'm so sorry, and it's really not about you at all.
Senden özür dilemekten başka sana söyleyebileceğim bir şey yok, ve gerçekten bunun seninle bir ilgisi yok.
I'm so sorry about that.
- Beklettiğim için üzgünüm.
So I just wanted to tell you, that..... i'm sorry about what I'd said the other day.
Yani söylemek istediğim....... o gün olanlar için üzgünüm.
And so, I'm sorry about that.
Bunun için... çok üzülüyorum.
I'm sorry. I should have told you. People have been talking about that house and that marsh for years and I just always sort of, you know, I laughed it off, so...
Gerçi ben gülüp geçiyorum ama sana bataklık ve evi hakkında insanların uzun süredir,... iyi şeyler konuşmadıklarını söylemeliydim.
I'm so sorry about that thing with the finger.
- Parmak olayından dolayı üzgünüm.
- for that. - I'm so sorry about your partner.
Ortağınız için çok üzgünüm.
I'm putting you at odds with your entire division, and I'm so sorry about that, but
Seni tüm şubeyle kafa kafaya getiriyorum, kusura bakma.
I'm so sorry about all this. You gotta believe that.
Bu konuda çok üzgünüm, buna inanman lazım.
Oh yeah, I'm so sorry about that.
- Evet, üzgünüm.
I'm so sorry about that.
Bu hadise için kusura bakma.
just something important but, not so important that you need to know about it sorry Lewis, i have to cancel maybe some other time
Sadece önemli bir şey. Fakat, bilmeni gerektirecek kadar önemli birşey değil. Üzgünüm Lewis, ertelemek zorundayım.
I'm so sorry about your trouble and that you have to make all these payments for things you don't own.
Yaşadığın sıkıntı için üzüldüm. Sana ait olmayan bu şeyler için ödeme yapmak zorunda kaldığına da öyle.