I'm sorry i didn't tell you translate Turkish
321 parallel translation
I see, I'm sorry I didn't tell you
Peki, sana söylemediğim için özür dilerim.
I am sorry I did it like this, but I didn't know how to tell you.
Böyle yaptığım için üzgünüm ama nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum.
I didn't tell you all this to make you feel sorry for me.
Bunları üzülesin diye anlatmadım.
I'm sorry I didn't tell you.
Sana anlatmadığım için kusura bakma.
He put some pressure on us. I'm sorry I couldn't tell you about it before. I didn't know how much he knew.
Daha önce söylemediğim için üzgünüm, ne kadar şey bildiğinden haberim yoktu, farkında olsam sana anlatırdım.
I'm sorry I didn't tell you sooner.
Daha önce söylemeliydim. Üzgünüm.
I just wanted to tell you I'm sorry, I didn't know.
- Sadece üzgünüm demek istedim, bilmiyordum.
I'm sorry. Didn't I tell you not to come back here?
Ben sana buraya girme demedim mi?
Maurice, I just wanna tell you I'm real sorry you didn't get the girl in the end.
Maurice, şunu söylemek istiyorum, sonunda kızı kapanın sen olmamana gerçekten üzüldüm.
" l'm sorry I didn't write you sooner to tell you how I'm doing,
" Daha önce mektup yazamadığım için kusuruma bakma.
I'm sorry. I'm sorry I didn't think up a better way to tell you.
Sana söylemek için daha iyi bir yol bulamadığım için özür dilerim.
Would you tell Deanna Troi that I'm sorry I didn't get the opportunity to say goodbye?
Deanna Troi'a, ona veda etme fırsatını bulamadığım için... üzgün olduğumu söyler misiniz?
- Oh, I'm sorry. Didn't you tell them?
- Ah pardon, söylemedin mi onlara?
I'm sorry, Cliff, that I didn't tell you everything about myself.
Üzgünüm, Cliff, sana benim hakkımda her şeyi anlatmadım.
Dignan, look. I'm sorry that I didn't tell you about Bob leaving.
Dignan, sana söylemediğim için özür dilerim.
So listen, I'm sorry I didn't tell you this before, but I'm no longer at my job.
Bakın, bunu söylemediğim için sizden özür dilerim ama artık işe gitmiyorum.
I'm sorry I didn't tell you, but I wanted you back.
Özür dilerim sana anlatmadım ama geri dönmeni istedim.
I'm sorry I didn't tell you. I really am. But I feel so guilty...
Sakladığım için üzgünüm ama kendimi çok suçlu hissediyorum.
Look, Prue, I'm sorry I didn't tell you I was married before.
Prue, daha önce evli olduğumu söylemediğim için üzgünüm.
" l'm sorry I didn't try harder to find the words... ... to tell you what I was feeling.
Neler hissettiğimi söylemek için uygun kelimeleri bulmayı denemediğim için üzgünüm.
I'm sorry you didn't feel you could tell me.
Bana söylemeyi istemediğin için üzgünüm.
I'm sorry I didn't tell you.
Söylemediğim için özür dilerim.
I'm sorry I didn't tell you before about all this.
Üzgünüm sana daha önce bütün bunları söylemedim.
I'm sorry I didn't tell you earlier.
Sana daha önce anlatmadığım için üzgünüm.
One, that I'm sorry... not just that I slept with someone... for all the wrong reasons, but... because I didn't tell you.
Birincisi, çok üzgünüm sadece yanlış sebeplerden dolayı başka biriyle yattığım için değil ama sana söylemediğim için.
Yeah, I'm sorry I didn't tell you before, but, hey, I won $ 1700.
Evet daha önce söylemediğim için özür dilerim. Ama 1700 dolar kazandım.
I said I'm sorry that I didn't tell you I was building a new tunnel, that I didn't ask you to escape with me.
Sana, yeni bir... tünel kazdığımı söylemediğim için, benimle beraber gel demediğim için üzgün olduğumu söyledim.
I didn't tell you, and I'm sorry.
Sana söylemedim, üzgünüm.
And I'm sorry I didn't tell you sooner.
Daha önce anlatmadığım için özür dilerim.
I'm sorry I didn't tell you about the world.
Sana dünyayı anlatmadığım için üzgünüm!
I'm sorry I didn't tell you sooner... but we just started seeing each other a few weeks ago.
Daha önce söylemediğim için özür dilerim... ama birkaç hafta önce çıkmaya başladık.
I'm sorry, Poirot, I know you didn't mean to tell now to Cap. Hastings, but...
Üzgünüm, Poirot, Yüzbaşı Hastings'e henüz söylememi istemediğini biliyorum.
I'm sorry I didn't tell you Cordelia left.
Cordelia'nın gittiğini söylemediğim için üzgünüm.
Look, Phoebe, I'm sorry I didn't tell you but the truth is, until recently, I didn't really trust Cole.
Bak, Phoebe, söylemediğim için özür dilerim ama gerçek şu ki son zamanlara kadar Cole'a gerçekten güvenmedim.
And I'm sorry I didn't tell you guys that I've been keeping in touch with him, but...
ve size söylemediğim ve onunla hala bağlantıda söylemediğim için özür dilerim, ama...
I'm sorry I didn't tell you.
Pekala özür dilerim. Söylemediğim için özür dilerim..
- I'm sorry I didn't tell you.
- Özür dilerim, sana söylemedim.
There you go. I'm sorry I didn't tell you, so there.
Sana bunu söylemediğim için üzgünüm.
I'm sorry I didn't tell you about the parole.
Sana tahliyeden bahsetmediğim için üzgünüm.
I'm sorry, but why didn't you tell me?
- Neden söylemedin bana?
I'm sorry, we didn't have time to tell you. We lost- -
Üzgünüm, sana söyleyecek vaktimiz yoktu, onu kay...
And I'm sorry I didn't tell you about this earlier.
Bunu sana daha önce anlatmadığım için özür dilerim.
I'm sorry I didn't tell you before I enlisted.
Orduya baş vurmadan önce, sana sormadığım için üzgünüm.
- Why didn't you tell me? I'm late! - L'm sorry.
Neden söylemedin, yemek tatilimi yarım saat aşmışım.
I'm so sorry, Daddy, that I didn't tell you.
Söylemediğim için üzgünüm.
I'm sorry I didn't tell you about Arthur.
Arthur'u anlatmadığım için üzgünüm.
Maybe he saw the glow. Mom. Okay, first of all, I'm sorry I didn't tell you sooner.
Bunu sana daha önce söylemediğim için üzgünüm.
Sorry I didn't tell you.
- Anladım.
I'm sorry I didn't tell you Grandma.
- 11.
I'm really sorry I didn't tell you.
Sana söylemediğim için özür dilerim.
I'm sorry I didn't tell you earlier, but I figured with everything- -
Size daha önce söylemediğim için özür dilerim.