I'm sorry to bother you translate Turkish
948 parallel translation
I'm sorry to bother you at home...
Sizi evinizde rahatsız ettiğim için özür dilerim.
Sorry to bother you, but I'm elected to snatch Smith from the Senate tomorrow.
Rahatsız ettim, ama yarın Smith'in Senatoya gitmesini engellemeliyim.
I'm sorry to bother you, but I'm looking for the man... who saw Frank James killed in Mexico.
Rahatsız ettiğim için özür dilerim Frank James'in Meksika'da öldürüldüğünü gören adamı arıyorum.
I'm sorry to bother you gentlemen.
Size rahatsızlık verdiğim için üzgünüm beyler.
I'm sorry to bother you.
Afedersiniz.
I'm sorry to bother you with this story.
Bu hikayeyle sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim.
Sorry to bother you at this hour, Doc, but there's been somebody playing pranks with Frankie's body and I had to make sure he was dead.
Bu saatte sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim, Doktor. Fakat orada birileri Frankie'nin cesedi ile oyun oynuyorlardı. ve onun ölmüş olduğundan emin olmak zorundaydım.
I'm sorry to bother you, but this lady came to visit Mr. Nugent.
Üzgünüm, seni sıktığım için, ama bu bayan, bay Nugent'a ziyarete geldi.
I'm sorry to bother you.
Rahatsız ettiğim için özür dilerim.
I'm sorry to bother you, Mr. Lermontov, but it's a matter of great importance to me.
Sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim Bay Lermontov ama benim için önem arz eden bir durum var.
I'm sorry to bother you at this unseemly hour, but I am collecting a fund for broken-down fliers.
Uygunsuz bir saatte rahatsız ettiğim için özür dilerim, ama arızalı uçaklar için fon buluyorum.
Sorry to bother you, Madam, I'm Mr. Proctor
Sakın şüpheli davranma.
I'm awful sorry to bother you, honey, but...
Rahatsız ettiğim için çok üzgünüm tatlım ama....
I'm sorry to bother you again, but I've confirmed the number. I must speak to Mr. Gillis.
Sizi yeniden rahatsız ediyorum, özür dilerim ama Bay Gillis'le konuşmalıyım.
I'm sure you can, but I'm sorry to bother you.
Eminim olur, ama size zahmet verdiğim için üzgünüm.
- I'm sorry to bother you, admiral, but...
- Rahatsız ettiğim için özür dilerim...
I'm sorry to bother you again, but it's your office.
Tekrar rahatsız ettiğim için özür dilerim. Fakat ofisinizden arıyorlar.
I'm very sorry to bother you...
- Rahatsız ettiğim için, çok üzgünüm...
I'm sorry to bother you at this time.
Rahatsız ettiğim için özür dilerim.
I'm sorry to bother you with all of this, but I couldn't face handling it in person, and I can't write,
Tüm bunlarla canını sıktığım için üzgünüm ama bunu yüz yüze söyleyemedim, ve yazı yazamam.
- I'm sorry to bother you.
- Rahatsız ettiğim için üzgünüm.
I'm sorry to bother you.
Sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm.
Sorry to have to bother you, but I'm afraid your account is overdrawn again.
Sizi rahatsız ettiğimiz için üzgünüz, fakat korkarım, yine fazla para çekmişsiniz.
I'm awfully sorry to bother you, but I believe a woman has just been murdered.
Sizi rahatsız ettiğime çok üzgünüm, fakat bir kadının öldürüldüğünü sanıyorum.
Lili, I'm sorry to bother you so late and everything, but...
Lili, seni bu kadar geç rahatsız ettiğim için özür dilerim ama...
I'm sorry to bother you.
Rahatsızlık verdiğim için özür dilerim.
I'm sorry to bother you, but I couldn't get the downstairs door open.
Rahatsız ettiğim için özür dilerim ama giriş kapısını açamadım.
I'm sorry to bother you, but...
Rahatsız ettiğim için üzgünüm, ama...
I'm sorry to bother you, Señor but there is a boy insisting on seeing you.
Rahatsız ettiğim için üzgünüm ama sizi görmek isteyen bir çocuk var.
I'm sorry to bother you.
- Kusura bakmayın rahatsız ettim.
I'm sorry to bother you, but since I can't stay for your talk, would you autograph this book for me?
Rahatsız ettiğim için üzgünüm, fakat konuşmanızı dinlemek için kalamayacağım. Bu kitabı benim için imzalar mısınız?
I know I sound absurd... and I'm sorry to bother you... but I have problems... certain problems.
Söylediklerimin saçma geldiğini biliyorum sizi rahatsız ettiğim için de özür dilerim fakat benim ciddi sorunlarım var.
I'm sorry to bother you.
Rahatsız ettiğim için üzgünüm.
I'm sorry to bother you this late, sir.
Bu saatte rahatsız ettiğim için özür dilerim.
- I'm so sorry to bother you, but I'm worried about Ian.
- Rahatsız etmek istemezdim ama Ian'ı merak etmeye başladım.
I'm terribly sorry to bother you,
Sizi rahatsız ettiğim için son derece üzgünüm Bay Arnold.
I'm sorry to bother you, but something rather odd just happened.
Rahatsız ettiğim için üzgünüm ama az önce çok garip bir şey oldu.
I'm sorry to bother you the first day back.
Rahatsız etmek istemezdim. İşe bugün geri döndüğünüzü biliyorum.
Anyway, I'm sorry to bother you here, but you haven't been home much.
Burada rahatsız ettiğim için üzgünüm, ama pek evde olmuyorsunuz.
Sorry to bother you. I'm Klaus Hergersheimer.
Rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- I'm sorry to bother you, but I could use help.
Kusura bakmayın, zahmet olmaz ise yardım edebilir misiniz?
I'm sorry to bother you at this hour, but may I come in?
Bu saatte sizi rahatsız ettiğim için özür dilerim, ama içeri girebilir miyim?
I told her not to bother you. I'm sorry, Jo Jo.
Emily'ye, seni rahatsız etmemesini söylemiştim.
I'm, uh, sorry to bother you, gentlemen... but we're looking for the Ninth Street Precinct House.
Ben, özür dilerim baylar... ama biz 9. cadde bölge karakolunu arıyoruz.
I'm sorry to bother you, but would you throw back my knife?
Rahatsız ettiğim için üzgünüm ama bıçağımı geri verebilir misiniz?
I'm sorry to bother you again.
Çok naziksiniz.
I'm sorry to bother you again, Mr. Keppel.
Seni tekrar rahatsız ettiğim için özür dilerim, Bay Keppel.
I'm sorry to bother you, but I have terrible news for you.
Kusura bakma, rahatsız ediyorum ama sana çok kötü haberlerim var.
I'm sorry to bother you during a family crisis.
Kusura bakma, aile dramının ortasında seni rahatsız ediyorum ama...
Listen, I'm sorry to bother you, son.
Dinle, rahatsız ettiğim için özür dilerim, oğlum.
I'm sorry to bother you like this.
Bu şekilde rahatsız ettiğimiz için üzgünüm.