I'm the only one left translate Turkish
180 parallel translation
Yeah? I'm the only one left.
Geriye bir tek ben kaldım.
Me, I'm the only one that's left.
Geriye sadece ben kaldım.
I'm the only one left.
Üzgünüm. Sadece ben kaldım.
I seem to be the only one of my crew left onboard the Enterprise.
Enterprise'ın mürettebatından bir tek ben kaldım galiba.
Four hundred and thirty, and I, apparently, am the only one left.
430 kişi ve şahsımdan geriye sadece ben kaldım.
All your life stuck in this convent and I'm the only one left to pray for the dead with you.
Hayatın boyunca bu manastıra çakılı kalmışsın... ve ben de burada ölülere dua ederken sana eşlik edecek tek kişiyim.
They all left me, but Lola is the only one that I still seek out in crowds.
Hepsi terk etti, ama hâlâ kalabalığın içinde aradığım tek kişi Lola.
Yes, and then I see someone running on the road below with a burning branch in his hand crying : " "Am I really the last one, the only one left?" "
Evet, ve sonra aşağıki yolda koşan birini gördüm elinde yanan bir dal vardı ağlayarak : "Gerçekten ben sonuncu muyum, en son kalan mıyım?"
I'm the only one left that knows what went down.
Neler olduğunu bilen sadece tek ben kaldım.
So Leng Qiuyun is the only one left I'm going to see Leng now
Yani, geriye Leng Qiuyun kaldı sadece O zaman, Leng'i görmeye gidelim
Apparently I'm the only one here with a spark of honor left.
Görünüşe göre burada benden başka kimsede onur kalmamış.
It's because I'm the only one left... who really knows how Colonel Braddock thinks.
Çünkü Albay Braddock'ın... düşünme şeklini tanıyan bir tek ben kaldım.
But I dreamed, too, that if I survived, I'd be the only one left in the world, not another soul.
Aklımdan bunlar geçmişti. Ama hayal de kurmuştum,... eğer hayatta kalacak olursam, yeryüzünde yaşayan tek kişi ben olacaktım, başka kimse olmayacaktı. Tek bir kişi.
In my original squad I'm the only one left unharmed. "
"Ben asıl kadrodan sağ kalan tek kişiyim."
I went downstairs and I only pretended to take up all the traps, but I left one, a big one, with a nice juicy piece of cheese, and this one won't go off with just a little pressure,
Aşağı indim ve tuzakları topluyormuş gibi yaptım ama bir tanesi bıraktım, büyük bir tane üstünde de kocaman bir peynir parçası. Hem bu ufak bir baskı ile çıkıp gitmiyor.
Kelly, I hate to burst your bubble, but there's only one more game left, and the squad is full.
Kelly, hevesini kırmak istemem ama, sadece tek bir oyun kaldı, ve takım dolu.
I'm the only one left.
tek sag kalan benim.
And I'll suddenly see it all go upinablinding flash - in flames - and I'm the only one left alive.
Birden bire ışık gözümü alacak parlaklığa ulaşır, alev alev yanar. Bir tek ben canlı kalırım.
Dear Diary, I'm happy only at sea, sailing, from the island I've left to the one I'm going to.
Sevgili Günlük. Sadece denizde mutluyum. Ayrıldığımız bir adadan, bir diğerine giderken.
I'm the only one left.
Bir tek ben varım.
The only one of us left on this station, so I do appreciate making new friends whenever I can.
Sadece içimizden biri bu istasyonu terkedecek, bu yüzden zamanımı yeni arkadaşlar kazanmakla değerlendireceğim.
I'm not going to be the only one left without a chair when the music stops.
Ve bu yüzden koltuğunu kaybeden tek kişi ben olmayacağım.
Jefferson, I was writing out a check to the workmen and I found there was only one check left where 25 should be.
Jefferson, işçilere çek yazıyordum. Sonra bir baktım 25 tane olması gereken çekten bir tane kalmış.
I'm the only one left.
Bir tek ben kaldım.
I'm the only one left.
Geride bir tek ben kadım.
What's happened here? I'm the only one left.
Bir tek ben kaldım.
I'm the only one left.
Geride kalan bir tek ben varım.
I'm the only one left.
Sadece ben kaldım.
I only got one point left on my license. I need that to get back to the garage and get a six-month overhaul. You understand?
Ehliyetimde bir puan kaldı, o da garaja dönmek için lazım, 6 aylık bakım için anladın mı?
That's why I invited myself. I'm the only one left on his father's side.
Babası tarafından bir ben kaldım.
I'm the only one left.
Tek ben kaldım.
I'm the only one left again.
Yine kalan tek kişi benim.
I'm the only one left!
Tek kalan benim!
He's an old friend... the only one I have left...
Uzun zamandır yoldaşımdır... Tek yoldaşım...
So I'm the only one left alive.
Yani, tek hayatta kalan benim sanırım.
- I'm the only one left.
- Sadece ben kaldım.
Unless you've settled those scores already... and I'm the only one left out in the cold.
Tabii oradaki haklarını da tüketmediysen. Dışlanan sadece benim.
Why am I the only one left alive?
Neden geriye, tek ben hayatta kaldım?
Seems I'm the only one left to keep you company.
Sanırım seninle arkadaşlık edecek bir ben kaldım bugün.
I'm the only one left.
Geriye bir tek ben kaldım.
I'm the only one left
Geriye bir tek ben kaldım.
No, I'm the only one left on tonight's detail.
Hayır, bu geceki işi yapması gerekenlerden tek kalan benim.
Tarkman and Winters were with me at first, but I'm the only one left.
Tarkman ile Winters başta benimleydiler, ama şimdi geriye bir tek ben kaldım.
Now I'm the only one left.
Şimdi geriye bir tek ben kaldım.
Well, I- - It- - Ok, it was the only one left and I wanted it!
Paralarını mı?
Now the only one that's left thinks I'm the bloody Angel of Death.
onlarla çok rahattım. Ve son kalan ölüm meleği olduğumu düşünüyor.
There's only the last page left to write on. I'll fill it with words of just one syllable.
Günlüğümde sadece bir sayfa kaldı.yazacaklarım belli bile.
I'm the only one left alive.
Bir tek ben sağ kaldım.
Two, I'm fairly sure if they took porn off the Internet, there'd only be one website left called Bring Back The Porn.
İki, eğer internetten pornoyu kaldıracak olsalar eminim ki geriye sadece "Pornomuzu Geri Verin" isimli bir site kalırdı.
I'm the only one left!
Ben tek başıma kaldım.
I think I'm the only one left.
Galiba sadece ben kaldım.