I'm trying to find out translate Turkish
483 parallel translation
And here am I trying to find out what this black invader means.
Ben de burada bu kara istilacının neci olduğunu anlamaya çalışayım.
- I'm trying to find out.
— Öğrenmeye çalışıyorum.
I don't know what's right yet myself, but I'm trying to find out.
Neyin doğru olduğunu bilmiyorum, ama bulmaya çalışıyorum.
That's what I'm trying to find out.
- Ben de onu öğrenmeye çalışıyorum.
- No, I'm trying to find out something.
- Hayır, bir yolunu bulmaya çalışacağım.
You're trying to find out why I was hired. And I'm trying to find out why you- -
Siz benim neden kiralandığımı bulmaya çalışıyorsunuz.
- I'm trying to find out myself.
- Kendimi bulmaya çalışıyorum.
I'm trying to find out.
Bulmaya çalışıyorum.
- All I'm trying to do is to find out... whether this fellow Wiecek is a cop-killer or not.
- Bak, yapmağa çalıştığım tek şey Wiecek denen adamın bir polis katili olup olmadığını öğrenmek.
I'm trying to find out your address in New York.
New York'taki adresini öğrenmeye çalışıyorum.
I'm simply trying to find out if you know.
Senin bilip bilmediğini görmeye çalışıyorum.
- That's what I'm trying to find out.
- Ben de bunu öğrenmeye çalışıyorum.
I'm trying to find out if Ensign Keith wants to stay on board.
Teğmen Keith'in gemide kalıp kalmayacağını anlamaya çalışıyorum.
I'm trying to find out what happened to Joey Doyle.
Joey Doyle'a ne olduğunu öğrenmeye çalışıyorum.
I'm going to keep on trying to find out who is guilty for Joey.
Joey'in katilinin kim olduğunu bulmaya çalışacağım.
You are going to find out, Mr. Zouk, if you'll just try keeping your yap shut for a minute... and your mind, if you have such a thing, on what I'm trying to tell you!
Biraz olsun çeneni kaparsan Bay Zouk, dediklerim içinde de ilgini çeken birşey varsa, anlatmaya çalıştığım şeyi kendin çözmeye başlayacaksın.
If I knew that I wouldn't be wasting my time trying to find out.
Bunu bilseydim şu an ne olduğunu anlamak için zaman kaybediyor olmazdım.
What I'm trying to do is to find out if there's a relation between disposition and nutrition.
Yapmağa çalıştığım şey yatkınlık ve beslenme arasında bir ilişki bulunup bulunmadığını ortaya çıkarmak.
And I'm trying to find out, with your help, who murdered her.
Ve sizin yardımınızla onu, kimin öldürdüğünü bulmaya çalışıyorum.
That's just what I've been trying to find out.
Bu da anlamaya çalıştığım şey işte.
This is Miss Costello of the Federal Broadcasting Company, and I'm trying to find out the truth about the Eskimo habit of rubbing noses.
Ben Federal Yayıncılık Şirketi'nden Bayan Costello,... Eskimoların burun sürtme adeti hakkında bilgi edinmek istemiştim.
Hello. I'm trying to find out the truth about the Eskimo habit of rubbing noses.
Eskimoların burun sürtme adeti hakkında bilgi almak istiyordum.
- All I'm trying to find out...
- Bir şey öğrenmeye...
Maybe he's trying to find out whether I'm still...!
Belki de benim hâlâ onu bekleyip beklemediğimi öğrenmeye...
Well, that's what I'm trying to find out.
Şey, ben de ne olduğunu ortaya çıkarmağa çalışıyorum.
Well, I'm just trying to find out what all this questioning is about.
Şey, ben sadece bütün bu sorgulamaların na hakkında olduğunu bulmağa çalışıyorum.
Because I'm trying to find out what it is that I like about you.
Çünkü merak ediyorum.. Sizde sediğim bir şey var.. Ama ne olduğunu bilmiyorum.
- I'm trying to find out...
- Benim anlamak istediğim...
That's what I'm trying to find out.
Benim bulmaya çalıştığım şey de bu.
I'm merely trying to find out what happened.
Yalnızca neler olduğunu anlamaya çalışıyorum.
I thought so at first, but now I'm trying to find a way to get out of it.
İlk başlarda bende bunu düşündüm, ama artık bu işin içinden çıkmanın bir yolunu bulmaya çalışıyorum.
- I'm trying to find out who you are.
- Kim olduğunuzu bilmeye çalışıyorum.
I'm trying to find out something.
Bir şeyler öğrenmeye çalışıyorum.
I'm trying to find my way out of the building.
Bu binadan dışarı çıkmaya çalışıyorum.
I was awake half the night trying to find out when they go to sleep.
Ne zaman uyuduklarını öğreneceğim derken gece yarılarına dek uyanık kaldım.
I know that you are trying to find out about your past.
Sayın bayım, geçmişinizi araştırdığınızı biliyorum
I don't know what's causing it, virus, bacteria or evil spirits, but I'm trying to find out.
Nedenini bilmiyorum. Bir virüs mü? Bir bakteri mi?
I keep going around in circles, I guess, trying to find out what the choices are, wasting a lot of time.
Seçeneklerin ne olduğunu bulmaya çalışırken sürekli daireler çiziyorum ve zamanımı boşa harcıyorum.
I have no idea sir, I'm just trying to find out.
- Hiçbir fikrim yok efendim ama öğreneceğim.
What I'm trying to find out is, what's the story?
Öğrenmek istediğim şey, hikayenin ne olduğu?
Remember, I wasn't particularly trying to find out about her but I do remember one or two.
Pekâlâ, erkekler. Hayatına karışmıyordum, tamam mı? ... ama bir iki tanesini hatırlıyorum.
I've been trying to find out....
Öğrenmeye çalıştım...
And I'm stumbling around in my stupid way trying to find out why.
Ben de nedenini öğrenmek için aptalca yöntemlerle ağzınızı yokluyorum.
- I'm only trying to find out where I am.
Tanrı aşkına, nerede olduğumu anlamaya çalışıyordum.
Well, that's what I was trying to find out... and I kept on looking, and, you know, I found this.
Şey, bulmağa çalıştığım ve bakıp durduğum şey buydu, ve biliyorsunuz, ben bunu buldum.
I'm trying to find out why.
Sebebini öğrenmeye çalışıyorum.
I'm trying to think what will happen when people find out.
İnsanlar bunu öğrenince neler olacak, bunu düşünüyorum.
I think they're trying to find out if the Watergate burglars broke any Florida law.
Sanırım Watergate hırsızlarının Florida kanunlarını çiğneyip çiğnemediğini bulmaya çalışıyorlar.
I'm trying to find out what phisical - psihical aptitutes you've got... -... for a possible mission!
Özel bir görev için sana ne tür fiziksel nitelikler katabiliriz diye düşünüyorum.
If there really is somebody out there trying to kill you, I promise you, we'll find out who and why.
Gerçekten seni öldürmeye çalışan birileri varsa sana söz veriyorum, kim olduklarını ve sebebini bulacağım.
He can find out if he wants to. I'm trying to make him want to.
İsterse bir şeyler öğrenebilir, ben de bunu sağlamaya çalışıyorum.