English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I've got a car

I've got a car translate Turkish

395 parallel translation
I've got to make a run for it, give me the keys to your car.
Hemen kaçmalýyým, bana arabanýn anahtarlarýný ver.
When we were out in the real country - I think it was a few miles beyond Brayfield - we stopped the car just outside a village and got out.
Şehir dışına çıktığımızda, Brayfield'in birkaç mil dışında bir köyün henüz dışında durduk ve arabadan indik.
I've got a car here to take you on to Colonel Strang.
Sizi Albay Strang'e götürmek üzere aracım var.
I've got a car here.
Arabam var.
I've got a car waiting, the DA's waiting, and a big crowd out front.
Savcı arabada bekliyor, önünde de büyük bir kalabalık.
I've got a car, we can drive around, we'll have a lot of fun!
Bir arabam var, gidebiliriz. Çılgınlar gibi eğleniriz.
I'd give her a push myself, only Lou has our car today and I've got to get downtown.
Ona yardım ederdim ama araba bugün Lou'da ve benim şehre gitmem gerek.
Now, I've got a car waiting downstairs.
Aşağıda bekleyen bir araba var.
If you want, I've got a friend's car. There it is.
İstersen arkadaşımın arabası orada duruyor.
I've got some in my car! Just a minute!
Arabamda var, bekleyin!
I've got a car.
Arabam var.
If you've got money, I used to say, you can have beautiful birds, handsome suits, a car of your own.
Paran varsa, güzel kızlar, şık kostümler, arabalar senin olur, derdim.
I've got a bob or two, some decent clothes, a car.
Birkaç kuruş param, giyecek şeyim, arabam var.
I've got a car ready, ordered by Paris.
Paris'ten gelen istek üzerine araç getirdim.
I've got a garage lined up and I can work out a way for the car to take the extra weight.
Garajın düzenini ayarladım araba üzerinde fazladan ağırlık için çalışabilirim.
I want to see her All right Uh, I've got a car downstairs
Onu görmek istiyorum. Pekala. Aşağıda otomobilim var.
I don't know how come, but they're coming with a tsar's standard, wearing shouIder-stripes, and they've got artillery.
Nasıl olduğunu bilmiyorum, ama Çar'ın bayrağıyla geliyorlar. Omuzları çizgili giyinen ve toplarıyla geliyorlar.
Ah, but I've got a car.
Benim arabam var.
No, it's impossible. I've still got two appointments and I don't have a car. Tomorrow.
Zaten iki randevum var ve arabam yok.
I've got an apartment, new furniture... a washing machine... and I'm saving up for a car.
Ev kiraladım, yeni eşyalar, çamaşır makinesi. Ayrıca araba için para biriktiriyorum.
I've got a car and some money.
Bir arabam ve biraz param var.
Chasing after that car, I got hit by a car and I'm in the hospital.
Şu arabanın arkasından gidiyordum bana bir araba çarptı ve hastahanedeyim. Buradan çıkmalıyım.
Now he's running free and all I've got is one operative with a cut head, another being held by the local police as a drug-addict homosexual, and one beat-up car.
Şimdi o ortalıkta dolaşıyor ve elimde sadece beyinsiz bir dedektif uyuşturucu bağımlısı homoseksüeller gibi polis tarafından içerde tutulan bir adam ve enkaza dönüşmüş bir araba var.
I got a car and a driver out here.
Evet, dışarıda araba ve şoför var.
I've got a job that pays $ 30,000 a year, I own a 2-bedroom condominium, I've got a $ 10,000 sports car,
Senede 30 bin dolar kazandığım bir işim... 2 Yatak odalı bir dairem, 10 bin dolarlık bir spor arabam...
I've got a little money aside, I'll buy a car, nice things,
Şu yüzen adam mı? Cesaretine hayran kaldım.
What do you mean, how much I took? You got in a car and you drove a long distance to go through mechanical sex with a stranger?
Arabaya atladın ve yabancının biriyle duygusuz seks için ta buralara kadar geldin.
In that case, I want a car and nobody around, got it?
Bu durumda, bir araba istiyorum ve etrafında hiçkimse olmasın, tamam mı?
I've got a car waiting right now to take us to the airport, Colonel.
Araç bizi havaalanına götürmek için bekliyor Albay.
I got you for kidnapping, stealing a squad car, hijacking a truck.
Sizi adam kaçırma, ekip arabası ve kamyon çalmadan tutukluyorum.
I've got a witness who can place you in the immediate vicinity of the police garage... just minutes before somebody took that car and busted Knight out of jail.
Seni polis garajının hemen yanında gördüğünü iddia eden bir tanığım var, biri arabayı çalıp Knight'ı hapisten kaçırmadan bir dakika kadar önce.
I've got a car waiting downstairs for you, sir.
Aşağıda bir araba sizi bekliyor.
- Come. I've got a car waiting outside.
- Gel, dışarıda bir araba bizi bekliyor.
I've got a portable EKG machine in the car.
Arabada portatif bir EKG cihazım var.
The guy, or should I say road hog, clearly under the influence of a few drinks, got out, went to the back of his own car and called out to me,
Adam, yoksa trafik canavarı mı demeli bir kaç kadeh yuvarlamıştı galiba, arabadan indi kendi otomobilinin arkasına baktı ve bana seslendi :
I've got two bullets and a gun one shot for him one for his woman before they make love in his car [John] Is this Johnny rotten?
Bu Johnny Rotten mı?
I mean, losing oggie ain't no big deal, and that's a hell of a car you got there.
Yani, Oggie'yi kaybetmenin önemi yok... ve işte, alacağın bir yığın araba.
And I got a good job now good car. Next year, I'll be able to get a condo.
Ve şimdi iyi bir işim iyi bir arabam var.
My boyfriend and I had a fight, so I got in my car and I drove to see my girlfriend Sally at The Mill.
Erkek arkadaşımla tartıştık, ben de arabama bindim ve kız arkadaşımı görmek için Mill'e gittim.
The last time I took a drink I got in a car crash and I killed a girl.
En son içtiğimde arabayla kaza yaptım ve bir kızı öldürdüm.
I got the address and I got a car, chief.
Adres elimde ve arabam var, şef.
I dreamed he got hit by a car and you and Mr. Crandall buried him in the pet cemetery.
Rüyamda ona bir araba çarptı ve sen, Bay Crandall'la birlikte onu hayvan mezarlığına gömdünüz.
the street, the wall... and I got these accordions from a car boot sale, and I'm gonna stick'em up here, and they are going to represent the music of Paree.
Garaj satışlarından aldığım akordeonlar var onları buraya asacağım ve böylece Paris müziğini temsil edecekler.
My car got hit by a cab. I used up all my money to pay for it.
Arabama bir taksi çarptı ve yaptırmak için bütün paramı buna yatırdım.
I got a peptic ulcer, my wife wants a new car and I need a root canal.
Mide ülserim var, karım yeni bir araba istiyor ve kanal tedavisi yaptırmam lazım.
I've got to transfer to a school closer to you or get a faster car.
Sana daha yakın bir okula transfer olmalı, ya da daha hızlı bir araba almalıyım.
The minute a guy like Sutton came in here and paid cash for a car, I got suspicious.
Sutton isminde bir adam geldi ve arabanın parasını nakit ödeyince şüphelendim.
Hey, I got a car that blows up, people like Steven who almost died in'em.
Bir araba havaya uçmuş ve Steven gibi insanlar neredeyse ölüyormuş.
I mean, we got ourselves a loaded truck, an unloaded camper, a car wreck...
Bir bakalım : eşya yüklü bir arabamız, boş bir karavanımız, ve bir de enkazımız var..
- Me too but at least I've got a car.
- Ben de. Ama en azından benim bir arabam var.
He was biking towards me, so I got out of the way in time. He ran into a parked car, hit his head and everything went flying.
Caddeden karşıya geçerken motosikletiyle üstüme gelmeye başladı, ben de yoldan çekildim ama çocuk park hâlindeki bir araca kafasını çarptı ve her şey havada uçuştu.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]