I've got to get going translate Turkish
167 parallel translation
Well, sir they got it and I haven't got it but I'm going to get it.
Ve kus... onlarin eline geçti, ama bana ulastirmadilar. Ama onu alacagim.
- I've got to get going...
- Benim gitmem lazım...
I've got to get going.
Şimdi gitmem lazım.
I'VE GOT TO GET WHERE I'M GOING
Firar. Yol-80 artık otoban değil.
I've got to get going, Mike.
Gitmem gerekiyor, Mike.
I know all these young fellows here, they've got to be fed and they're going to get hungry.
Buradaki gençlerin karınları doyduktan sonra yine acıkacağı ortada.
I've got to get going.
Gitmeliyim. Hoşça kalın.
I've got to get a train to Naples... and a boat to Ischia... and if you guys give me a bad time... if there is the slightest hitch... if I don't get him back to Baltimore... in time for that funeral on Tuesday... there's going to be such a scandal!
Uçağa binip Napoli'ye oradan da gemiyle Ischia'ya gideceğim. Eğer işimi zorlaştırırsanız ve onu Baltimore'da salı günü yapılacak.. ... olan cenazeye yetiştiremezsem büyük bir skandal yaşanır.
I've got to get rid of this rumour, this fear that the sale of the company is going to endanger their jobs. It's not going to change anything around here.
İnsanlar bu satış yüzünden işlerini kaybetmeyecekler, birşey değişmeyecek.
I've got to get going.
Gitmem gerek.
I've got to get something going fast.
Acilen birşeyler yapmalıyım.
- I've got to get going.
- Gitmem lazım.
Well, it's going pretty good here too, and I've got a lot to tell you when I get back. Good. Good.
Güzel.
I appreciate your concern, but I've got plenty of candles and firewood, and as soon as you get outta here, I'm going to bed.
Endişene minnettarım, ama bolca mumum ve odunum var ve sen buradan gider gitmez, yatacağım.
I've got to get going.
Gitmem lazım.
It's just that I got a hard day ahead of me and nothing to eat to get me going.
Sadece çok zor bir gün geçirdim ve ayakta kalmak için hiçbir şey yemedim.
I've got to get going.
Gitmeliyim.
I've got to get going, so if you'll excuse me, I got things to do, uh... so, uh...
Artık gitmek zorundayım, iznini rica edeceğim, yapacak işlerim var... ve...
But first I've got to get my bearings and figure out what the hell I'm going to do for the rest of my life and then I'll talk to Mark.
Ama önce kendimi toparlamam ve hayatımın kalan kısmında ne yapacağıma karar vermem gerek. Ondan sonra Mark'Ia konuşacağım.
Now I'm going to get out of this car and go over there and do what I got to do.
Şimdi arabadan ineceğim ve ne yapmam gerekiyorsa gidip onu yapacağım.
By Christ, while I've got air in my body, they're going to get it!
İsa şahidimdir, nefes alabildiğim sürece, onlara bunu vereceğim!
I'm going. I've got to get home, Chief. What are you talking about?
Bir keresinde, 9 Kasımda... yanındaki adamın hedefine ateş etmeye kalkıyor.
At this warehouse. I've got to get going to rescue him.
Onu kurtarmaya gitmeliyim.
Oh, no, I've got a million things to do if I'm going to get this put on in time.
Zamanında yetiştirebilirsem yapacak bir sürü işim olacak.
Get some rest. I've got a hunch it's going to get hot down the road.
İçimden bir ses ortalığın karışacağını söylüyor.
I got one month to get this thing rolling or it's going back to the city, and I'm screwed.
Bu işe başlamak için bir ayım var, yoksa belediyeye devredilecek ve yanacağım.
- We're just going to eat, and I've got to get changed.
- Yemek yemeğe gideceğiz ve benim de üstümü değiştirmem gerekiyor.
- I've got to get going.
- Evet, gitmem lazım. Hayır!
Well, I've managed to get the neural interface talking to the main systems, but I've got no way to test it, so it's going to need some tweaking.
Pekâlâ, ana sistemleri kontrol eden sinirsel arayüzü açmayı başardım, ama onu test edecek bir yolum yok, yani biraz ayarlamaya ihtiyacı olacak.
Look, I know we've got some unfinished business, but after this, there's no way we're going to let you get away.
Bak, bazı yarım kalmış işlerimiz olduğunun farkındayım ama bu olaydan sonra, seni hayatta bırakmayız.
Where's Cynthia? We've got to get going. I mean, shouldn't we?
Ve ben, diğer en iyi üç arkadaşımla beraber, kolejden mezun oldum.
I've got to get going.
Benim gitmem gerek.
I've got to get to the other terminal, but there's no point me going without the blessed pig.
Diğer terminale gitmem gerekiyor. ama domuzumu almadan gitmemin imkanı yok.
But just for a little while, because tomorrow Cesee and I... are going to Paris where I got the chance to buy a certain Picasso... and get my skinflint husband to pay for it.
Fakat sadece kısa bir süreliğine, çünkü yarın Cesee ve ben Paris'e gidip, gerçek bir Picasso alma şansını yakaladık ve ben, pinti kocamı, parasını ödemeye razı ettim.
I've got a gun... and I'm going to get it back.
Bir silahım var ve onu geri alacağım.
You're afraid to get involved and you got a lot of work, but when I'm not with you, I'm thinking of you. Do you have that going on?
Aşık olmaya korkuyorsun ve çok işin var ama ben seninle değilken bile seni düşünüyorum.
If you're going to get a man, you've got to sell your ass a little, am I right?
Eğer bir erkek elde edeceksen, kıçını biraz sergilemelisin, haklı mıyım?
Look, Aeryn, it's a long story, but I've kind of got my hands full here, so you're going to have to get here!
Bak, Aeryn, uzun bir hikaye, ama burada ellerim bir şekilde dolu, bu yüzden senin buraya gelmen gerek!
I've got to get going. I've got a long night at the clinic.
Geç oldu hadi gel Bütün gece çalıştın zaten
I've got some friends... and I think they're going to get into a lot of trouble.
Bazı arkadaşlarım var. Başlarını büyük bir derde sokmak üzereler.
Well, I've really got to get going... but I'll stop by and see you sometime, Seymour.
Neyse, gerçekten gitmem lazım ama ara sıra uğrarım, görüşürüz, Seymour.
Well, I've always said to Susan, if you're going to live with a man, you've got to get used to "all" his funny little habits.
Susana daima bir erkekIe yaşayacaksan tuhaf aIışkanIıkIarına..
Paul, go get a pen I've got to open him up or he's going to die
Paul, git bir kalem getir. Ağzını açalım yoksa ölecek!
Ornelle, listen, I've got to get going.
Ornelle dinle, kapatmalıyım.
I'm sorry, I've got to get going.
Üzgünüm. Gitmeliyim.
This is going to be a very interesting debriefing. Get to the Vulcan ship as quickly as you can. I'll let them know what you've got.
işte bu veri alma işi çok ilginç elinden geldiğince çabuk vulcan gemisi ile buluş elinde ne varsa bizi de bilgilendir sana nekadar memnun kaldığımı ifade edemem Jonathan.
Well. I should help clean up in there - because we've got to get going.
Neyse, ortalığı toplamana yardım edeyim, çünkü gitmemiz lazım.
I've got to get going. To the gym.
Şeye gitmeliyim spor salonuna.
There's a chance, I've got a meeting with this guy who's really big in futures, and I'm going to try and get a meeting with him.
Kariyer konusunda çok tecrübeli bir adamla görüşme ihtimalim var. Onunla bir toplantı ayarlamaya çalışacağım.
I'm going to get her ready myseIfI I've got the perfect White dress.
Ve benim bu duruma uygun kusursuz beyaz bir kıyafetim var.
I get the train rolling, investors are going to see we got something good and they're going to jump on board.
İşi başlatırsam, yatırımcılar elimizde iyi bir şey olduğunu farkedecektir. Ve o zaman da üstümüze atlarlar.