I've got to take this translate Turkish
186 parallel translation
Men, the reason I asked you to meet here in secret like this is... we've got to take some steps to protect ourselves.
Beyler, gizlice buluşmamızı istememin sebebi... kendimizi korumamız için tedbir almamız gerektiğidir.
I've got to take a specimen of this back to Edinburgh, if it's the last thing I do.
Bu yapacağım son şey olsa da, bundan bir numune alıp Edinburgh'a götürmeliyim.
I've just been thinking seeing how you control all the gambling in this town and I get 10 percent of the take what would happen to my livelihood if you went out and got yourself shot?
Ben düşünüyordum da kasabadaki kumar oyunlarını kontrol altında tutuyorum ve kazançtan % 10 alıyorum eğer sen gider ve bir yerlerde vurulursan, ben geçimimi nasıl sağlarım?
- Why not? 'I've got this little job to do first but it shouldn't take very long.'
Fakat önce bitirmem gereken küçük bir işim var ama uzun sürmez.
Jean wasn't keeping me anymore, and I don't know... suddenly I just got this urge to take something, anything.
Jean beni artık korumuyordu, ve inan bilmiyorum... bu durum, bu istek bana bir şeyler yaptırdı...
They're about to take my ship away from me... but I've got this chance, and I'm sure as hell gonna take it.
Teknemi benden alacaklar ama elimde bu fırsat var ve ben bu fırsatı kullanacağım.
I've got to take two with me this afternoon.
Bu ikisini de bu öğleden sonra için yanıma aldım.
I've got to take this earth home to be analyzed in a lab.
Bunu laboratuara götürüp inceletmem gerek.
I've got to take my hat off to this Mr. Grove.
Bu Bay Grove'ye şapka çıkartıyorum.
I've got to take this upstairs. I can't hear a thing.
Hiçbir şey duyamıyorum, yukarıya çıkmam gerek.
But suddenly... I've got this need... to take a back seat... and turn the controls over to you, Barbara.
Ama bir anda... arkama yaslanıp... kontrolü... sana verseim geldi Barbara.
- I've got to take this to Cooper.
- Bunu Cooper'a götürmeliyim.
Yeah, I've got sex-waiting on the other line and I've got to take this. "
Diğer hatta seks beklemesi var ve kesinlikle buna bakmalıyım. "
I've got a long list of New York lawyers who'd just love to take you and this case apart in front of a jury.
Uzun bir New Yorklu avukatlar listem var. Hepsi de sizi ve bu davayı seve seve jüri önüne çıkarmak ister.
This guy's got his hands in the air, and I fired once... just to take the gun away from him.
Ve o çocuk ellerini havaya kaldırmıştı ve ateş ettim. Onu yere yatırdım. Silahını almak için.
Anyway, so I take her home, Jack, you know, and I got her there and I tell her not to do so much coke but she must have done 20 lines of this stuff in, like, 5 minutes.
Her neyse, onu eve götürdüm, Jack. Ve ona o kadar çok kokain almamasını söyledim. Yirmi defa içine çekti herhalde, hem de beş dakikada.
I mean, you've got to take this to heart. You simply... can't drive all over creation.
Öyle görülüyor ki... araba süremiyorsun.
Is this the part where you take out a watch..... and say I've got 30 seconds to convince you not to kill me?
Burası senin saatine bakıp... "Seni öldürmemeye beni ikna etmek için 30 saniyen var" dediğin yer.
I-I got to take this class. I've got to find Tiffany.
Bu dersi ben de almalıyım, gidip Tiffany'yi bulmalıyım.
Sounds to me like you got your pick... of any man in this room to dance with... so I want you to take your time... and find amongst all these young studs here tonight... the coolest, most un-losery guy in the bunch.
Bence bu salondaki erkekler arasından dans edeceğin kişiyi seçmek zorundasın. Bu yüzden acele etmemeni ve bu gece burada bulunan delikanlılar arasından en karizmatik olanını,... en ezik olmayanını bulmanı istiyorum.
I've got to take this weight off my chest.
Göğsümdeki bu ağırlığı çıkarmalıyım...
Cos until you take this job away from me, I've got work to do.
Çünkü işimi elimden alana kadar yapacak işlerim var.
This is Trance. We've got one survivor. I'm going to take him to medical.
Sağ kalan biri var ben ona tıbbi yardımda bulunacağım
I got a shot at this guy, I'm going to take it.
Adamı vurabiliriz ve şansımı deneyeceğim.
I've got to get to a car. I step out of this trailer they'll take me into custody.
Bir arabaya ulaşmalıyım, ama çıkarsam beni göz altına alacaklar.
So you want me to sit on this, even though it's my professional right to take what I've got on the air?
Yani saklamamı istiyorsunuz, elimdekilerle canlı yayına çıkmak profesyonel hakkım olmasına rağmen?
Hey, I've got an idea. Something we can do to take our minds off all this.
Bütün bunları aklımızdan çıkaracak bir fikrim var.
Turns out last night got in my head, so this morning I swallowed my pride and asked Dr Gross to take me back.
Dün akşam aklımı çelmiş gözüküyor, bu yüzden bu sabah gururumu boş verdim ve Dr. Gross'dan beni tekrar almasını istedim.
I got three vegetables and a drug addict who's gonna tell me this time things'll be different, then try to take my watch again.
Üç tane bitkisel hayatta hastam ve bu sefer her şeyin farklı olduğunu söyleyecek sonra da saatimi çalmaya çalışacak bir uyuşturucu bağımlısı var.
- I've got to take this.
- Cevap vermem gerekiyor.
I just left Jake with my parents so they could take him to San Diego, and I got in this terrible argument with my father.
Jake'i.. ... San Diego'ya götürmeleri için annemlere bıraktım ve babamla tartıştım Alan ile ayrılmamızdan beni sorumlu tutuyor ve beni nasıl sinir edeceğini iyi biliyor.
But you've got to take the only thing on this Earth... that doesn't think that I'm a piece of shit?
Üstüne bir de koca dünyada benim pislik olduğumu düşünmeyen tek kişiyi de aldın.
I've got to take this.
Telefona bakmam lazım.
But right this minute I've got a little job to take care of.
Ama az sonra ufak bir işim var...
I've got a life to get on track, and I don't like wasting time, so let's do this. Let's take two steps back... and why don't you find yourself a new publicist.
Düzene sokmam gereken bir hayatım var ve zaman israfından hoşlanmam o yüzden iki adım geri atalım ve sen de kendine yeni bir halkla ilişkiler uzmanı bul.
I've got to take this.
Buna bakmam lazım.
Well, now that we've got your love life straightened out I think it might be time to take a step back and untangle this incestuous web I like to call the "Julie-Caleb union." Let's think about this.
Theresa ile ayrıldık. Madem aşk hayatın yoluna girdi artık bir adım geri gelip "Julie Caleb İttifakı" adını verdiğim şu "ensest ağı" bir dağıtalım derim.
I finally got Brooke to trust me, and if I don't take her to this doctor's appointment, I'm dead. What am I gonna do?
Sonunda Brooke'un güvenini kazanmıştım, ve onu bu doktor randevusuna götürmezsem, bittim, ne yapacağım ben?
In fact, why don't you take care of your own pencil dick and give the new girls in this town a little bit of time to show their stuff before you rape them of any chance they've got.
İşin aslı, neden kalem kıIıklı aletinle kendin ilgilenmiyorsun. Bu şehirde ki yeni kızlara kısada olsa zaman tanımış olursun. Böylece, sen onlara tecavüz etmeden önce yeteneklerini göstermek için bir şansları olur.
He's got this almost biblical significance... and authority... which, I think, definitely comes from... his rather unique approach to working on songs... where a song will take years to mature.
Hemen hemen uhrevi öneme sahip... Ve otorite... Bence, bu kesinlikle... şarkıları üzerinde çalışırken ki eşsiz yaklaşımından geliyor... olgunlaşmaları yıllarca süren şarkılar...
I've got to find something to take the pressure off this date.
Bu buluşmanın baskısını azaltacak birşeyler bulmalıyım.
I've got to take my auntie to the tabernacle on Sunday in this thing.
Pazar günü bununla teyzemi ayine götürecektim.
- I've got to take this.
- Bunu almalıyım.
Hey, you know what, guys? I've really got to take this.
Bakın, bu telefon gerçekten önemli.
I think I'm... going senile. I'm sorry. I've got to take this.
Bunadığımı sandım özür dilerim buna bakmalıyım
Frank, I've got to take this.
Frank, buna bakmam gerek.
Hold on, I've got to take this.
Bekle, bunu halletmeliyim.
I've got to take this.
Kahretsin. Buna bakmam gerekiyor.
No, I've got to wrap up this lunch meeting, Tracy. I'll take you.
Bu öğle yemeğine noktayı koymam gerek Tracy.
- I've just got to take this.
Onunla konuşmalıyım.
I expect you boys to go out there and not take this team lightly because I promise you, they're gonna come at you with everything they've got.
Ben, siz çocuklardan oraya çıkıp rakibinizi hafife almamanızı bekliyorum. Çünkü emin olun size var güçleriyle saldıracaklar.