I came to tell you translate Turkish
1,299 parallel translation
I came to tell you to clear out.
Size etrafı toplamanızı söylemeye geldim.
- I came to tell you something else.
- Hayır. Başka bir şey söylemeye geldim.
So I came to tell you that they're here, in case anything should happen...
Sana onların orada olduğunu söylemek için geldim, bu durumda herhangi birşey olmadan..
I came to tell you that Mother wants to see you.
Annenin seni görmek istediğini söylemeye gelmiştim.
I came to tell you I " ve had enough.
Bu işten sıkıIdığımı söyIemeye geIdim.
I came to tell you... And you should tell Doris... Yeah?
Sana şeyi söylemeye geldim ve sen de Doris'e söylemelisin.
I came to tell you a case is building against you.
Aleyhindeki gelişmeleri haber vermek için buraya geldim.
I came to tell you something.
Sana bir şey anlatmaya geldim.
I came to tell you something
Sana bir şey anlatmaya geldim
I came to tell you that the D.A.'s allowing us to move on Leon Tate.
Bölge savcısının Leon Tate davasına devam etmemize izin verdiğini söylemeye geldim.
I came to tell you we're gonna keep you here for the weekend, just to get some rest.
Hafta sonu biraz dinlenebilesin diye seni burada tutacağımızı söylemeye gelmiştim.
I came to tell you I am to be married to miss Harleth.
Bayan Harleth'le evleneceğimi söylemeye geldim.
I came to tell you you were right.
Haklı olduğunu söylemeye geldim.
I came to tell you... there's a raid in the Nether...
Buraya sana yeraltında bir baskın olduğunu söylemeye geldim.
- I came to tell you the electric's down.
- Elektriğin gittiğini söyleyecektim.
I came over here to tell you guys.
Gelip size söyledim.
I came here to tell you I still love you.
Seni hala sevdiğimi söylemeye geldim.
Well, I came today to tell you, to see your face when I tell you that'll never, ever happen.
Bugün buraya şunu söylemeye geldim, bunu senin yüzüne söylemek istedim, bu asla olmayacak.
Look, Seymour, I came by to tell you... how really, really sorry I am about everything.
Bak, Seymour, Sana gerçekten ne kadar ne kadar, üzgün olduğumu anlatmaya geldim.
Perhaps, later on I will tell you the story of how we came to be here.
Belki, sizlere daha sonra buraya kadar nasıl geldiğimizin hikayesini anlatırım.
I only came to tell you to forget about the passport.
Pasaport işini unutmanı söylemek için gelmiştim.
Katie, I came here to tell you I'm leaving.
Katie, gittiğimi söylemek için geldim.
I'm sure you came with a point. I can't go back to cindy and tell her she lost her column.
İki dakika.
- Actually, I came to tell you...
Page. Neler oluyor?
I came up here to tell you I'm sorry.
Lilly, buraya sana ne kadar üzgün olduğumu söylemeye geldim!
Those ofyou who thinkyou came here to hear us tell you... to turn the other cheek to the brutality ofthe white man... and this system ofinjustice that's in place right here in America... you thinkyou're gonna come here and hear us tell you... to go out there and beg for a place at their lunch counter... again, I sayyou came to the wrong place.
Buraya gelmekteki sebebiniz ve bizden duymak istediğiniz, acımasız beyazlara diğer yanağınızı dönmeniz gerektiği... ve Amerika'nın tam ortasındaki adaletsizliği göstermemiz... Buraya gelmekteki sebebiniz ve bizden duymak istediğiniz, dışarı çıkıp onların masalarında yer edinmemiz için yalvarmamız gerektiği... ise, tekrar söylüyorum yanlış yere geldiniz.
I have to tell you the real reason I came here.
Gelmemin gerçek sebebini söylemeliyim.
Please, I wanted to say good-bye to you... and tell you everything... but when the time came to do it... I didn't think I'd be able to, so I left.
Lütfen, sana hoşçakal demek ve her şeyi anlatmak istedim fakat bunu yapma zamanı geldiğinde yapabileceğimi zannetmedim, o yüzden terkettim.
I thought you came here to get on your hands and knees and tell me that you can't live without me and that, baby or not, we belong together forever and ever.
Ben de buraya, dizlerinin üstüne çöküp, bensiz yaşayamayacağını... söylemeye geldin sanmıştım. Bebek olsun olmasın biz birbirimize aidiz. Sonsuza dek ve her zaman.
I really came by to tell you that I just accepted a new job in Barcelona.
Ben de sana iş için Barcelona'ya taşınacağımı söylemeye gelmiştim.
- I just... came to tell you that Nathaniel and I moved back to the old neighborhood.
Eski mahallemize geri taşındığımızı sana söylemeye geldim
I just came to tell you that.
Sırf bunu söylemek için geldim.
The only reason I came here was to tell you to leave me alone.
Gelmemin tek nedeni beni rahat bırakmanı söylemek.
Look, I came by to tell you that I'm leaving, OK?
Bak, ayrıldığımı söylemek için uğramıştım, tamam mı?
Man on phone : I guess your flunky came in to tell you about your problem.
Sanırım küçük uşağın küçük sorunundan bahsetmek için gelmiştir.
I came out to tell you something about myself.
Ben... kendim hakkında bir şey söylemeye geldim.
I just came by to tell you that I have to drop this class.
Dersinizi bırakmak zorunda olduğumu söylemek için geldim.
So I came down to tell you... I been missing you.
Buraya... seni özlediğimi söylemeye geldim.
I'm begging you to let me turn him over to the people who wanna grease him. 24 hours. Let him tell his story, then he can crawl back under the rock he came from.
Eğer dünyanın en sinirli Tv muhabiri olduğunu sanıyorsan, ve saçma sapan kırmızı, beyaz, mavi cadı maskelerinin arkasına saklanıyorsan, senin için üzgünüm.
Ryan, I came because I have something to tell you, and it's something I think you're gonna find impossible to understand.
Ryan, sana bir şey söylemem gerektiği için geldim, ve bunu anlamanın senin için imkânsız olduğunu biliyorum.
I'd like to tell you the story of a plucky young girl who went through the hell of adolescence came out the other side stronger self-possessed with a damn good head of hair if I do say so myself
Size yürekli bir kızın hikâyesini anlatayım. Çok kötü bir ergenlik geçirmiş zamanla kendini toparlayan kendine hakim çok güzel saçları olan kız. Ben olsam öyle derdim.
Wherever Ray Pearce went, the answer to that question went with him, but I can tell you why he came after Owen Harris.
Ray her nereye gittiyse, cevaplarda onunla birlikte gitti. Ama Owen Harris'in peşinden neden gittiğini söyleyeyim.
Admit it. You came in here to tell me you were tired so I would leave you alone later.
İtiraf et, gelip yorgunum dedin ki sonra seni rahat bırakayım.
I just came to tell you, you have about- - oh, 10 minutes till dinner.
Akşam yemeğine 10 dakika kaldığını söylemeye geldim.
I came over here to tell you I'm going straight and to say goodbye.
Sana bıraktığımı söylemeye ve veda etmeye geldim.
I only came to tell you that this you and me, can't go anywhere beyond this evening.
Buraya gelmemin nedeni sadece senin ve benim bu geceden daha ileri gidemeyeceğimizi söylemekti.
But I can tell you thatmatthew was very shy when he first came in to the point of being somewhatmousy, I'd almost say.
Fakat şunu söyleyebilirimki Matthew İlk geldiğinde oldukça utangaçtı. Çok sessizdi.
I came here to tell you I sold the painting.
Buraya tabloyu sattığımı söylemeye geldim.
I told her it was over and came to tell you that I want you, because I Iove you.
- Ve buraya sana bittiğini söylemeye geldim - Ve senle birlikte olmak istiyorum çünkü seni seviyorum. - Öyle mi?
Man, that's why I'm not about to tell you... that some guy came by here looking for you today.
Adamım, işte bu yüzden sana bugün buraya seni aramaya bir adamın geldiğini söylemeyeceğim.
I just came to tell you that I know who damaged your car.
Arabana neyin hasar verdiğini bildiğimi söylemeye geldim.