I can't believe it's really you translate Turkish
37 parallel translation
I can't believe it's really you.
Gerçekten sen olduğuna inanamıyorum.
I can't believe it's really you.
Seni gördüğüme inanamıyorum.
I can't believe it's really you! You look just like yourself, only older.
Gerçekten sizsiniz, biraz daha yaşlı görünüyorsunuz sadece.
I can't believe it's really you.
Bunun gerçekten sen olduğuna hiç inanamıyorum.
Oh, my God, I can't believe it's really you!
Tanrım, gerçekten sensin! Senin en büyük hayranınım.
I can't believe you're taking notes. He has said nothing in the last two hours that we didn't already know... and he's saying it really condescendingly.
Son iki saattir bizim bilmediğimiz hiçbir şey söylemedi.
- I can't believe it's really you.
- Sahiden sen misin?
Pim, I believe you have really seen her. but as a Doctor I can't say it's real.
Pim, onu gerçekten görebildiğine inanıyorum ama bir doktor olarak, bunun gerçek olduğu söyleyemem.
I can't believe it's really you.
Gözlerime inanamıyorum, sensin.
It ´ s me Xime I see you ´ re not in I just found out about your dad and I ´ m so sorry I still can ´ t believe it... I really hope you ´ re doing better.
Benim, Xime. Evde değilsin demek. Babanı daha yeni duydum.
God, I can't believe it's really you.
Tanrım, seni gerçekten gördüğüme inanamıyorum.
I can't believe it's really you.
Burada olduğuna gerçekten inanamıyorum.
I still can't believe you ordered Chinese in this place. It's really good.
- Hâlâ buradan Çin yemegi siparisi verdigine inanamiyorum.
I can't believe it's really you.
Sen olduğuna hâlâ inanamıyorum.
I'm not going anywhere, but I started something I can't walk away from, and it's really important you still believe in me.
Bir yere gittiğim yok, ama bırakıp gidemeyeceğim bir şeye başladım hem de çok önemli, bana inanmaya devam et.
I'm can't believe I'm saying this, but I'm really glad it's you.
Bunu söylediğime inanamıyorum ama, sen olduğuna gerçekten sevindim.
I can't believe it's really you.
Gerçekten burada olduğunuza inanamıyorum.
It just sort of blew up from there, really. I can't believe you're dating a model.
Orası bir nevi çıkış noktası.
I can't believe it's really you.
Buna inanamıyorum.
I know it's been really rough, and if I were in the same place, I can't say that I'd feel any differently, but it's hard for me to believe that he didn't truly care about you.
Zor zamanlar geçirdiğini biliyorum ve senin yerinde olsam farklı düşüneceğimi söyleyemem ama sana değer vermediğine inanmak bana oldukça zor geliyor.
Melanie? I can't believe it's really you.
Melanie, gerçekten senin olduğuna inanamıyorum.
Pop, Pop, I can't believe it's really you.
Baba, baba bunun gerçekten sen olduğuna inanamıyorum.
I can't believe it's really you.
Gerçekten sensin, inanamıyorum.
I can't believe it's really you.
Sen olduğuna inanamıyorum.
I can't believe it's really you.
Gerçekten sensin.
You know, I want to believe you, trust in you, but it's really hard when I just can't figure out what you're doing here.
Biliyor musun, sana inanmak, güvenmek istiyorum, ama burada ne iş yaptığını anlamadan epey zor olacak.