I can't say that i do translate Turkish
217 parallel translation
All I can say positively is that Ruth didn't do it.
Söyleyebileceğim tek olumlu şey cinayeti Ruth'un işlemediği.
- No, can't say that I do.
- Hayır, fark ettiğimi söyleyemem.
- Can't say that I do.
- Hatırladığımı söyleyemem.
I can't say that I do.
Hatırladığımı söyleyemem.
- No, I can't say that I do.
- Hayır, bildiğimi söyleyemem.
I can just say that my visit didn't have anything to do with Villette's death.
Tek söyleyebileceğim, ziyaretimin Villette'in ölümüyle ilgisi yok.
No, I can't say that I do.
Hayır, bunu demek istemedim.
I found out that you can't always do or say what you want to. That is unless your father lets you.
Baban izin vermedikçe dilediğini her zaman yapamaz ve söyleyemezsin.
If you say that, I can't do anything.
Sen öyle dersen, ben bir şey yapamam.
Now, I know that we agreed that you'd come down here and do the cooking, and I appreciate it but I can't say I'm real happy about the way you stand around the room.
Anlaşmamızı biliyorum.. ... gelip yemekleri yapacaktın ve bundan memnunum. ... ama odada öylece dikilmenden hoşnut olduğumu söyleyemem.
- Can't say that I do.
- Bildiğimi söyleyemem.
What can they do, I'll say Mira that we didn't steal the money.
Ne yapabilirler ki? Mira'ya bizim çalmadığımızı söylerim.
I want to look up to God and say, "How the hell did you do that... and why the hell can't I?"
Tanrıya sormak istiyorum'Nasıl becerdin bunu? ' 'Ve ben neden beceremiyorum?
No, I can't say that I do.
Hayır, hayır, istediğimi söyleyemem.
Can't say that I do, ma'am.
Bildiğimi söyleyemem madam.
I can't say that I do.
Doğrusu, hayır.
- l can't say that I do.
- Pek o kadar iyi değil.
I don't know if I understood correctly, but I think he meant to say, that if we are on the brink of war, we can't do a thing about it.
Ben doğru anladım mı bilmiyorum, ama öyle demek istediğimi düşünüyorum, eğer biz savaşın eşiğinde isek, bu konuda bir şey yapamayız. Saçmalık!
Well, I... Can't say that I do, but... I guess it's what I'm used to.
Şey, tam öyle denemez, ama alıştım sonuçta.
- No, I can't say that I do.
- Hayır biliyorum diyemem.
It might be a big victory to know that I can't do it.
Yapamayacağımı bilmek de büyük bir başarı sayılabilir.
I can't really say that I do.
- Hatırlamıyorum.
And I can't say that I do either.
Ben de inandığımı pek söyleyemeyeceğim.
- I can't do that, Judge.
- Bunu yapamam Sayın Hâkim.
I'm trying to, and- - I can't believe that everything we say or do has already happened.
Çalışıyorum ve... söylediğin veya yaptığın her şeyin daha önce olduğunu aklım almıyor.
They'll say, "She's an unfit mother, bang'im into one o'them homes, coz I mean, she can't even get him to do his PE.", That's what they're gonna do.
Diyecekler ki ;'O yetersiz bir anne, onu diğerlerinin kaldığı eve yerleştirelim, çünkü demek istediğim onun sınıfını geçmesine bile yardımcı olamaz.'İşte yapacakları şey bu.
I just don't think you can say, "If I do this, then that will happen."
"Böyle yaparsam şöyle olur" diyemezsin bence.
Didn't I say that he can do anything?
Her şeyi yapabilir demiştim.
I can't say that I do, sir.
Yok, ihtiyacım olduğunu söyleyemem, efendim.
Say "ready for trial" or I schedule it in a year and revoke bail. - You can't do that!
Ya hazır olduğunuzu söylersiniz, ya da bu davayı, kefalet hakkı olmaksızın bir yıl sonrasına atarım.
I just can't tell you how aggravating it is... that your mother attributes everything I say and do... to what I eat, and how I breathe and the phases ofthe moon.
Yediklerimden tut, soluma şeklime, ayın evrelerine... annenin her söylediğim ve yaptığım şeyi... yorumlamasının ne kadar sinir bozucu olduğunu anlatamam.
But is there anything I can say to the judge that would... - Do you need that piece of paper?
Söylemek istediğim, o kağıt parçasına gerçekten ihtiyacın var mı?
If we do that, well, even I can't score long-distance.
Eğer bunu yaparsak, şey... uzun mesafeli sayı yapamasam bile.
I do have a dictionary... but I can't understand for the life of me... why you would say that about her... or why Cliff would say that about you.
Şey, evet biliyorum. Sözlüğüm var.. .. ama günlük hayatımızda kullanınca anlamıyorum..
What do I say, son? My daughter-in-law "'l can't call her that!
"Yaşlı bunak, eğer oğlun burada yaşamıyorsa, sen neden buradasın" dedi...
I can't remember what was said, but I do know that I didn't say nothing.
Ne dendiğini hatırlayamıyorum, ama herhangi birşey demediğimi biliyorum.
That's where faith comes in, because you've got to say... even though I'm afraid this person is gonna hurt me, is going to reject me... I'm going to make a leap of faith and love this person, but he couldn't do that.
Burada inanç devreye girer ve karşındakinin canını yakacağını, reddedeceğini bile bile şansımı deneyip aşık olacağım dersin ya, o bunu yapamamış.
Look, Jo. You can't say something like that to me and expect me not to kiss you, so that's exactly what I'm gonna do.
Jo, böyle bir şey söyleyip de seni öpmememi bekleyemezsin.
I wanted to say that it's not that I don't appreciate all you're trying to do, but I can't just walk away from him.
Yapmaya çalıştıklarınızı minnettarlıkla karşıladığımı söylemek istedim ama onu terk edemem.
I can't say that I do, dear.
Gördüğümü söyleyemem birtanem.
You can't do that, she is still a child!
o daha çocuk sayıIır.
I didn't say that! I can do anything Jane does- - i can do tricks!
- Jane'in yaptığı her şeyi yapabilirim.
Can't say that I do.
Düşündüm diyemem.
Sure, that's easy foryou to say. You're a natural. I can't do it.
Senin için demesi kolay, sen yeteneklisin.
If we're gonna do this, you have to promise me... that everything I say stays in this room. You can't tell anyone.
Bu işi yapacaksak... duyduğun herşeyin bu odada kalacağına söz vermelisin.
No, I can't say that I do.
Hayır, tanıdığımı söyleyemem.
No, I can't say that I do.
Hayır. Tanıdığımı söyleyemem.
! Do you think, that if I don't mark cards in the asbestos factory since 7am and if I don't fuck around with letters at the post'til 4pm then I can be considered as an unemployed person? !
Eğer asbest fabrikasında sabah 7 den itibaren kart basmıyorsam ve akşam saat 4'e kadar elimde mektuplarla etrafta vakit öldürmüyorsam O zaman işsiz biri sayılabileceğimi mi düşünüyorsun.?
I just can't do that, we're killing... the studio would say, I don't think...
Bunu yapamam, bunu söylersek stüdyodakiler bizi mahveder.
I CAN DO THAT. YOU'RE GOING TO SAY YOU WITHDREW THE MONEY, NEVER REALIZING IT WASN'T YOURS,
- Parayı çekerken senin olmadığını fark etmediğini söyleyeceksin.
No, I can't say that I do,
Hayır, bildiğimi söyleyemem.