I can't tell you that translate Turkish
2,138 parallel translation
And I can't really explain why, but I feel very strongly that I'm supposed to tell you something.
- Neden olduğunu bilmiyorum ama size çok önemli bir şey söylemem gerektiğini hissediyorum.
How do you know that I can't tell The dead from the living right now?
ölüyle diri yi şu an ayırt edemediğimi, nasıl bildin?
I can't believe you didn't tell me that.
Bana anlatmadığına inanamıyorum.
I tell you to do one simple thing, refrain from screwing the witness in your own shooting, and you can't even do that!
Senden basit bir şey yapmanı istedim, Kendi vurma olayındaki tanığı becermekten kaçınmanı, ve sen bunu bile yapamadın!
because I do. But I can't tell you that
Çünkü ben bunu yaşadım.
I mean, you can't tell me I shouldn't have taken that shot.
O vuruşu yapmamam gerektiğini söyleyemezsin.
- By who? I can't believe you didn't tell me That dad took all our money.
Tüm paramızı babamın aldığını bana söylemediğine inanamıyorum.
I can't tell you that.
Size bunu söyleyemem.
I can't tell you that either.
Bunu da söyleyemem.
I can't tell you that.
Sana, bunu anlatamam.
I can't tell you where I go when I jump like that. - I don't remember.
Neden böyle bir anda değiştiğini sana söyleyemem.
Can I tell you something that I haven't told anyone?
Daha önce hiç kimseye söylemediğim bir şeyi sana söyleyebilir miyim?
Where are they? - That I can't tell you.
İşte onu sana söyleyemem.
I can't tell you why they were carpooling, but I can tell you that the vampire we're looking for is sick.
- Neden araçta olduğunu söyleyemem ama aradığımız vampirin tam bir çatlak olduğunu söyleyebilirim.
Well, I can't be the first person to tell you That the temple doesn't last forever.
Sana, o tapınağın sonsuza kadar aynı kalmayacağını söyleyen, ilk kişi ben değilim herhalde.
That didn't make me sound petty at all. I tell you what, you guys can settle this on the football field, all right?
Bunu futbol sahasında halledebilirsiniz.
But I can't tell you what sets in motion that spinning plasma vortex in the first place.
Ama ayarlar ne söyleyemem Hareket bu iplik plazma ilk etapta girdap.
I can't believe you didn't tell me that Dad took all our money.
Tüm paramızı babamın aldığını bana söylemediğine inanamıyorum.
I can't believe you didn't tell me that dad took all our money.
Tüm paramızı babamın aldığını bana söylemediğine inanamıyorum.
Can I... Tell you something that I haven't told anyone?
Sana başka birine söylemediğim bir şey söyleyebilir miyim?
Listen, there doesn't seem To be anything physically wrong with you That I can tell.
Dinle, seninle ilgili fiziksel bir sorun bulamadım.
I lost the courage to tell you the truth, that you need to choose who you are going to follow- - the v's or God- - because you can't serve two masters.
Size kimi takip etmeniz gerektiği gerçeğini anlatma cesaretimi yitirdim. Ziyaretçileri mi yoksa Tanrı'yı mı? Çünkü iki efendiye birden hizmet edemezsiniz.
I'm sorry. I can't tell you that.
Özür dilerim ama söyleyemem.
That I can't tell you.
Bunu söyleyemem.
Now that I can't tell you.
İşte bunu ben bilemem.
I can't tell you that, Dad.
Bunu söyleyeme, Baba.
I... I can't tell you that.
- Kimmiş o polis?
I don't know how many different ways I can tell you that I'm sorry.
Sana daha nasıl ne kadar üzgün olduğumu söyleyebilirim, bilmiyorum.
Zoe,... this is one Eureka situation that I can't tell you about, but you don't have to worry.
Zoe, sana söyleyemeyeceğim tek Eureka durumu..... ama endişelenmene gerek yok.
But can I just tell you when you do start dating, you should know that women don't care so much about the sex stuff.
Ama sadece şunu söyleyebilir miyim? Flört etmeye başladığında kadınların seksi o kadar da çok önemsemediğini bilmelisin.
Well, I destroyed all forms of personal I.D. So as to avoid Big Brother tracking my every move, but I can tell you that my sister has never met a pair of khakis she didn't like, she sneaks cigarettes when she doesn't think anybody's looking, and she can be a real sarcastic bitch in the morning.
Devletin her adımımı takip etmesini engellemek için kimliğimle ilgili her şeyi yok etmiştim gerçi ama sana şunları söyleyebilirim ki ablam her türden haki pantolona bayılır kimsenin bakmadığını sandığı zamanlarda gizliden sigara tüttürür ve sabahları böyle feci alaycı konuşan bir kaltak olabilir.
I can't tell you that.
Bunu sana söyleyemem.
It made me take a long hard look in the mirror. And I didn't like what I saw, I can tell you that.
Bu sayede kendimi uzun uzun inceleme şansı buldum ve sonucu da pek beğenmedim.
But I can tell looking at that picture, that is a woman you don't let slip away.
Ama o fotoğrafa bakarak böyle bir kadın kaçırılmaz diyorum
Okay, look, I can't tell you anything about marriage, but I just got out of a relationship that I never should have been in in the first place.
Bak, sana evlilikle ilgili nutuk atamam ama daha yeni asla başlamamam gereken bir ilişkiden çıktım.
I mean, I can't even begin to tell you everything that's in my heart, but I hope you know what I mean because I...
Yani sana karşı olan hislerimi anlatmaya yüzüm bile tutmuyor. Çünkü ben bunu hiç beklemiyordum. Ama umarım demek istediğimi anlıyorsundur.
What I can do is tell you what a mother should tell you... that you can't take away your pain by hurting someone else.
Bir anne olarak tek yapabileceğim size acı veren şeyi başkasına acı vererek yok edemeyeceğinizi söylemek.
I don't mean it, but you can't tell that I don't.
Samimi değilim, ama olmadığımı anlayamazsın.
Well, I can't tell you yet, but I've been working on something that I'm pretty... stoked about.
Şu anda söyleyemem ama üzerinde çalıştığım şey beni oldukça... memnun ediyor.
The only thing I can't tell you about that note is what the hell it means.
Bu not hakkında tek söyleyemeyeceğim şey ne anlama geldiği.
Ooh, aaah. I can't tell you how good it feels to be able to do that.
Bunu yapabilmenin nasıl güzel bir şey olduğunu anlatamam.
I can't tell you how relieved that makes me feel.
Bunun beni ne kadar rahatlattığını anlatamam.
You know, I can't tell if that's more dated or more racist.
Bu sözde hangisi daha ağır basıyor karar veremedim.
I can't tell you how glad I am to hear that.
Bu duyduğuma ne kadar memnun oldum bilemezsiniz.
All I can tell you is that I didn't kill Liddy.
Şu kadarını söyleyebilirim ki Liddy'yi ben öldürmedim.
I can't tell you that either.
- Onu da söyleyemem. Lütfen.
I can't tell you that this separation didn't affect me much, but...
Bu ayrılık hikâyesi beni pek iyi etkilemedi diyeceğim ama...
It was in the morning, I was tired, and you can't tell me That you've never broken one of your rules ever.
Sabahın körüydü ve çok yorgundum, hem ayrıca, hiçbir kuralını çiğnemediğini söyleyemezsin bana.
Well, I have been where she is, And I can tell you that... You don't have to be tough.
Şey, ben onun yaşadıklarını yaşadım, ve şu kadarını söyleyebilirim... güçlü olman gerekmiyor.
That I can't tell you... Or anyone.
Ne sana ne de başkasına... söyleyemem.
Hi, um, I just want to say that I can't tell you how much your book has helped me.
Merhaba, ee, Sizin kitabınızın bana ne kadar yardımcı olduğunu söyliyemem.