I can't tell you what to do translate Turkish
149 parallel translation
As you know, i can't discuss with you what happened on the jury... but i do want to tell you... is muriel heatherly still playing the lead with you?
Bildiğiniz gibi, Jüride olanları sizinle konuşamam. Ama söylemek istediğim bir şey var. Muriel Heatherly sizinle hâlâ başrolü mü paylaşıyor?
Now, let me tell you, Mr. Gibson... I'm not going back to Detroit before I have my vacation and if you don't like it, you can take my job and you know what you can do with it?
Size bir şey söyleyeyim bay Gibson, tatile çıkmadan Detroit'e dönmüyorum beğenmiyorsanız alın onu, ne yapacağınızı biliyorsunuz?
Do you know, we had almost forgotten what peace was until you came into this house. I can't tell you how much it means to me.
Biliyor musunuz siz gelene dek bu evde bir sessizlik vardı.Bunun ne anlama geldiğini size tarif edemem.
Do I have to keep asking you not to tell us what we can't do?
Bize ne yapamayacağımızı söylememen gerektiğini daha önce belirtmiş miydim?
- I can't tell you what to do.
- Sana ne yapacağını söyleyemem.
I can't tell you or anyone else what to do.
Size neyapacağınızı bile söyliyemem.
You can't tell me what I'm supposed to do.
Ne yapacağımı bana söyleyemezsin.
- What can I do for you? - My husband asked me to tell you... he's been taken ill and can't leave his bed.
- Kocam size söylememi istedi çok hasta ve yataktan kalkamıyor.
What do you want me to tell them, "I can't get back in the car with you"?
Ne yani, onlara "sizinle arabaya binemem" mi diyeyim?
I can't tell you what to do.
Sana ne yapacağını söyleyemem.
I can't tell you what to do, but I think you ought to make an application, anyway.
Sana ne yapacağını söyleyemem, ama sanırım yine de bir başvuru yapmalısın.
Can't tell you what to do with the rest of your life, Chantelle... but I know you don't want to be spending no five hours of it in here.
Sana hayatının geri kalanında ne yapacağını söyleyemem, Chantelle fakat eminim ki onun beş saatini burada harcamak istemezsin.
Daddy, I am grown up. And you can't tell me what to do anymore, so :
Babacığım, ben yetişkinim ve bana ne yapmam gerektiğini söyleyemezsin.
I'm sorry, Gabrielle, but you can't tell me what to do anymore.
Üzgünüm, Gabrielle ama... artık bana ne yapmam gerektiğini söyleyemezsin.
What I'm about to tell you... You can't call anyone, do you understand?
Size bunu söyledikten sonra polisi sakın aramayın, anladınız mı?
You don't have to drive me around anymore... or cook the goddamn breakfast, or clean the goddamn house... or tell me what I can do, and what I can't do.
Artık beni oraya buraya götürmen... ya da lanet olasıca kahvaltımı hazırlayıp lanet evi temizlemen... ve ne yapıp ne yapamayacağımı söylemen gerekmiyor.
I just can't tell you how aggravating it is... that your mother attributes everything I say and do... to what I eat, and how I breathe and the phases ofthe moon.
Yediklerimden tut, soluma şeklime, ayın evrelerine... annenin her söylediğim ve yaptığım şeyi... yorumlamasının ne kadar sinir bozucu olduğunu anlatamam.
I can't tell you what to do...
Size ne yapacağınızı söyleyemem...
Gretchen... look, I can't tell you what to do, but... I mean, if this were me... I wouldn't be in a relationship where I couldn't be myself.
Gretchen bak, sana ne yapman gerektiğini söyleyemem ama eğer senin yerinde ben olsaydım kendim gibi davranamayacağım bir ilişki içinde olmazdım.
Now, I can't tell you what to do, but I can tell you this :
Şimdi, sana ne yapmacağını söyleyemem, ama şunu diyebilirim :
I can't tell you what to do.
Ne yapacağını ben söyleyemem.
You know, Jo, I can't tell you what to do.
Biliyorsun ki Jo, sana ne yapman gerektiğini söyleyemem.
But I can't tell you what I didn't do either, so don't ask me to explain it, ok?
Ama yapmadığım şeyi sana da söyleyemem, o yüzden sana açıklama yapmamı isteme, tamam mı?
You can't tell me what to do any more,'cause I'm a wild dog!
Artık ne yapacağımı söyleyemezsiniz çünkü ben yabani bir köpeğim!
Now I'm the head barman, which means that I get to do whatever I like to do, and you get to do whatever I tell you to, so you can forget what those people told you upstairs, you haven't got a week to get used to it,
Ben baş barmenim, size söylediğim her şeyi yapmak zorundasınız. Üsttekilerin sana söylediklerini unut. Bir hafta içinde ya bana uyacaksın ya da unut bu işi.
I wish I could tell you what to do but I just can't.
Ne yapman gerektiğini söylemek isterdim ama söyleyemiyorum.
I can't do that to you. Not ever. That's what I wanted to tell you today.
Bu yüzden sana bugün söylemek istedim.
There was a scout from America there today, and he's offered me a place at a top university with a free scholarship and a chance to play football professionally, and I really want to go, and if I can't tell you what I want now, then I'll never be happy, whatever I do.
Bugün orada Amerika'dan bir gözlemci vardı. Ve bana en iyi üniversitelerden birinde oynamam için teklifte bulundu. Burs teklif etti ve profesyonel futbol oynamam için bana şans tanıdı.
I've told you before, you can't tell me what to do, I'm team leader.
Sana daha önce de söyledim. Bana ne yapacağımı söyleyemezsin, ben takım lideriyim.
I can't tell you what to do, because you know what I did when I got out of college. "
"... mezun olduktan sonra benim ne yaptığımı biliyorsun. " derdi.
I don't know, but, the fucker really stung me. lt hurts. What do you think I was trying to tell you?
- Bilmiyorum, lanet şey çok can yakıyor.
Yeah, but I can't tell you what to do.
Evet, ama ne yapmak söyleyemem.
And L.V., to you. I can't even tell you how proud of you I am the way you've raised this kid and what you do for him.
Senin şerefine de içiyorum L.V. Bu çocuğu yetiştirişinle... ve onun için yaptıklarınla ne kadar gurur duyduğumu anlatamam.
Look, what's happening between us, it's really great, and I hope it's just the beginning... but I can't tell you what to do here.
Bak, aramızda neler oluyor, gerçekten harika, ve umarım bu sadece başlangıçtır.. ama burada ne yapacağını söyleyemem.
Eric, I can't tell you what to do because I don't even know what to do.
Eric, sana ne yapacağını söyleyemem, çünkü ne yapman gerektiğiniben de bilmiyorum.
I can't tell you what to do.
Benim işim dinlemek. Sana ne yapacağını söyleyemem.
Look, Kyra, I can't tell you what to do, but I look around and I see exactly how I don't wanna live.
Bak, Kyra, sana ne yapman gerektiğini söyleyemem... ama etrafıma bakıyorum ve yaşamak istediğim hayatı görüyorum.
You can't just walk in here now and tell me that you can't live without me and expect... what am I supposed to do with that?
Şimdi buraya gelip bensiz yaşayamayacağını söyleyemez. Ne yapmam gerekiyor? Senin için bunu yapmam mı gerekiyor?
# Do what you wanna do # # I can't tell you # # Who to sock it to #
ZeuS
I can't tell you what to do, Sheriff.
Sana ne yapacağını söyleyemem Şerif.
I can't see any reason why he'd need to know... as long as you do what I tell you and pass the ball... to Nathan.
Ama bilmesine gerek olduğunu sanmıyorum. Tabii sen dediğimi yaptığın ve, Nathan'a pas, verdiğin sürece.
- Don't you fucking tell me what I can do to you.
- Sana ne yapabileceğimi söyleme.
You can't tell me what to do. - Look, I know.
- Bana ne yapmam gerektiğini söyleyemezsin.
Okay, if you don't want to tell me, I guess there's nothing I can do, except go through life wondering what I did to deserve being hurt so badly
Peki, söylemek istemiyorsan yapabileceğim bir şey yok, artık ömür boyu en yakın dostumun beni böyle üzmesini hak etmek için
You don't get to tell me what I can't do.
Neyi yapamayacağımı bana anlatma sakın.
- I can't tell you what to do.
Sana ne yapman gerektiğini söyleyemem.
I can't tell you what to do, Tess.
Peki ya olsaydı?
I am a surgeon, and I can tell you right now that you won't persuade me or any other surgeon to do what you're asking.
Ben bir cerrahım ve şu an şunu söyleyebilirim ki bu şekilde ne beni ne başka bir cerrahı bizden istediğiniz şeye yapmaya ikna edemezsiniz.
- You're not riding that. Well, I bought it with my own money, so you can't tell me what to do.
İyide, ben bunu kendi paramla satın aldım, bu yüzden bana ne yapacağımı söyleyemezsin.
Well, I can't really tell you what to do, but I - yeah... people should know you're anonymous.
Pekala, sana ne yapacağını söyleyemem ama, yani... insanların senin Anonim olduğunu bilmesi lazım.
You and I can't tell her what to do!
Ona neyi yapıp yapmayacağını bizler söyleyemeyiz.