I can't wait that long translate Turkish
122 parallel translation
I can't wait that long.
O kadar bekleyemem.
I prefer that you make up your own mind, son... but if you can't, I won't wait long.
Kendi kararını vermeni tercih ederim, evlat ama veremiyorsan, fazla bekleyemem.
- I can't wait that long.
- Ben o kadar bekleyemem.
I'm afraid I can't wait that long.
Maalesef o kadar uzun bekleyemem.
I can't wait that long.
O kadar bekleyemeyeceğim.
Well, hell, I can`t wait that long.
Lanet olsun, o kadar bekleyemem.
Now, listen, I can't wait that long, you see?
O kadar bekleyemem... O senin için iyi...
I've got a plan. It's fine for you... because you talk in class, but I can't wait that long!
Çünkü, sen sınıfta konuşursun, ama ben o kadar bekleyemem!
I don't think I can wait that long!
- O kadar bekleyebileceğimi sanmıyorum.
Oh, geez. I can't wait that long.
- Tanrım, o zamana kadar bekleyemem.
- I don't think we can wait that long.
Bu kadar bekleyebileceğimizi sanmıyorum.
Well, I'm afraid I can't wait that long. ( LAUGHING ) Perhaps you shouldn't wait at all.
Belki de hiç beklememelisiniz.
- I can't wait that long.
- O kadar uzun bekleyemem.
I can't wait that long.
- O kadar bekleyemem.
I simply can't wait that long.
O kadar bekleyemem.
No, I can't wait that long. This is too exciting!
Hayır, o kadar uzun bekliyemem.
I can't wait that long.
O kadar uzun süre bekleyemem.
- I can't wait that long.
- O kadar bekleyemem.
I don't think I can wait that long.
Bekleyemem.
I really don't think I can wait that long.
O kadar bekleyemem.
Sorry, it's the only one I have I could start saving for a new one I can't wait that long l'll buy you one lf your music makes you rich, you can pay me back
Üzgünüm, tek takım elbisem bu. Para biriktirip yenisini alabilirim. O kadar bekleyemem.
I can't wait that long!
- O kadar bekleyemem.
George, I can't wait that long.
George, o kadar bekleyemem.
I just can't wait that long.
O kadar uzun bekleyemem.
If you like, you can wait in the car... because I really don't plan on being here that long.
İstersen arabada bekleyebilirsin. Çünkü çok uzun kalmayı planlamıyorum.
Four days, oh man, i can't wait that long!
Dört gün mü! O kadar bekleyemem!
I can't wait that long!
O kadar uzun zaman bekleyemem!
I can't wait that long.
Ben o kadar bekleyemem.
I can't wait that long.
Ben o kadar sabredemem.
No, I can't wait that long!
Hayır, hayır, o kadar bekleyemem.
Yeah, I can't wait that long.
O kadar bekleyemem.
Well, and what if I can't wait that long?
- Ya o kadar bekleyemezsem?
Don't think I can wait that long.
Ben de o kadar uzun bir süre bekleyemem.
I can't wait that long!
Bekliyemiycem! Hadi dönelim!
- I can't wait that long, Mr. Phillips.
- O kadar bekleyemem.
- I don't think I can wait that long.
- O kadar bekleyebileceğimi sanmam.
You wake up like a queen at noon I can't wait that long
Kraliçe gibi, akşama kadar yatıyorsun, o kadar uzun zaman bekleyemiyorum.
But I don't thinkI can wait that long.
Ama o kadar uzun süre bekleyebileceğimi hiç sanmıyorum.
- I can't wait that long.
— O kadar bekleyemem.
And for those of you who can't wait that long, well, I suppose that I could divulge a few of the little secrets- - the highlights, if you will... it was about a foot long, 8 inches thick,
Ve o kadar bekleyemeyecekler için, sanırım bir iki tüyo verebilirim- - başlıkları, eğer izin verirseniz... yaklaşık bir adım boyunda, 8 inç kalınlıkta, tam ortasında bir iğnesi var.
I can't wait that long.
Bu kadar bekleyemem.
Baby, I can't wait that long.
Bebeğim, o kadar uzun süre bekleyemem.
But I can't wait that long.
Ama ben o kadar bekleyemem.
I can't wait that long.
Yılan, fare falan gibi ne bulduysan yedin diyelim.
I can't wait that long!
O kadar bekleyemem!
That could be a year from now. I can't wait that long.
Bu şimdiden bir yıl sonrası demek, o kadar bekleyemem.
I'm afraid I can't wait that long.
Korkarım o kadar uzun bekleyemem.
I can assure you the investigation can't wait that long, mrs. Mcclain.
Soruşturma o kadar bekleyemez Bayan McClain.
I can't wait that long.
- O kadar bekleyemem!
I can't wait that long. I have to pee now.
Bu kadar dayanamam, şimdi işemem lazım.
Well, I can't wait that long.
O kadar bekleyemem.