I couldn't breathe translate Turkish
248 parallel translation
I felt as if I couldn't breathe enough air into me.
Sanki ciğerlerime yeterince hava gelmiyormuş gibi bir hisse kapıldım.
- I couldn't breathe.
- Nefes alamam.
All of the sudden, I couldn't breathe.
Birden nefes alamadığımı hissettim.
All of a sudden, I'd feel constricted, and I couldn't breathe.
Durup dururken sıkıştırıyor, nefes bile alamıyorum.
You couldn't let him breathe on you, so I'd stand behind him.
Nefesine tahammül edemediğim için, arkasında dururdum.
I couldn't breathe.
Bir an nefes alamadım.
- I couldn't breathe.
- Nefes alamadım.
I couldn't breathe, couldn't see your face
Nefes alamıyorum, seni göremiyorum.
I couldn't breathe.
Nefes alamıyordum.
I couldn't breathe.
Nefes alamadım.
It had me wrapped up so tight... I just couldn't breathe.
Beni öyle sımsıkı sarmıştı ki... nefes alamıyordum.
- I couldn't breathe in that thing.
- O şeyde nefes alamadım.
I couldn't breathe.
Nefes alamıyorum.
I couldn't breathe... I was lost.
Nefes alamadım, kaybolmuştum.
My heart started beating so fast I couldn't breathe...
Kalbim öyle hızlı çarpmaya başladı ki, nefes alamadım...
I couldn't breathe!
Nefes alamadım.
I couldn't breathe.
Nefes alamazdım.
We couldn't even breathe and I heard the sound of his voice.
Nefes bile alamıyorduk sonra onun sesini duyduk.
I couldn't brush my teeth, the water was turned off. Yes, the building's being renovated. Breathe on me.
Dişlerimi fırçalayamadım, Sular kesikti.
I'd drop it right on your face till you couldn't breathe!
Nefesin kesilene kadar bunu suratında tutarım.
Suddenly, I felt this vice-like grip squeezing my heart... and I couldn't breathe, Frank, I just couldn't breathe.
Birden kalbimde bir ürperti hissettim, ve nefes alamadım. Nefes alamadım Frank.
I couldn't even hear you breathe!
Tek kelime etmiyorsun.
I just sort of blacked out, but what I could remember... is that I couldn't even breathe.
Kendimi kaybettim. Nefes alamadığımı hatırlıyorum.
I just couldn't breathe there, you know?
Orada nefes alamıyordum, anlıyor musun?
Then she was choking me, and I couldn't breathe.
Sonra da boğazımı sıktı ve nefes alamadım.
I can't believe I'm about to tell you this, Maya, but the first time I saw you, I couldn't breathe. I couldn't speak.
Bunu sana söylediğime inanamıyorum ama Maya seni ilk gördüğümde nefes alamadım konuşamadım.
My mother used to lie with me all through the night... when I was really bad and I couldn't breathe.
Çok kötü olduğum ve nefes alamadığım gecelerde annem benimle birlikte yatardı.
Unwrapping ornaments made of Popsicle sticks and missing my mother so much I almost couldn't breathe.
Süsleri çıkartıyorum ve anneme olan özlemim, soluğumu kesti.
and all of a sudden it was like I couldn't breathe.
birden nefes alamadığımı anladım.
I felt sort of pigeon holed. Sort of like I couldn't breathe anymore.
Kıstırılmış gibi hissettim - - um, buna benzer bir şey.
I couldn't think, I couldn't breathe, because every day it was growing inside me, and it was becoming... It was becoming a person, and I just...
Günden güne içimde büyüyordu, büyüdükçe büyüdükçe bir insana dönüşüyordu beni...
I couldn't breathe.
Heyecandan nefes alamadım.
And if I dropped one, they'd all come crashing down, and, um, then I'd start thinking about everything all at once and I'd get these panic attacks when my heart was racing and I couldn't breathe...
Ve bir tanesini düşürürsem hepsi düşüp parçalanacakmış gibi geliyordu. Sonra herşeyi aynı anda düşünmeye başlıyordum. Panik ataklar oluyor, kalbim hızla atmaya başlıyor ve nefes alamıyordum.
Somebody was so sweaty, I couldn't breathe!
Birisi öyle terliydi ki, nefes alamadım!
I couldn't breathe.
Soluk alamazdım.
It was like I couldn't breathe, you know?
Sanki nefes alamadım?
I couldn't breathe if it weren't for this game of golf.
Golf benim her şeyim.
That's why I couldn't breathe.
Bu yüzden nefes alamadım.
Anyway, I guess one night while he was scraping that tube to his stomach somehow he screwed up and he couldn't breathe and he had to poke a hole in his throat with a pen or something. Jasper, see if you can dig up some Vicodin.
Galiba bir gece... midesine o tüpü sokayım derken... bir şey olmuş, becerememiş, nefes alamaz olmuş... ve bir kalemle boynuna o deliği açmak zorunda kalmış.
I was 16 years old and my kid sister, Nucci she had the spinal meningitis and she got to a point where she couldn't breathe.
16 yaşındaydım ve kız kardeşim, Nucci omurga menenjiti olmuştu ve bir süre sonra nefes alamaz oldu.
I couldn't breathe!
Nefes alamadım!
When she pointed the gun at me I couldn't breathe.
Silahı bana doğrulttuğunda nefes alamıyordum.
I couldn't breathe.
Alamadım!
I swear, I couldn't breathe. I couldn't stay in the room another minute.
Bir dakika daha odada kalmaya tahammül edemedim.
I let him decide when I could breathe... and when I couldn't.
Ne zaman nefes alıp alamayacağıma... onun karar vermesine izin verdim.
I couldn't breathe.
Soluk alamadım.
I couldn't breathe in it.
Zorlukla nefes alabiliyordum.
I couldn't breathe. - Come on, man, get in there.
Nefes alamıyorum Hadi, adamım, sokalım şunu içeri.
I couldn't breathe anymore.
Daha fazla nefes alamıyordum.
I couldn't breathe or move.
Kıpırdıyamadım ve nefes alamadım.
Told her granddaughter she couldn't breathe, kid called 911.
Torununa nefes alamadığını söylemiş. Çocuk 911'i aramış.
i couldn't agree more 197
i couldn't find it 44
i couldn't resist 80
i couldn't find you 43
i couldn't hear you 49
i couldn't help it 192
i couldn't stop 53
i couldn't stand it 38
i couldn't agree with you more 58
i couldn't 1105
i couldn't find it 44
i couldn't resist 80
i couldn't find you 43
i couldn't hear you 49
i couldn't help it 192
i couldn't stop 53
i couldn't stand it 38
i couldn't agree with you more 58
i couldn't 1105