English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I couldn't move

I couldn't move translate Turkish

309 parallel translation
I couldn't move.
Hareket edemiyordum.
Couldn't I move over here and make it 50 cents?
ªöyle geçip 50 sent yapamaz miyim?
Somehow I couldn't seem to move my feet.
Nedense ayaklarımı hareket etmiyor gibi görünüyordu.
I couldn't move.
İşte bu! orada!
I couldn't move. I couldn't move.
- Evet, bu benimkiydi.
Then I saw Brian... and when he talked to me, I couldn't seem to move away.
Sonra Brian'ı gördüm. Benimle konuşunca yerimden kıpırdayamadım.
I couldn't move your car.
Otomobilini çalıştıramadım.
I couldn't move, I couldn't scream.
Haraket edemedim, Bağıramadım.
I couldn't move until I was shot at.
Ateş edilinceye dek kıpırdayamadım.
I couldn't move away from you now.
Şu anda seni terk edemem.
But I wanted to talk to you... You couldn't move my car because I locked the doors.
Fakat sizinle konuşmak istediğim birşey var.Benim arabamı hareket ettiremezdiniz çünki kapılarını kilitledim
Even if we were under full-scale attack, I couldn't move any faster, not and maintain a safety factor.
Daha hızlı hareket edemem, bu güvenliği riske atmak olur.
Um, I remember that I couldn't move.
Hareket edemiyordum.
I kept trying to move and I couldn't.
Deniyordum, ama hareket edemiyordum.
All the time, I thought it was me, my mind that couldn't even move a pebble.
Hep, benim suçum olduğunu sandım, kafam çalışmıyordu.
I wanted to respond, I couldn't make my hand move. Captain.
Cevap vermek istedim fakat elimi hareket ettiremedim.
I couldn't move until your friend left.
- Şimdi ekmek onu.
I couldn't move
Kıpırdayamadım bile.
The last time they thought I had spinal malaria - l couldn't walk and I couldn't even move my arms.
En sonuncusunda omuriliğimde olduğunu düşünüyorlardı. Yürüyemiyordum, kollarımı bile kımıldatamıyordum.
I couldn't move.
Kımıldayamadım.
One day I woke up and couldn't move.
Bir sabah, uyandığımda hareket edemiyordum.
But, with you I couldn't move up.
Ama seninle bir üst seviyeye yükselemezdim.
And I couldn't move the box.
Ve kutuyu kaldıramadım.
I couldn't move
Ben hareket edemedim.
I opened my eyes, and the camera was right on top of me... and I couldn't move.
Gözlerimi açtığımda kamera tam üstümdeydi. Hareket edemedim.
I just... For a second there, I just couldn't move.
Birkaç saniye hareket edemedim.
And I had jammed myself in so hard behind the freezer... that I couldn't move.
Buzdolabının arkasına öyle büzülmüştüm ki kıpırdayamıyordum.
Because i couldn't move the refrigerator out there.
Çünkü buzdolabını yerinden oynatıp taşıyamadım.
Inside that fat woman I couldn't even move my legs.
O kokonanın içinde bacaklarımı kımıldatamıyordum.
I couldn't find you. Why did you move?
Seni bulmak zor oldu.
I couldn't move.
Kımıldayamıyordum.
And I couldn't move. I couldn't get out of the way.
Kaçacak yerim yoktu.
I couldn't move.
Kıpırdayamıyorum.
I couldn " t move.
Kımıldayamadım!
I couldn " t move!
Boyu ne kadardı tatlım?
I was scared stiff. Couldn't move.
Korkudan kaskatı olmuş, kıpırdayamıyordum.
I couldn't move the meeting.
Toplantıyı erteleyemedim.
I couldn't move my thumb for a while, but gradually it came back to working.
Bir süre baş parmağımı kullanamadım, ama zamanla düzeldi.
I was the... The best man... and I couldn't move.
Ben sağdıç olmuştum ve hareket edemiyordum.
I couldn't live here. We'd have to move to Boca.
Burada yaşayamam, Boca'ya gitmeliyim.
I couldn't move with it because the cord wouldn't stretch that far!
Yerimi koruyamadım. Telefonun kordonu o kadar uzun değildi!
I couldn't move.
- Kımıldayamıyordum.
I was in the jungle... but I couldn't move because it was so thick.
Cangıldaydım ve öyle sıktı ki ağaçlar gidemiyordum.
I couldn't even move.
Kıpırdayamıyordum bile.
I couldn't make the first move.
Söyledim ya, ilk hamleyi yapamazdım.
I couldn't say anything or even move.
Hiçbir şey söyleyemedim. Kımıldayamadım bile.
And I couldn't speak or move.
Ama ne konuşabiliyordum, ne de kıpırdayabiliyordum.
I couldn't help but notice how you move to the music.
Bir müzikle bu kadar uyumlu hareket edilebileceğini bilmezdim.
That was when I decided I couldn't stand around any longer hoping the market would move in my favour.
Artık borsanın benim yararıma ilerlemesi, umudumdan vazgeçtim.
Nothing I couldn't move around.
Benim için hiç sorun değil.
I think there's a reason... that you couldn't just take the money and move on.
sanırım bizim anlaşamayıp... yolumuza gitmemizin bir nedeni var. Bunu biliyor musun? Tamam mı?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]