English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I couldn't see

I couldn't see translate Turkish

2,119 parallel translation
I couldn't wait to see you, hon.
Hola.
Lukas and I had words, but only because I could see the scope of things and he couldn't. The scope?
Lukas ile tartışmıştık ama olayların asıl boyutunu göremediği içindi, ben görüyordum.
I-I couldn't see.
Göremedim.
I am sorry I did not tell you this was a possibility but ultimately I couldn't accept the fact that I was the reason you were no longer part of your family and if we never see each other again,
Sana bundan bahsetmediğim için üzgünüm, ama benim yüzümden ailenden... kopmanı kabullenemiyorum.
I couldn't see how you could profit from attacking your own company.
Kendi şirketine saldırmakla nasıl kâr elde edeceğini anlayamamıştım.
Funnily, through my tear-filled eyes, I couldn't see any tits.
Gözlerim gözyaşlarıyla dolu olduğundan meme felan göremedim.
I don't see why you couldn't at least give him your number.
Neden hala en azından adama numaranı vermediğini anlayamıyorum.
I couldn't see.
Bir şey göremiyorum.
So, just like I couldn't see Buzz standing behind Lieutenant Flynn just now, it's possible you didn't see the gunman
Yani, tıpkı şimdi Teğmen Flynn'in arkasında duran Buzz'ı göremediğim gibi senin de Erik Whitner'in arkasında duran...
"I couldn't wait to see her again."
Onu tekrar görmek için sabırsızlanıyordum.
He didn't understand. I couldn't have him see me like that.
Beni öyle görmesine dayanamayacağımı anlamadı.
You see, I couldn't understand why someone would do this to Mr. Greeson now after all this time, unless time itself is running out.
gördünüz, ben niye birinin bunca yıl sonra bay Greeson'a bunu niye yaptığını anlamadım. bunca zaman sonra, zamanı dolan biri olmadıkça garipti.
Why couldn't I see Dad's body?
Babamın cesedini neden göstermedin?
I guess there were hills but we couldn't see them through the thick fog.
Sanırım orada bir dağ vardı Ama sisin yoğunluğundan hiç bir şey görememiştik.
Since you're so eager, I don't see why we couldn't... begin with your training right now.
Madem o kadar heveslisin neden eğitimine hemen şimdi başlamayalım ki?
But i couldn't let my husband see them.
Ama kocamın onları görmesine izin veremezdim.
I COULDN'T SEE STRAIGHT.
Mantıklı düşünemiyordum.
I suppose it couldn't hurt to check to see if there are any signs of a cover-up, just in case there's anything to his premonition.
Sanırım öngörülerini ne olur ne olmaz diye kontrol etsek, bir kaybımız olmaz.
Police couldn't make a connection, But i'm gonna check with some old sources, See if any of their girls have gone missing.
Polis bir bağlantı kuramamış ama ben birkaç eski kaynağı yoklayıp kızlardan biri kayıp mı öğreneceğim.
I couldn't bring myself to go see her.
Onu görmeye gidemedim.
I heard it, I couldn't see it.
Sadece duydum, görmedim.
It would be a tragedy... If I couldn't see you any more.
Eğer seni bir daha göremezsem.
I couldn't see her face.
Yüzünü göremedim.
It was dark, I couldn't see The girl sitting next to me.
Karanlıktı, yanımda oturan kızı göremiyordum.
Uh, yeah. Barring any complications, I see no reason why Dylan couldn't go home in the next couple of days.
Bir komplikasyon olmadığı takdirde Dylan'ın birkaç gün içinde eve dönmemesi için bir neden göremiyorum.
I tried to be strong, but I just couldn't tell him no. And now, I don't have to, see? Because we are making it Jack's decision.
Güçlü olmaya çalıştım ama ona hayır diyemedim ve şimdi dememe de gerek yok, görüyorsun ya, çünkü bu Jack'in kararı olacak.
At first I couldn, t see...
İlk başta bir şey göremedim.
But you see, I didn't do that because he couldn't I.D. me, remember?
Ama biliyorsun, onu ben yapmadım çünkü hatırlarsan beni teşhis edememişti?
But you see, I didn't do that, because he couldn't I.D. me, remember?
- Görüyorsun ya bunu ben yapmadım, çünkü hatırlarsan beni teşhis edemedi?
I couldn't see anything but the levels of fun that were going to be had.
Bir şey göremedim ama eğlence düzeyi yüksekti.
Well, I couldn't wait to see your new baby.
Bebeğinizi görmek için daha fazla bekleyemedim.
I loved my country so much that I couldn't see anything else.
Ben vatanı o kadar çok sevdim ki... -... gözüm ondan başka bir şey görmedi.
See, I couldn't even sleep.
Görüyorum, uyku tutmadı.
I couldn't see the face, but I remember those eyes.
Yüzünü göremedim, ama bu gözleri hatırlıyorum.
I could hear Heather screaming, but I couldn't see anything,
Heather'ın çığlığını duydum. Bir şey göremedim.
And I couldn't see for a moment, and my face went hot,
Bir süre göremedim ve yüzüm ısındı,
First of all, I couldn't see down her cleavage from this angle.
Öncelikle bu açıdan onun göğüs arasını göremem.
I couldn't see you in there.
Orada seni göremezdim ama.
It was too dark, I couldn't see anything.
Çok karanlıktı, bir şey göremedim.
You see, I couldn't think of anyone else to go to.
Aklıma gidebileceğim başka biri gelmedi.
He couldn't see why I kept returning.
Sürekli buraya gelmememi çözemedi.
We agreed with jean that the baby shouldn't sleep with us... not that I couldn't see him whenever I want to.
Jean ile bebeğin bizimle uyumaması konusunda anlaşmıştık. Onu istediğim zaman göremeyeceğim anlaşmada yoktu.
Know why I couldn't see the kid's face?
Çocuğun yüzünü neden göremedim, biliyor musun?
The funeral director said I couldn't see her because I wasn't family.
Cenaze müdürü, ailesinden biri olmadığım için göremeyeceğimi söyledi.
I couldn't see his face.
Yüzünü göremedim.
I was too far away and couldn't see.
Uzaktaydım göremedim.
You don't see it because I couldn't paint it.
Onu göremiyorsunuz çünkü resmi yapamadım.
Last night, I couldn't see anything, what with the rage and that, the disappointment.
Dün gece öfke ve hayal kırıklığı yüzünden hiçbir şeyin farkında....... değildim.
What a pity that I couldn't see Nomad's face when it was reported to him.
Ne yazık ki, Gezgin'in bunu duyduğu anki yüz ifadesini göremedim.
Couldn't see his face, but I spotted chalk on his lapel.
Yüzünü göremedim ama üzerindeki tebeşir lekeleri gözümden kaçmadı.
- Yup. - No, I couldn't tell Because I've got to go outside and see it.
- Hayır, bunu söylememeliydim çünkü çıkıp dışardan bakmam lazım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]