I didn't ask you to translate Turkish
926 parallel translation
Did I ask you to come with me because I didn't want to die alone?
Yalnız gitmek istemeyip benimle gelmeni mi söyledim?
Um, anyway, I saw you here and, to tell you the truth, I wanted to ask you out, but I guess, because of the injury, I didn't really have the nerve.
Sizi burada gördüm ve gerçeği söylemek gerekirse, çıkma teklif etmek istiyorum, ama sanırım yaralanma yüzünden cesaretim yok.
What I was going to ask you, sir, was the murderer wouldn't have put the record on up in the library, and you didn't do it.
Ben de size şunu soracaktım efendim... Kütüphanede, plağı yerleştiren katil olamaz ve siz de yapmadınız.
I didn't ask you to come.
Gelmeni ben istemedim.
Didn't I tell you never to mix love with business?
Asla aşk ve işi karıştırma demedim mi sana?
Would I ask you to do this thing for me... if I didn't consider you practically my wife?
Seni karım olarak bellemiş olmasam... senden böyle bir şey yapmanı ister miydim?
I didn't ask you to discuss my affairs with Prudence.
Prudence'la işlerimi konuşmanı istemedim.
I didn't intend to ask you for it.
İstemeye niyetim yoktu.
- I didn't ask you to stay.
- Kalmanı istemedim.
I didn't ask you to come along in the first place. Now that you're...
Gelmeni ben istemedim.
- I didn't ask you to come along.
- Gelmeni ben istemedim.
Excuse me, but you insisted on showing them to me. - I didn't ask you for anything.
Hayır, göstermek için siz ısrar ettiniz.
Didn't I ask you to wait?
Sana beklemeni söylememiş miydim?
I didn't ask you to come here!
Buraya gelmeni isteyen olmadı!
I didn't ask to see you.
Görüşmek isteyen ben değildim.
And if I didn't ask you to go with me you'd still say'Whatever you like.'
Hatta sormasam bile gene aynı şekilde cevap verirdin.
I didn't ask you how to run my office.
Sana ofisimi nasıl yöneteceğini sormadım.
No, love, listen a moment, I didn ´ t mean to say I don ´ t believe you
Hayır aşkım. Dinle bir saniye. Sana inanmadığımı söylemek istemedim.
I didn't ask you to go down there.
Senden oraya inmeni istemedim.
- I didn't ask you to ask me.
- Bana sormanızı istemedim.
I didn't ask you to cry.
Ağla demedim sana.
I don't want you here. I didn't ask you to come.
Git artık, seni burada istemiyorum, gelmeni ben istemedim.
Then you should pay me. I didn't ask you to do my portrait.
Öyleyse bana para ödemelisin, portremi yapmanı istemedim.
Miss, didn't I ask you to look after them?
Sana, onlara göz kulak ol dememiş miydim?
I didn't ask you to come here, to pry into my life.
Belki, buraya gelip, hayatıma burnunu sokmak istemedin.
I didn't ask you to stand in the middle of that automobile racetrack.
Otomobil yarış pistinin ortasında durmanı ben istemedim.
I didn't ask you to come here
Buraya gelmeni istemedim.
I didn't ask you here to turn a knife into you.
Seni buraya yaralarını kaşımak için çağırmadım.
I didn't ask to be born and I didn't ask you to raise me up.
Dünyaya gelmeyi de ben istemedim, senden beni büyütmeni de.
Look, do you think I'd ask you to take me up there if I didn't trust you?
Bak, sana güvenmesem senden beni oraya çıkartmanı ister miyim sanıyorsun?
Do you resent our being here, or are you just disappointed that I didn't ask Kyle to turn back?
Burada oluşumuz hoşuna mı gitmedi, ya da Kyle'ye geri dönelim demediğim için hayal kırıklığına mı uğradın?
- I didn't ask you to bother about me!
Benim için canını sıkmanı istemedim!
You've come to ask me why I didn't rest?
Neden dinlenmediğimi sormaya geldin.
I didn't mean to ask you that.
Sana bunu sormamalıydım.
I didn't ask you to interrupt my brother's business.
Kardeşimin işine engel olmanı istemedim senden.
I didn't ask you to come in here and disturb my relatives.
Buraya gelip yakınlarımı rahatsız etmeni istemedim senden.
I didn't ask if you wanted to sell him.
Satmak isteyip istemediğini sormadım.
You're a professional soldier, but I didn't ask to come.
O profesyonel bir asker ama ben mecburen oldum. Bana celp gönderdiler.
I didn't ask you to dig it. You're gonna repair it.
Sana sevmeni değil, tamir etmeni söyledim.
- Well, what bothers me is that I didn't demand to be taken off it or even ask to be taken off it, I just hinted, you know.
- Canımı sıkan şey alınmayı resmen talep etmedim teklif bile etmedim, Sadece hoşlanmadığımı söyledim.
I didn't ask you to.
Kovalamanı ben istemedim.
I didn't ask you to gather here to argue about it.
Sizi buraya, bunu tartışmak için çağırmadım.
Now did Mrs. Grubach ask her to leave? I thought you didn't know what happened, Mr. K.
Grubach onu kovdu mu?
You know very well I didn't ask her to come.
Onu çağırmayacağımı gayet iyi biliyorsun.
Oh, I'm sorry, James. I didn't mean to embarrass you, speaking of love. I know...
Üzgünüm, James. Aşk konuşarak seni sıkmak istemedim.
I'll ask for a few hours to prove you didn't rat on Paul.
Paul'u gammazlamadığını ispatlamak için bir kaç saat mühlet isteyeceğim.
- I didn't ask you to bring me back here.
- Senden beni geri getirmeni istemedim.
I'm sure she didn't ask you to ask me.
Eminim ki senden, bana sormanı falan da istememiştir.
You weren't gonna blast off about Washington, and I wasn't gonna ask you again why you didn't want me to come on this trip.
Hatırlarsan bu Washington işi hakkında konuşmayacaktık. Ve ben de sana bu geziye neden katılmamı istemediğini sormayacaktım.
Didn't I ask you to fix that gate?
O kapıyı tamir etmeni söylememiş miydim?
Mrs. Morane didn't really ask me to come by, but she sounded worried... about leaving you alone with the boy. I could cook you something...
Bayan Morane benden tam olarak gelmemi istemedi ama sizi küçükle yalnız bıraktığı için endişe ettiğini hissettim.