I didn't know how to tell you translate Turkish
143 parallel translation
I made a mistake, and I didn't know how to tell you.
Bir hata yaptım ve nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum.
I am sorry I did it like this, but I didn't know how to tell you.
Böyle yaptığım için üzgünüm ama nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum.
Sister Clodagh, I didn't know how to tell you, so I asked Mr. Dean.
Rahibe Clodagh, size nasıl anlatacağımı bilemedim, bu yüzden Bay Dean'e sordum.
Well, to tell you the truth, Coll I'd just as soon you didn't, such a long trip and all and you know how I get when you...
Aslına bakarsan Coll o kadar uzun yolu gelmemeni tercih ederim ve sen varken nasıl oynadığımı biliyorsun...
I didn't know how to tell you.
Sana nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum.
I didn't know how to tell you.
Sana nasıl anlatacağımı bilemedim.
Ladies, I don't exactly know how to tell you this because I didn't know it was gonna come to this.
Hanımlar, bunu size nasıl söyleyeceğimi tam olarak bilmiyorum çünkü işin buralara geleceğini bilmiyordum.
Well, I know you didn't ask me to lunch to discuss my childhood or to tell me how pretty I am.
Beni yemeğe çocukluğumdan bahsetmek için götürmediğinizi biliyorum. Ya da ne kadar güzel olduğumu söylemek için.
To tell you the truth, I didn't know how to react.
Size doğrusunu söylemek gerekirse, nasıl tepki vereceğimi bilemedim.
I just didn't know how to tell you.
Sana nasıl söyleyeceğimi bilemedim.
And after-wards I didn't know how to tell you
Ve daha sonra, sana nasıl söyleyeceğimi bilemedim.
It's just that... it was the first time, and... I didn't know how to tell you.
Bu sadece ilk kez oluyor ve sana nasıl söyleyeceğimi bilemedim.
I wanted to tell you but I didn't know how.
Sana söyleyecektim ama nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum.
I didn't know how to tell you I wasn't a man any more
Sana daha fazlasını nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum.
Because I didn ´ t know how to tell you.
Çünkü, sana nasıl söyleyeceğimi bilemedim.
I didn't know how to tell you.
NasıI söyleyeceğimi bilemedim.
I didn't know how to tell you.
Sana nasıl söyleyeceğimi bilemedim.
I didn't know how to tell you before this.
"Sana nasıl söyleyeceğimi bilemiyordum."
See... I didn't know how to tell you, my position was not easy...
Anlarsınız nasıl söyleyeceğimi bilemedim.
I didn't know how to tell you.
Nasıl söyleyeceğimi bilemedim.
I didn't know how to tell you....
Sana nasıl söyleyeceğimi bilemedim.
Do you know how hard it was for me to tell him that I didn't want to die for him?
Onun için canımı vermek istemediğimi söylemenin benim için ne kadar zor olduğunu biliyor musun?
I di... i didn't know How to tell you, jimmy, because...
Nasıl söyleyeceğimi bilemedim Jimmy çünkü...
You didn't tell me, how was I supposed to know?
Bana söylemedin ki nereden bileyim?
I didn't know how to tell you.
Sadece nasıl söyleyeceğimi bilemedim.
I wanted to tell you, but I just didn't know how.
- Sana nasıl söyleyeceğimi bilemedim.
I wanted to tell you earlier, but I didn't know how to tell you.
Sana daha önce söylemeye çalıştım, ama nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum.
And I was going to tell you but you just--you love that damn thing so much and I didn't know how
Bize yalan mı söyledin? Katie yok mu? - Ben gidiyorum.
I tried to tell you. I just didn't know how to tell you.
Sana söylemeye çalıştım, ama olurunu bulamadım.
I needed to tell you everything, but I didn't know how...
Sana herşeyi anlatmam gerekiyordu, ama nasıl yapacağımı bilmiyordum...
Look, I wanted to tell you. L... I just didn't know how.
Sana anlatmak istedim, ama nasıl yapacağımı bilemedim.
Well, I didn't know how to tell you before but we got the house.
Daha önce size nasıl söyleyeceğimi bilemedim... -... ama evi aldık. - Güle güle kullanın!
My band had this amazing chance to play... this really famous club last night, and I didn't know how to tell you about it.
Dün akşam grubumun çok ünlü bir gece kulübünde çalma şansı vardı. Sana bunu nasıl söyleyeceğimi bilemedim.
I didn't know how i was going to tell you.
Sana nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum.
I thought I was pregnant, and I didn't know how to tell you.
Ben hamile, olduğunu düşündüm ve sana nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum.
I didn't know how to tell you.
Sana nasıl anlatsam bilemedim.
- l didn't Know how to tell you. - Go, I don't give a damn.
Sana nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum.
I wanted to tell you. I just didn't know how to step to you.
Söylemek istedim ama nasıl tepki vereceğini bilemedim.
Nothing can prepare you for this one. I just didn't know how to tell you.
Evet, nasıl söyleyeceğimi bilemedim.
Because I didn't know how to tell you the truth, Lana.
Çünkü sana gerçeği nasıl söylecegimi bilmiyordum, Lana.
i didn't- - you don't- - i don't know how to say it, but i can't not tell you.
Söyleyemedim. Nasıl söyleneceğini bilemiyorum. Ama söylemem gerekiyor.
I'm sorry. I didn't know how to tell you.
Özür dilerim, sana nasıl anlatacağımı bilemedim.
all right, so this woman died on a ferry 2 years ago, or maybe she didn't, maybe she doesn't know how she died, and you have to tell her, i don't know.
Tamam demekki bu kadın 2 yıl önce bir gemide öldü Belki de öyle değildir belki nasıl öldüğünü bilmiyordur ve senin ona söylemen lazımdır bilemiyorum artık
And I didn't know how to tell you.
Sana nasıl diyeceğimi bilemedim.
And I Didn't Know How To Come Down Here And Tell You I Was Powerless.
Buraya gelip sana güçsüz olduğumu nasıl söyleyeceğimi bilemedim.
Yeah. I didn't know how to tell you either.
Ben de sana nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum.
But I didn't know how to tell you...
Ama sana nasıl söyleyeceğimi bilemedim...
And I didn't wanna tell you because I know how much you hate to lose.
Ve kaybetmekten ne kadar nefret ettiğini bildiğim için sana söylememiştim.
I didn't know how to tell you and that's why I didn't call you back, but I'm not ready.
Nasıl söyleyeceğimi bilemedim bu yüzden aramadım, daha hazır değilim.
I didn't know how to tell you this.
Sadece nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum.
I didn't know how to tell you this, Jennsen, but you, Richard and I share the same father.
Bunu sana nasıl söyleyeceğimi bilmiyordum Jennsen fakat senin, Richard'ın ve benim babalarımız aynı.