English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I didn't know what it was

I didn't know what it was translate Turkish

365 parallel translation
I didn't know what it was like to die before.
Önceden ölümün neye benzediğini bilmiyordum.
You see, it was spring in Venice, and I was so young... I didn't know what I was doing.
Venedik'te bahardı, ben genceciktim... aklım bir karış havadaydı.
It was too small for a basketball, and I didn't know what to do with it.
Basket topu için çok ufakti ve ne yapacagimi bilmiyordum.
I didn't know what it was.
Ne olduğunu bilmiyordum.
It all happened so fast, I didn't know what I was doing.
Her şey çok çabuk oldu. Ne yaptığımı bilmiyordum.
I seen the bottle. I didn't know what it was.
Ne olduğunu bilmediğim bir şişe buldum.
I think you ought to know that it didn't take me long after we were married to realize what was wrong.
Evlilik sonrası neyin yanlış olduğunu anlamam uzun sürmedi.
Not that it matters, Paul, but I didn't know that Harry was what he is.
önemli değil, Paul, fakat O adamın Harry olduğunu bilmiyordum.
Of course, she didn't know what it was all about, but I knew.
Tabii ki Sarah ne olduğunu anlamamıştı ama ben biliyordum.
I didn't know what it was like... for a man to make his living by his gun, walking the streets, a living target.
Bir adamın, hayatını silahla kazanıp hedef tahtası gibi dolaşmasının ne demek olduğunu bilmiyordum.
What I didn't know was that it was me.
Ama bilmediğim bu kişinin ben olduğuydu.
At first, I didn't know... what it was that brought me home.
İlk başta beni eve geri götüren şeyin ne olduğunu bilmiyordum.
I've a request to do a song to all saloonkeepers who blew their liquor license. "l Didn't Know What Time It Was."
Şimdi içki lisansını kaybeden salon sahipleri için söylüyorum.
I didn't know what it was like.
Nasıl bir şey olduğunu bilmiyordum.
At first, I didn't know if it was what you were gonna pay me or my Social Security number.
Başta anlayamamıştım, ödeyeceğiniz ücret mi, yoksa Sosyal Sigorta numaram mı diye!
That's what they all say, "I didn't know it was loaded."
Hep öyle derler, "Dolu olduğunu bilmiyordum."
And I didn't even know what was missing. Maybe... Yeah, that must be it.
Masadan bir şey kaybolduğundan haberim bile yoktu oysa..
I didn't think it was John, because what does he know?
Zaten işin arkasındakinin John olmasına bir türlü aklım ermemişti. O ne anlar ki?
- I didn't know what it was.
Ne olduğunu bilmiyordum.
- It was right after the accident I was full of sedatives, I didn't know what I was saying.
- Kazadan hemen sonraydı. İlaçların etkisindeydim. Ne dediğimin farkında değildim.
And I was dreaming of something and I heard the sounds coming and I didn't know what it was and it frightened me.
Bir rüya görüyordum sesler duydum ne olduğunu anlayamadım korktum.
I didn't know what it was... until old Quinlen made it important by not letting me go without a shootout.
Quinlen düello yapalım diye... tutturana dek önemini anlamamıştım.
I didn't know what sort of place it was.
- Öyle bir yer olduğunu bilmiyordum.
And I didn't know what the alternative was so I thought it was not best that I take him with me.
Alternatifin ne olduğunu da bilmiyordum. Bu yüzden onu yanıma almanın iyi olmayacağını düşündüm.
And I didn't know what it was all about.
Ve ne hakkında olduğunu da bilmiyordum.
I wanted to do it before and didn't know what it was.
Bunu daha önce de istemiştim ama ne olduğunu bilmiyordum.
But you know I didn't need to be told that because it was written all over your face what you suffered, what you went through and what you lost.
Ama biliyor musun bunu okumama da hiç gerek yoktu çünkü yüzünün her köşesinde ne zorluklar çektiğin ne yollardan geçtiğin neleri kaybettiğin yazılı.
"L didn't know what I was doing. I did it on the spur of the moment"?
Nasıl "Ne yaptığımı bilmiyordum" diyebilirsin?
And I was young, I was playing and I wasn't, you know, too sure- - l knew what I was doing, but I just didn't know should I grab the wire or not, I don't know if I grabbed it or not, but I know I just, you know, got hurt.
Ve ben çok gençtim, Oynuyorum oynamamalıydım, bilirsin, eminim- - Ne yaptığımı biliyordum, fakat kabloyu tutup tutmayacağımı bilmiyordum, onu tuttuğumda nolup ne gideceğini bilmiyordum, sadece çok acı çektiğimi biliyorum.
I thought it was best to get away with the stone as quick as I could, for I didn't know at what moment the police might not take it into their heads to search me and my room.
Beni ve odamı araştırma düşüncesinin polislerin akıllarına ne zaman geleceğini bilmediğim için yapacağım en iyi şeyin taşla birlikte mümkün olduğunca çabuk kaçmak olduğunu düşündüm.
The first days you had some modern... I don't know what it was. It didn't look good.
İlk günler modern bir şeyler yapıyordun, pek güzel olmamıştı.
See, I gave this party tonight for a friend... only there was this big highlight to the evening... and I didn't know what it was.
Bir arkadaş için bir parti düzenledim ama o gece çok önemli bir olay varmış ve benim bundan haberim yoktu.
That's... I know that's what was going on, they couldn't handle it cause they didn't know what it meant.
Olay bundan ibaretti, kabul edemiyorlardı çünkü ne anlama geldiğini bilmiyorlardı.
I didn't mean it, I don't know what I was thinking of.
Öyle demek istemedim, Aklımdan ne geçiyordu bilmiyorum.
I bought it red, so I didn't know what it was.
Ben aldığımda kırmızıydı bu yüzden ne olduğunu anlamadım.
I didn't know what time it was.
Saatin kaç olduğunun farkında değildim.
I mean I ate it but I didn't really know what it was.
Yani yedim ama o zamanlar bilmiyordum.
Not because I wanted it I didn't know what my father had planned but because it was a family jewel and personally, I feel that Eve isn't part of the family.
Kendime istediğimden değil. Babamın planından haberim yoktu zaten. Kolye ailemize ait bir mücevherdi bense Eve'i ailemizin bir üyesi olarak görmüyordum.
I didn't know what was happening until it was... all over. Who's there?
Neler olduğunu bilmiyordum, ta ki her şey... bitene kadar.
And I didn't know what it was.
Ne olduğunu bir türlü tanımlayamıyordum.
I didn't know till two weeks before I came in I was even going to be in the picture, much less play the photojournalist guy in tatters and rags, taking photographs, trying to explain what this was all about and how it's blowing his mind away.
Seçilmeden iki hafta öncesine kadar paçavra giyimli, fotoğraflar çeken bir foto muhabirini oynacağım şöyle dursun, burada ne olup bittiğini ve nasıl aklını kaçırdığını açıklamaya çalışan birini oynacağımı bile bilmiyordum.
I didn't know what it was. I found it in the metro.
Ne olduğunu bilmiyordum, metroda buldum.
And I thought I had it, and now I found out that I didn't, and how would I even know what it was?
Ben, düşündüm ve Şimdi ben bilmiyordum öğrendim, ve hatta ne bileyim neydi o?
What matters is that I didn't think it was funny. And as you well know, I've a healthy sense of humor.
Önemli olan, komik olmadığını düşünmem ve bildiğin gibi, espri anlayışım kuvvetlidir.
I didn't even know what the program was, it was like Schubert or Rachmaninoff.
Hayır.
A lot of this stuff, I didn't realize when I was doing it... what it was really about or, you know, what it was connected to in my mind.
Bundan pek çok şey... Bunu yaparken neyle alakalı olduğunun farkına varamadım.
I didn't really know what it was about when I did it.
Ne yapmaya çalıştığımı gerçekten bilmiyordum.
The X rays revealed a strange cloud of pigment down here, but I didn't know what it was, so I ordered some infrareds.
Röntgen ışınları şurada tuhaf bir pigment bulutu ortaya çıkardı, ama bunun ne olduğunu bilmiyordum, ben de kızılötesi test istedim.
But, what I didn't know at the time was that very same day my father had pulled out his only decent shirt ironed it perfectly, and put his tie on to look respectable so he could buy us a new house at the county auction.
Ama o sırada bilmediğim şey, aynı gün... babamın tek iyi gömleğini çıkarıp... güzelce ütülediği, iyi görünmek için bir de kravat taktığı... ve mezattan yeni bir ev almak üzere yola düştüğüydü.
It's just that I didn't get a chance to talk to you much yesterday and I was just, you know, wondering what was up, you know?
Sadece dün seninle fazla konuşma şansımız olmadı ve ben de merak ettim, acaba ne oldu diye.
I dIdn't know what I was looking for. Some kind of proof. something that would make It make sense for me to hate him.
Neye baktığımı ben de bilmiyorum, dayanaklı bir şey arıyorum ondan nefret etmemi anlamlı kılacak bir şey.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]