English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I didn't mean it

I didn't mean it translate Turkish

3,304 parallel translation
Just because he didn't kill Chris doesn't mean he couldn't hire someone to do it if the kid was a threat.
Çocuk gerçekten bir tehdit ise, onun gibi biri kendisi Chris Feeney'i öldürmese de birini kiralayabilir.
I didn't mean it.
Ne dediğini anlamadım.
Well, I didn't mean it like that.
Öyle bir şey değildi niyetim.
What do you mean? I guess it could be argued that... well, maybe I didn't leave Rosa's sister's bedroom as quickly as I should have.
Galiba tartıştığımız şey belki de Rosa'nın kardeşinin odasını terk etmem gereken sürede terk etmememdir.
- See, I didn't mean that... - It's okay.
- Bak, şey demek istemedim...
I didn't mean that. It's true.
Bunu kastetmedim.
I didn't mean it.
Öyle söylemek istememiştim. Didge?
I-I didn't mean it like that.
- Öyle demek istemedim.
I didn't mean it like that, ma'am. I just, uh - -
Öyle demek istememiştim.
I didn't mean to embarrass you, and I'm sorry that I made a scene, but I'm not sorry about why I did it.
Seni utandırmak istemedim ve bu yarattığım sahne için özür dilerim, ama neden yaptığım için özür dilemiyorum.
Honestly, I didn't even mean it like that. Nice.
Ağzında fındık, o anlamını hiç düşünmemiştim.
I knew you didn't mean it.
Ciddi olmadığını biliyordum.
I didn't mean to do it.
Bunu yapmak istememiştim.
I didn't mean... no no, it...
Hayır, hayır...
Okay fine, maybe I didn't have to uproot my entire family, but that doesn't mean it hasn't been hard having everybody move into our house.
Tamam, belki ben ailemle yaşadığım yerden uzaklaşmak zorunda kalmadım ama bu herkesle evimizi paylaşmanın kolay olduğu anlamına gelmez.
I mean, I didn't realize it when I sent it... but then after listening to the seven...
Sana o kaktüsü gönderdiğimde fakına varamamıştım... -... ama, sonra o yedi mesajı dinledikten sonra...
I mean, it's good to see a familiar face, but I didn't call you here to hold my hand.
Tanıdık bir yüz görmek güzel ama seni buraya teselli için çağırmadım.
No, I didn't mean it, I didn't mean it that way.
Hayır, öyle demek istemedim.
I mean, I-I didn't think I'd be doing it alone.
Demeye çalıştığım, ben - ben bunu tek başıma yapamazdım.
I didn't mean it seriously, my lord.
Ben ciddi değildim Lordum.
I mean, it didn't- - It doesn't seem like a big deal for you, but for me, it would be, to do that, to you.
Yani, senin için çok önemliymiş gibi görünmüyordu ama benim için, sana bunu yapmam için önemli olmalı.
I didn't mean to correct you, I just said it differently than you- - you can say ty-ranny.
Sen zalımlık diyebilirsin.
I mean, it was just so annoying, but, like, it didn't even piss me off at all.
Yani, çok sıkıcıydı, ama, beni hiç de kızdırmadı.
I didn't mean it like that.
Öyle demek istemedim.
I didn't mean anything by it.
Bir şey ima etmeye çalışmamıştım.
I mean, I-I didn't believe it, but... thanks.
Yani zaten inanmamıştım tabii ama yine de teşekkürler.
Jesus, I didn't mean anything by it.
Yapma, ben bunu kastetmedim.
obviously, I didn't mean it.
Ciddi olarak söylememiştim.
I didn't mean to... it was stupid... but then every time
Aptallık ettim ama her düzeltmeye çalıştığımda daha da kötü oldu.
Oh, I wouldn't have said it if I didn't mean it.
- Gerçekten mi? - Ciddi olmasam söylemezdim.
I mean, just because she didn't say, "I love you," doesn't mean she doesn't feel it.
Seni sevdiğini söylememiş olması bu şekilde hissetmediği anlamına gelmez.
Jane, I didn't mean it like that.
Jane, öyle demek istemedim.
I didn't mean it.
Onu demek istememiştim.
I... didn't mean it like that.
- O anlamda söylememiştim.
I didn't mean it.
Çok özür dilerim.
I didn't mean it.
- Öyle demek istemedim.
I mean, I didn't mention it because I had no idea what he was talking about.
Bundan bahsetmedim çünkü onun neden bahsettiği konusunda en ufak bir fikrim bile yok.
No, um, I-I didn't mean... it's... it's not like that with you.
Onu kastetmedim... yani... seninle ilgili bir şey yok.
I don't have time to take it personally. I know this hive didn't mean to die.
Bu kovanı öldürmek istemedim..
Oh, I didn't mean anything by it.
Onu kastetmedim.
I didn't mean it.
Onu demek istemedim.
I mean, we didn't question it for a second when we heard his suicide confession.
İntihar ettiğini duyunca bir saniye sorgulamadık bile.
I mean, both parties knew that I was lying, obviously but it didn't matter because they knew that I had utterly humiliated myself. And at the end of the day, they respected that.
Yani iki ortak da yalan söylediğimi biliyordu ama bunun hiçbir önemi yoktu çünkü ikisi de kendimi aşağıladığımı biliyordu ve günün sonunda bana saygı duydular.
I didn't mean it like that.
Bunu demek istememiştim.
Well, I mean, I didn't know it, but I've been, you know, saying it forever.
Yani bilmiyordum tabii, ama uzun zamandır söylüyordum.
Look, mister, I... I didn't mean anything by it.
Bakın, bayım, o sözü söylerken bir şey kastetmedim.
I was really tense, and I didn't mean it.
Çok gergindim ve söylediklerimde ciddi değildim.
I didn't mean it like that. I think you're interesting in a good way.
Hemde benden izin almadan, ama onu hala öpmüyor...
I didn't mean it like that... bye then.
Seninle yanımda sürüklediğim için üzgünüm.
Sorry, I didn't mean to see it.
Özür dilerim, bakmak istememiştim.
No, no, I didn't mean to imply... Oh, you implied it.
Başka bir şey ima etmek...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]