I didn't mean to startle you translate Turkish
148 parallel translation
- I didn't mean to startle you.
- Seni ürkütmek istememiştim.
- I didn't mean to startle you.
- Korkutmak istememiştim.
I'm sorry, we didn't mean to startle you.
Seni korkutmak istemedik.
I didn't mean to startle you. Who are you?
Sizi korkutmak istememiştim.
I didn't mean to startle you.
Sizi korkutmak istememiştim.
I didn't mean to startle you.
Seni korkutmak istemedim.
I'm sorry. I didn't mean to startle you.
Affedersin, seni korkutmak istememiştim.
I, uh, didn't mean to startle you.
Sizi korkutmak istememiştim.
I, uh, didn't mean to startle you.
Ben, uh, sizi korkutmak istemedim.
- Oh! - I didn't mean to startle you.
Sizi korkutmak istemezdim.
I'm sorry, I didn't mean to startle you.
Üzgünüm, rahatsız etmek istemedim.
I'm sorry, I didn't mean to startle you, but you didn't give me a chance to knock.
- Korkutmak istemedim ama kapıyı çalma fırsatı vermediniz.
I didn't mean to startle you.
Seni ürkütmek istememiştim.
I didn't mean to startle you.
Sizi ürkütmek istemedim.
I didn't mean to startle you.
Sizi korkutmak istemedim.
I didn't mean to startle you.
Ürkütmek istememiştim.
I didn't mean to startle you.
Sizi ürkütmek istememiştim.
I didn't mean to startle you, but I do love to talkJebediah... even when I'm drinking my chicory.
Seni şaşırtmak istememiştim, hindibamı içerken Jebediah hakkında konuşmayı seviyorum.
I'm sorry, I didn't mean to startle you.
Üzgünüm, sizi korkutmak istemedim.
Oh, I didn't mean to startle you.
Ürkütmek istemedim.
Sorry. I didn't mean to startle you.
Üzgünüm, seni ürkütmek istemedim.
Sorry. I didn't mean to startle you.
Korkutmak istememiştim.
Sorry, I didn't mean to startle you. I really liked what you did out there.
Orada yaptıkların çok hoşuma gitti..
I didn't mean to startle you. I'm Josh.
Sizi korkutmak istemedim, ben Josh.
Sorry, I didn't mean to startle you.
Üzgünüm, seni korkutmak istemedim.
I'm sorry, I didn't mean to startle you.
Affedersin, seni korkutmak istemedim.
I didn't mean to startle you.
Seni ürkütmek istemedim.
Sorry, I didn't... mean to startle you
Pardon, seni korkutmak istemedim.
Sorry, folks, I didn't mean to startle you.
Afedersiniz, millet, sizi korkutmak istemezdim.
I didn't mean to startle you.
Seni korkutmak istemedik.
I didn't mean to startle you.
Seni korkutmak istememiştim.
Sorry, I didn't mean to startle you.
Üzgünüm, seni ürkütmek istememiştim. Pekala, memur Downes, beni ürkütmedin.
I didn't mean to startle you like that.
Seni bu şekilde korkutmak istemedim.
I didn't mean to startle you.
Rahatsız etmek istemedim.
Sorry, I... I didn't mean to startle you.
Üzgünüm, rahatsız etmek istemezdim.
- I didn't mean to startle you...
Sizi ürkütmek istemedim.
I didn't mean to startle you.
Ürkütmek istemezdim.
I didn't mean to startle you two.
Sizi korkutmak istememiştim.
You know, I didn't mean to startle you, it's just nobody ever stops to look at these pictures.
Ama kimse durup da bu resimlere bakmaz. Bu koğuşlardan birinden kaçtığınızı düşündüm.
I didn't mean to startle you.
Sizi korkutmak istemezdim.
I didn't mean to startle you, man.
Seni korkutmak istemedim abi.
I didn't mean to startle you.
Seni korkutmak istememiştim
I'm sorry, I didn't mean to startle you.
Özür dilerim, sizi korkutmak istemedim.
Hey. Oh, I didn't mean to startle you.
Seni ürkütmek istemedim.
Oh, I didn't mean to startle you.
Sizi ürkütmek istememiştim.
I DIDN'T MEAN TO STARTLE YOU.
Sizi korkutmak istememiştim.
Hi, Dr. Morris, sorry, I didn't mean to startle you.
Merhaba Dokto Morris. Özür dilerim. Sizi korkutmak istemedim.
I didn't mean to startle you.
Ürkütmek istemedim.
I didn't mean to startle you, but I-I thought...
Sizi ürkütmek istememiştim, ama sandım ki- -
I'm sorry, I didn't mean to startle you.
Üzgünüm, seni korkutmak istememiştim. Bürodan çıkmanı istemiyorum.
Sorry, I didn't mean to startle you.
Özür dilerim, sizi korkutmak istememiştim.