I didn't mean to upset you translate Turkish
173 parallel translation
I didn't mean to upset you.
Seni üzmek istemedim.
I didn't mean to upset you.
Seni üzmek istemezdim.
I didn't mean to upset you.
Seni üzmek istememiştim.
Sorry, I didn't mean to upset you.
Hay Allah, özür dilerim. Kızdırmak istemedim.
- I'm sorry, I didn't mean to upset you.
- Sizi böyle üzmek istemezdim. - Sorun değil.
I didn't mean to upset you.
Sizi kızdırmak istememiştim.
- I'm sorry, I didn't mean to upset you.
- Seni üzmek istemezdim.
I'm sorry, I didn't mean to upset you... offend you.
Özür dilerim, öyle demek istemedim.
I didn't mean to upset you.
Sizi kızdırmak istemedim.
I Didn't Mean To Upset You.
Amacım sinirlendirmek değildi.
The only point I wanted to make, and I didn't mean to upset you, is that some people are survivors and some allow life's tragedies to annihilate them.
Ben sadece konuşmak istemiştim. Amacım senin üzmek değildi. Bazı insanlar hayatta kalırlar ve bazıları da yaşamın trajedilerinin kendilerini yok etmelerine...
I didn't mean to get so upset with you at the reception.
Resepsiyonda sana o kadar sinirlenmek istememiştim.
I didn't mean to upset you.
Seni kızdırmak istemedim.
I Didn't Mean To Upset You, Caroline. Ohh...
Seni üzmek istememiştim, Caroline.
- I didn't mean to upset you.
- Ben sizi kızdırmak istemed..
I didn't mean to upset you, Daphne.
Seni üzmek istemedim, Daphne.
I didn't mean to upset you, Master.
Amacım sizi üzmek değildi, Efendim.
- I really didn't mean to upset you.
- Seni üzmek istememiştim.
I didn't mean to upset you, just to warn you.
Seni üzmek istemedim, sadece uyarmak istedim.
I didn't mean to upset you.
Seni üzmeyi hiç istemezdim.
- I didn't mean to upset you.
- Seni üzmek istememiştim. - Al o zaman.
Look, I didn't mean for the gift to upset you.
Bak, ben bu hediyeyi seni üzmek için vermedim.
I can tell you I certainly didn't mean to upset you like this.
Sana şunu söyleyebilirim. Kesinlikle seni böyle üzmek istemedim.
I didn't mean to upset you.
Sizi rahatsız etmek istemedim ama.
I didn't mean to upset you so.
Seni böyle üzmek istemedim.
- Phoebe, I didn't mean to upset you.
- Phoebe, seni üzmek istemedim.
I didn't mean to upset you by what I said. I was just being honest.
Seni kırmak istememiştim. Sadece dürüst oldum.
Uh, I just said that to upset you. I didn't mean it.
Gerçeği söylemedim, seni kızdırmak için dedim.
- I didn't mean to upset you.
- Seni üzmek istemedim.
- I didn't mean to upset you.
- Seni üzmek istememiştim.
Hey, I didn't mean to upset you, you know?
Bak, seni üzmek istemedim, tamam mı?
- l`m sorry. I didn`t mean to upset you.
Canını sıkmak istememiştim.
- But I didn't mean to upset you and yell at you and make you feel bad, I'm really sorry, hon.
- Ama seni kırmak, sana bağırmak ya da kendini kötü hissetmene neden olmak istememiştim.
I didn't mean to upset you, even though everything I said was true and you know it.
Seni kızdırmak istememiştim, söylediğim her şey doğru olsa da ve sen de bunu bilsen de.
I didn't mean to upset you, Father.
Sizi üzmek istemedim, Peder.
I didn't mean to upset you with that.
- Kitabı seni üzmek için vermemiştim.
C'mon. don't be a big baby. I didn't mean to upset you or anything.
Hadi bebek gibi davranma. Amacım seni kırmak değildi.
- I didn't mean to upset you... - Oh, did you not?
- Üzmek istemedim, niyetim o değil.
I didn't mean to upset you this morning.
Bu sabah seni üzmek istemedim.
I didn't mean to upset you.
Ama seni kızdırmak istememiştim.
- Listen, I'm really sorry that I got upset with you... you know, and I never meant to, um - I didn't even mean to fire you. You know, and I never meant to, um - I didn't even mean to fire you.
- Dinle, ben gerçekten bunun seni üzmesine üzüldüm bilirsin, ben asla seni işten kov - Seni işten kovmayı kastetmedim.
- I didn't mean to make you upset.
- Seniz üzmek istemedim.
It was only meant to be a bit of fun, I didn't mean to upset you.
Sadece biraz eğleniyorduk, seni üzmek istemedim.
No, I didn't mean to upset you, Bar.
Seni üzmek istemezdim, Bar. Lütfen.
- I didn't mean to upset you.
Benim babam avukat.
I UNDERSTAND THAT YOU'RE UPSET, OK? BUT YOU DO UNDERSTAND THAT I DIDN'T MEAN TO HURT YOU, RIGHT?
Üzgün olduğunu biliyorum ama sana zarar vermek istemediğimi anlıyorsun, değil mi?
I didn't mean to... to upset you or your dad.
Ben seni veya babanı sinirlendirmek istememiştim.
I didn't mean to upset you, ro.
Seni üzmek istemezdim, Ro.
I was just angry and upset about Keith, and I just needed to be alone, but that doesn't mean that I didn't miss you, Brooke,
Ama Keith'den dolayı kızgın ve moralim bozuktu. Yalnız kalmak istiyordum. Tabii bu seni özlemediğim anlamına gelmiyor, Brooke.
I didn't mean to upset you.
Sizi endişelendirmek istemedim.
I'm sorry. I didn't mean to upset you.
Özür dilerim Sizi üzmek istememiştim