English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I gave it to you

I gave it to you translate Turkish

1,091 parallel translation
I gave it to you.
Size ben verdim.
Just don't tell anyone I gave it to you
Ama kimseye benim verdiğimi söyleme.
You asked my advice, and I gave it to you!
Siz benden tavsiye istediniz ; bende verdim!
I gave it to you this morning.
Bu sabah sana vermiştim.
Don't tell her I gave it to you, but give her some from time to time.
Bunu sana verdiğimi söyleme, ama ara sıra ona biraz para ver.
I gave it to you.
O sana benim hediyemdi.
( mimics voice ) I gave it to you two months ago.
İki ay önce sana verdim onu.
And I gave it to you, wembley, the year before that.
Onu sana ben vermiştim Wembley, daha önceki yıl.
Don't tell anybody that I gave it to you.
Sana verdiğimi kimseye söyleme.
Was I sober when I gave it to you?
- Sana verdiğimde ayık mıydım?
I gave it to you yesterday!
Dün verdim ya sana!
Last week you borrowed $ 20 and kissed me on my lips when I gave it to you.
Geçen hafta 20 $ ödünç aldın ve sana verdiğim zaman beni dudağımdan öptün.
I have to sign it tomorrow. I gave it to you last week, but it's probably fine.
Yarın imzalamak zorundayım. Ben onu sana geçen hafta vermiştim ama muhtemelen tamamdır.
I gave you my love. I gave it to you.
Sana aşkımı verdim.
Second time I gave it to you
Sana bunu ikinci kez verdim.
I'm sure I gave it to you, along with a bunch of other papers.
Sana verdiğime eminim, kağıtların arasındaydı.
I don't know, but I gave it to you to help you, not to help him.
Sana yardım için verdim, ona değil.
I gave it to you.
Ben... Ben onu sana verdim.
- I gave it to you.
- Ben onu sana verdim.
And I gave it to you.
Ve ben de sana onu verdim.
Goddamn it, I gave you one responsibility... to get a doctor.
Kahrol e mi? Sana bir sorumluluk verdim... doktor bulacaktın.
If I didn't wanna be honest about it, do you think I'd be silly enough to leave a poem he gave me lying around in the house in a book of Walt Whitman?
İstemesem, bana verdiği şiiri aptal gibi Walt Whitman kitabının arasına koyar mıydım?
What does it have to do with the mission I gave you?
Bunun sana verdiğim görevle ne ilgisi var?
It's fortunate that I never gave this to you earlier.
Daha önce bunu sana hiç vermemem ne büyük şans.
Some of you may feel that the cormorant does not play an important part in the life of the school, but I would remind you that it was presented to us by the corporation of the town of Sudbury to commemorate Empire Day, when we try to remember the names of all those from the Sudbury area who so gallantly gave their lives to keep China British.
Bir kısmınız karabatağın okulumuzda... önemli bir rol oynamadığını düşünebilir, ama şunu hatırlatayım ki... bu karabatak bize, Sudbury Belediye Meclisi tarafından... İmparatorluk Günü anısına hediye edilmiştir. Unutmayın ki o gün, Sudbury yöresinden olup...
But I do, and you gave it to me.
- Çok ciddi ve çok farklı görüşlerimiz var.
. - I gave it to Gege for you
- Onu senin için Gégé'ye verdim.
i waited, but you never... i never gave it to you.
Bekledim, ama... Onu sana hiç bir zaman vermedim.
I just gave it to you.
Sana bunu verdim.
Madam, I'm intrigued, you gave such a compelling account of the man's sad addiction to drink and yet it is not as we now know portrayed as your husband but it was such a clear description I wondered.
Madam, merak ettim, Bize anlattığınız, içki müptelası, zavallı adam tarifinin kocanıza ait olmadığını o zaman bilmiyorduk. Fakat o kadar açık seçik bir tanımlamaydı ki, hayran oldum.
You gave it to me for my birthday. I did?
Doğum günümde hediye etmiştin.
And I say I wouldn't take that land if you gave it to me!
Bana verseniz bile almam, diyorum ben de.
It's not that I'm glad you were sick but it just gave me a chance to do some thinking last night.
Hasta olduğuna sevindiğimden değil... ama bu bana dün gece biraz düşünme fırsatı verdi.
- I hear you gave it to old Smellygrove.
- Bay Sümsüğün ağzının payını vermişsin.
I'm not quitting until you gave it to me. Why don't you let me alon?
Paramı verene kadar burada bekleyeceğim.
I gave you a discount, so it comes to 500.
Size indirim yaptım, 500 olur.
Now, I gave you what appeared to be $ 20 in singles but, when you count it, there's only 19.
Şimdi, sana verdiğim bozuk para 20 dolar gibi duruyor ancak saydığında sadece 19 var.
And I gave you the weapons to do it.
Ve ben de sana bunu yapabilmen için silah verdim.
- a year ago, my last birthday Adam Brody gave me a dead frog we had uh scene in biology where we were dissecting frogs he thought it was hillarious to put one in a box of like a present I had already opened you know
- Bir yıl önce doğum günümde Adam Brody bana ölü bir kurbağa verdi. Biyoloji dersinde bir sahnemiz vardı. Kurbağaları teşrih ediyorduk.
Because... my father gave it to me and I'm giving it to you.
Çünkü... bunu bana babam verdi, ben de sana veriyorum.
Mr Hugo, I wouldn't dirty my hands on that promiscuous little bitch if you gave me money to do it!
Bay Hugo, para verseniz bile bu orospuya elimi sürmem!
I gave you five hundred bucks to get Audry and bring her back! You didn't do it and kept the money
Audry'i gezdirmen için 500 $ verdim sana ve sen yapmadın.
So this is a planned thing. I wanted to be here in bed when I gave you your anniversary present, because this is where it was made.
Evlilik yıldönümü hediyeni verirken burada, yatakta olmak istedim, çünkü yapıldığı yer burasıydı.
If you're wondering what happened to my clipboard, I gave it to my daughter. I went back to the agency.
Eğer dosyama ne olduğunu merak ediyorsanız onu kızıma verdim.
I took the last bite of food out of my mouth... and gave it to you in the hayloft.
Ağzımdaki son lokmayı çıkarıp... samanlıkta seninle paylaştım.
You know what the problem is? I went to my dentist yesterday, and he gave me Novocaine, and the first thing you know, I bit the inside of my cheek without knowing it.
Ben dün dişçime gittim, bana Novokain verdi, ve bildiğiniz ilk şey, bilmeden yanağınızın iç tarafını ısırmanız.
But when I thought really hard about it, I realised, there's only one thing left to do when you retire, and I've seen too many friends do that very thing just six months, a year after they gave up their professions.
Ama bu konuda kapsamlı düşündüğümde emekli olunca yapacak tek bir şey olduğunu fark ettim. Mesleklerini bıraktıktan sonraki ilk 6 ay içinde ölen pek çok arkadaşım oldu.
I gave you enough rope to hang yourself, pal, and you've just done it, right.
Sen kendi kuyunu kazdın, dostum.
I gave you the money and now I'll also give it back to you.
Size parayı verdim Ve şimdi onu da geri vereceğim size.
I want to know who gave it to you!
Ben, bunu sana kimin verdiğini bilmek istiyorum!
I gave it to Jimmy. I know you did.
Evet doğru.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]