I had to kill him translate Turkish
152 parallel translation
So I had to kill him, but I wanted to do it honorably.
Bu yüzden onu öldürmeliydim, ama bunu şerefli bir şekilde yapmak istedim.
I had to kill him in self-defence.
Kendimi savunmak için öldürdüm.
[crying] So you see, I had to kill him.
İşte bu yüzden onu öldürmek zorundaydım.
I had to kill him.
Onu öldürmek zorunda kaldım.
But do you know why I had to kill him?
Ancak neden onu öldürmek zorunda kaldığımı biliyor musun?
I had too much money sunk into it. I had to kill him.
Paralarımı bu harabeye harcadım.
I had to kill him.
O'nu öldürmeliydim.
- I had to kill him.
- Onu öldürmek zorundaydım.
So, well, then I had to kill him and the police are still looking for me.
Eee, tabi sonra onu öldürmek zorunda kaldım. Polis hala beni arıyor.
Scared me so bad I had to kill him without thinking.
Beni öyle korkuttu ki düşünmeden onu öldürmek zorunda kaldım.
I only had the feeling he had betrayed me and my mother... and that I had to kill him.
Tek hissettiğim beni ve annemi aldattığı ve o yüzden de, onu öldürmüş olduğumdu.
Unfortunely my horse came up lame and I had to kill him!
Malesef atım topallaştı ve onu öldürmek zorunda kaldım.
I had to kill him.. ... or he'd have killed us!
Onu öldürmek zorundaydım, yoksa bizi öldürecekti.
The pansy had gotten wise somehow, so I had to kill him to cover my tracks.
Nonoş da durumu fark etmişti ve ben de iz bırakmamak için onu öldürmüştüm.
I had to kill him.
Öldürmek zorundaydım.
I had to kill him before nightfall.
Gün batımından önce onu öldürmeliydim.
I had to kill him.
Onu öldürmeliydim.
I had to kill him... so we could escape.
Onu öldürmek zorunda kaldım... bu sayede kaçabildik.
And it was all a lie. I had to kill him.
John'u öldürebileceğimi ve polisin beni bulamayacağını biliyordum.
I don't want my kids to think I had to hit a guy 20 times to kill him.
Çocuklarımın, bir adama öldürmek için 20 kere vurduğumu düşünmesini istemem.
His conversation had told me where I could probably find the opportunity to kill him.
Sohbeti, onu öldürme fırsatını nerede elime geçirebileceğimi anlatmıştı.
If I hadn't had him killed, you'd have convinced him to kill me.
Onu öldürmeseydim sen, onu beni öldürmesi için ikna ederdin.
I can't let an H-bomb kill him before he's even had a chance to live!
Yaşama şansı bile olmadan hidrojen bombasının onu öldürmesine izin veremem.
I had a right to kill him.
Onu öldürmek için nedenim vardı.
He was going to kill him, and I realized that I had to scream.
Onu öldürecekti ve çığlık atmam gerektiğini farkettim.
The slopehead hit me and you jumped me before I had a chance to kill him.
Yamuk kafalı bana vurdu ve onu öldürmeme fırsat olmadan, sen bana engel oldun.
And every time I look at it, I wanna know I had the right to kill him.
Buna baktığımda, onu öldürmeye hakkım olduğunu bilmek isterim.
I'm sorry my son had to kill him.
Oğlum onu öldürdüğü için üzgünüm.
I was supposed to kill him rather than let him get away, but they were on to me before I had a chance.
Kaçmasına izin vermektense onu öldürmeliydim ama fırsatını bulamadan beni yakaladılar.
I'm sure the President had the clever idea to make the other idiot stand in broad daylight, so I can kill him with one shot.
Eminim Başkan'ın diğer aptalı dışarıda bırakmak için, zekice bir fikri vardır. Böylece onu tek atışta vurabilirim.
- I had to kill him.
- Onu öldürmek zorunda kaldım.
unidentified person had slipped an envelope under the door..... to warn Santiago Nasar that Vicario brothers wanted to kill him.
kimli? i belirsiz ki? i kapynyn altynda bir mektup atmy?
I had no choice but to kill him.
Onu öldürmekten başka seçeneğim yoktu.
One, she had hired Klapper to kill Phil... and wanted to be sure that I didn't find him.
Bir, Klapper'ı Phil'i öldürmesi için kiraladı... ve onu bulamayacağımdan emin olmak istedi.
Can you think of anyone else who might have had a reason to kill him? No, I can't, Lieutenant.
Onu öldürecek bir nedeni olabilecek başka birini düşünebiliyor musunuz?
I had to play Stanton... to convince him that Stanton's still alive. You tried to kill me today!
ona stanton u hala hayatta olduğuna... ikna etmek zorundaydım buğün beni öldürmeye çalıştın!
When the Constellation arrives I'll tell them that I couldn't stop you from leaving. That I would have had to kill the boy to keep him here.
Constellation geldiği zaman onlara, genci burada tutmak için onu öldürmekten başka yol kalmadığını ve bu yüzden gitmenize engel olamadığımı söyleyeceğim.
I had to kill him because of you!
Senin yüzünden onu öldürmek zorunda kaldım.
As I told Mr Gibbs, whoever gets the money may have had a good reason to kill him.
Bay Gibbs'e de dediğim gibi, parayı kim alacaksa Craigie'yi öldürmek için iyi bir nedeni var demektir.
- If I had to look at him, I'd kill him.
- Ben olsaydım onu öldürürdüm.
I thought I had found a way to kill him once and for all.
Onu öldürmek için ilk ve son kez bir yol bulduğumu sanmıştım.
- Well, I had no reason to kill him.
Benim onu öldürmek için bir nedenim yoktu.
At the time I executed those changes, I had no inkling she planned to kill him.
O zaman o değişiklikleri yaptım, onu öldürmeyi planladığına dair hiçbir işaret yoktu
They probably would have gone after Crais and they would have had to kill Talyn to get to him.
Büyük ihtimalle Crais'in ardından gitmiş olacaklar ve onu almak için Talyn'i öldürmek durumunda kalacaklardı.
I had no reason to kill him.
Dave Cutler'ı benim öldürdüğümü ima etmeye çalışıyorsanız, yanılıyorsunuz.
I wanted to kill him, I had a motive.
Onu öldürmek istedim.
So I was wrong. Anyway, we wouldn't have had to kill him if this idiot didn't grab the wife.
Her neyse, Eğer şu gerzek kadına saldırmasaydı, adamı öldürmek zorunda kalmazdık.
He had a heart attackwhile I was hiding in his closet waiting to kill him.
Onu öldürmeyi beklerken kalp krizi geçirdi.
He said he'd kill me if I told anyone, but I had to put him away.
Birine söylersem beni öldüreceğini söyledi ama onu hapsettirmek zorundaydım.
You know, looking back, I wouldn't be surprised if she had made up her mind to kill him then.
Şimdi düşününce, Amyas'ı öldürmeye o an karar vermiş olmasına şaşırmam.
I didn't think the power box had enough current to kill him.
Şartelde onu öldürmeye yetecek kadar akım olduğunu düşünmedim.