I know you don't like me translate Turkish
749 parallel translation
Even though you accepted that candy, and those musical tickets... I know that you don't really like me. Isn't that right?
Şekeri ve müzikal biletini kabul ettin ama benden hoşlanmıyordun, değil mi?
Don't give me that surprised look like you don't know what I'm talking about.
Şaşırmış gibi bakma bana öyle. Sanki ne dediğimi bilmiyorum.
I don't know why you feel sorry for anybody like me.
Benim gibi bir adam için üzülmeye değmez.
I know you don't like me, Major.
Benden hoşlanmadığını biliyorum Binbaşı.
Kill me if you like, but I don't know what Hardy's orders were!
İstersen öldür beni ama Hardy'e verilen emrin ne olduğunu bilmiyorum!
Now, let me tell you, Mr. Gibson... I'm not going back to Detroit before I have my vacation and if you don't like it, you can take my job and you know what you can do with it?
Size bir şey söyleyeyim bay Gibson, tatile çıkmadan Detroit'e dönmüyorum beğenmiyorsanız alın onu, ne yapacağınızı biliyorsunuz?
You really like me, though, even though you don't know who I am?
Ama kim olduğumu bilmeden hoşlandınız benden. Öyle mi?
I know you're laughing at me... but please don't do anything rash in the meantime... because I do like you awfully, from the very first moment.
Bana gülüyorsun biliyorum ama... Bu arada lütfen çılgınlık yapıp anî karar alma... Çünkü senden çok hoşlanıyorum, ilk andan itibaren hoşlandım.
I don't know whether i should like you for introducing me to that mr. Dimitrios or whether i should hate you for it.
Bu adamı bana anlattığınız için sizi sevmeli miyim yoksa nefret mi etmeliyim, bilmiyorum.
- l know I've made you unhappy- - lt isn't easy for me to beg like this, but won't you please come home?
- Seni mutsuz ettiğimi... Böyle yalvarmak kolay değil ama lütfen eve dön.
You know, I have a feeling you don't like me very much. Why?
Ne var biliyor musunuz, içimde beni pek sevmediğinize dair bir his var.
I don't know what you're trying to do... except make me look like a complete fool.
Beni tam bir şapşal gibi göstermeye çalışmaktan başka ne yaptığınızı bilmiyorum.
I don't know, I guess there's something about me personally you don't like.
Bilmiyorum, herhalde bende şahsen sevmediğiniz bir şey var.
You know, I don't suppose it's very romantic of me... to bring it up at a time like this but... you realize we haven't had any dinner yet?
Sanırım bunu böyle bir anda söylemem pek romantik olmaz ama akşam yemeğini hala yemediğimizin farkında mısın?
Honestly, I know you don't like me, but what kind of a man do you think I am?
Benden hoşlanmadığını biliyorum ama nasıl bir erkek olduğumu sanıyorsun?
Well, I guess all I'm trying to say is that - and I really mean this, Lloyd - if what you want is a family like our fathers have and promotion in the air force and position in society like our mothers have, and you marry me because I'm pretty and smart and have guts and know the ropes... then I don't think you want to marry me, Lloyd.
Aslında sana anlatmak istediğim şu, bu konuda çok ciddiyim, Lloyd eğer bütün istediğin babalarımızınki gibi bir hayatsa Hava Kuvvetleri'nde yüksek bir rütbeyse annelerimizin sahip olduğu gibi sosyetede bir pozisyonsa benimle sadece güzel ve akıllı olduğum, cesur olduğum için evlenmekse benimle evlenmek istediğini sanmıyorum, Lloyd.
I know flattery don't mean much to a talented person like you, but when you sang that inspiring song "Beulah Land", it made me realise that music is the voice of love.
Övgünün sizin gibi yetenekli biri için pek anlamı olmadığını biliyorum, ama o ilham verici "Vaat edilen Topraklar" ı söylediğinizde, müziğin aşkı sesi olduğunun farkına vardım.
You know, Pollyanna, I don't take too much to relatives, but this girl here, she was always just like a sister to me.
BiliyorsunPollyanna, Akrabalarla aram pek iyi değildir, ama buradaki kız, o her zaman bir kardeş gibiydi benim için.
The doctor, he says to me, he says, that my brain is a little mixed up, you know like, I don't know, scrambled eggs.
Doktor, bana, beynimin biraz karışık, bilmiyorum, çırpılmış yumurta gibi olduğunu söylüyor. Yani...
I know you don't really like me.
Beni sevmediğini biliyorum.
I know you don't like me.
Benden hoşlanmadığını biliyorum.
You know me, I don't like mysteries.
Beni tanırsın, sır sevmem.
I know you don't particularly like me, Mr. Mitchell, but since I am assigned here, can we make the best of it?
Benden hoşlanmadığınızı farkındayım ama iyi vakit geçirmeye bakalım mı?
I know you would like me to have it... but I don't want it.
İçmemi istediğinizi biliyorum ama ben istemiyorum.
I mean, you know, if they don't like me.
Beni beğenmezlerse yani.
Because Warren told me, you know, that they don't like addicts, and I'm an addict.
Çünkü Warren tiryakileri sevmediklerini söyledi, ben de tiryakiyim.
I don't know how you can stand an old git like him touching you after me.
Benden sonra onun gibi yaşlı bir adamın sana dokunmasına nasıl izin verirsin?
I don't know what you feel for me, whether you like me... but I like having you around.
Benim için ne hissettiğin, ya da sevip sevmediğin önemli değil sadede yanımda olmanı istiyorum.
I don't mind inviting myself over, because I know you kind of like me, Chuck.
Kendimi davet ediyor olmam sorun değil, çünkü benden hoşlandığını biliyorum, Chuck.
Don't think you can fool me - I know every trick in the book, like the pig's blood in the bladder to make it look as if you're dead.
Sakın beni kandırmaya çalışmayın, ben bütün hileleri bilirim ölü taklidi yapmak için mesaneye domuz kanı bulaştırmak gibi.
And, I'd like you to remember that if you feel like singing along with me, and you don't know all the words, just go ahead and make up some of your own.
Hatırlatmak isterim ki, bana eşlik etmek istediğinizde sözleri bilmiyorsanız, hiç durmayın. Kendi sözlerinizi yazın.
I know you don't like women like me.
Benim gibi kadınları sevmediğini biliyorum.
I don't know. What do you think? You think a princess and a guy like me —
Ne dersin, bir prenses benim gibi biriyle...
Come on, don't mess around, I know you like me.
Hadi, böyle yapma, benden hoşlandığını biliyorum.
Are you telling me I don't know what a shark looks like?
Bunun bir köpekbalığı olmadığını söylüyorsunuz?
I don't know who you are but it sounds to me like we have a lot in common.
Kim olduğunuzu bilmiyorum ama bana çok ortak noktamız var gibi geliyor.
Never. If an ordinary Joe like me went to one of those fancy USO dances, you know, and he saw an awful pretty girl like you, and, I don't know, and he wanted to ask her to dance,
Eğer benim gibi sıradan bir Joe şu ADO danslarından birine gelseydi ve senin gibi güzel bir kızı görseydi, ve onunla dans etmek isteseydi,...
I don't even want to know the secret behind your little reunion. Perhaps your position shields you from the murder of a girl like her, but it's not the same for me.
Muhtemelen sizin konumunuz, genç bir kadının cinayetinden sizi korur, ama bu benim için geçerli değil.
He just don't look like a regular dog to me sometimes, you know, when I look inside there.
Dikkatli baktığımda bazen bana sıradan bir köpek gibi gelmiyor.
I came because I know you don't like me calling you at the office.
Seni işten aramamdan hoşlanmadığını bildiğim için geldim.
I mean, first you tell me you like me, and then 10 seconds later you're looking off here, looking off there, like you don't even know who I am.
Önce bana benden hoşlandığını söylüyorsun ve 10 saniye sonra bir bu tarafa, bir o tarafa, kim olduğumu bilmiyormuş gibi davranıyorsun.
I mean, you don't know me. I try to come off like I'm being cool all the time.
l mean, you don't know me. l try to come off like l'm being cool all the time.
I don't want it to sound like I'm asking you to spy, but if you could simply keep tabs on him and report back to me by phone from time to time, letting me know how he's getting on.
Onu gözetlemenizi istiyormuşum gibi görünmek istemem. Ama ona farkettirmeden yaptıklarını takip edip... neler yaptığı hakkında bilgim olması için, zaman zaman... telefonla bilgi vermenizi rica ediyorum.
Well, I don't know. Would you like me to tell you that I support to the equal rights amendment?
Bilemiyorum, acaba insan hakları eşitliği ile ilgili biraz konuşsam iyi gelir mi?
I'm afraid because I'd like you to love me. And then of... I don't know.
Korkuyorum çünkü beni sevmen hoşuma gidiyor Ve... sonra... bilmiyorum.
I know you carry on like this here, but don't start on me.
Böyle yapmayı sürdüreceksin biliyorum ama benimle uğraşma. Yeter artık ama değil mi?
Well, you don't know how the Captain, your father... I don't know how he'd like me barging in.
Kaptanın, yani babanın, benim gelmeme... ne diyeceğini bilmiyorsun.
Phil, I know we don't know each other but you don't look like an extortionist to me.
Phil seninle tanışmadığımızı biliyorum... ama bence hiç şantajcı birine benzemiyorsun.
Now, listen, Willy, I know you don't like me.
Şimdi dinle, Willy. Beni sevmediğini biliyorum.
I don't know about that... But you always treat me like one, Francis.
Nedense bana hep tedavi gibi geliyorsun, Francis.
I don't want people I know seeing me looking like a bum. But you are a bum.
Beni tanıyanlar, böyle serseri gibi görsün istemem.