English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I like it a lot

I like it a lot translate Turkish

923 parallel translation
- Sure. - I like it a lot.
- Çok beğendim.
I like it a lot in fact.
Gerçekten seviyorum.
I like it a lot.
Çok beğendim.
I like it a lot too.
- Ben de çok beğendim.
Yes, I like it a lot.
Evet, çok beğendim.
- Yes, I like it a lot.
- Evet, burayı çok seviyorum.
I like it a lot.
Bunu çok seviyorum.
I think she'd understand, yeah, I like it a lot.
Sanırım bunu anlardı, evet, çok beğendim.
Beautiful, I like it a lot.
Güzel, çok hoşuma gitti.
I like it a lot.
Çok hoşuma gitti.
I like it a lot.
Güzeldir.
I like it a lot.
Çok sevdim.
I like it a lot.
Ama çok güzel.
If I happen to see her again, I'll relay it to her. I'll tell her that you still like her a lot.
Onu görürsem hâlâ ondan çok hoşlandığını söyleyeceğim.
There's a lot of things I'd like if I could afford it.
Param olsa, benim de almak istediğim çok şey var.
I used to do a lot of snowballing... and I found the best way to make a snowball was to take the snow into... your bare hands, like this, and then... crunch it together until the warmth from your hands...
Eskiden ben de bir sürü kartopu attım. Ve anladım ki kartopu hazırlamanın en iyi yolu onu çıplak ellerinizin arasına alıp ezerek ta ki elinizin sıcaklığı...
I have a lot of other ideas just like it.
Bunun gibi bir sürü fikrim var.
Yeah. I never could get it why they like it, myself, except that it's hard to get and costs a lot.
Evet, ben de, zor bulunması ve pahalı olması dışında niye bu kadar sevildiğini hiç anlayamadım.
I didn't know you felt that way about it but seems like a lot of fuss and grief over little furniture and stuff.
Bu şekilde hissettiğini bilmiyordum, ama o küçük mobilyalarda ve eşyalarda çok fazla kavga ve acı varmış.
- Well, I sure like it a lot.
- Şey, eminim çok seveceğim.
You see, dear, my wife and I aren't used to places like this... so it's only fair to tell you that if we don't get a whole lot of high-class service, and in a hurry... there's likely to be a terribly embarrassing scene in this sanctum.
Biliyorsun, eşim ve ben bu tip yerlere pek alışkın değiliz o yüzden burada birinci sınıf bir hizmeti derhal almazsak bu kutsal yerde oldukça utanç verici olaylar olacağını size garanti ederim.
And like a lot of the guys, I've got nothing to show for it.
Ve bir sürü insan gibi, bunun karşılığını hiç almadım.
A lot of people would like to kill John Gant... but it took a healer with a hammer to make it easy for them.
Birçok kişi, John Gant'i öldürmek istedi... ama bunu çekiçle yapmak istiyeni hiç görmemiştim.
I have a lot more just like it.
Bende bunun gibi daha çok var.
I'd like it a lot better if I knew tigers couldn't climb trees.
Kaplanların ağaca tırmanamayabileceğini bilseydim çok daha iyi olurdum.
I mean, I like it here very much, and I like everybody a lot.
Yani burayı çok seviyorum ve herkesi çok seviyorum.
I'd like it a lot if you'd let me call you Sunshine, Margaret.
Çok hoşuma giderdi. Sana günışığım dememe izin verseydin Margaret.
No, I actually like them a lot, but then, once you get to that point, it becomes impossible.
Aslında erkekleri severim ama bir kere gerçeği görünce, her şey zorlaşıyor.
- What do you want? - I'd like to inform the colonel that a lot of us here are members of the Denver Saloon Owners'Association, and we intend to receive that there cargo and take it home with us.
- Burada bulunanların çoğunun Denver'lı Salon Sahipleri Birliğine üye olduğunu Albaya hatırlatmak isterim ve orada duran kargoyu teslim alıp, yanımızda eve götürmeye niyetliyiz.
It would save a lot time, and I believe we just might have the equipment with which to do it, if you would like to see it, doctor.
Zamandan da tasarruf edilmiş olur. Bunu gerçekleştirmek için gerekli donanıma sahip olduğumuza inanıyorum. Kabul görür müsünüz, doktor?
It'll be a lot shorter going down if I don't like that chart of yours.
O haritan hoşuma gitmezse, inişin çok daha kısa sürecek.
And I don't want to bother you with a lot of meteorological mumbo-jumbo, but the fact is, you see, whether we like it or not, fog, it moves.
Size bir sürü meteorolojik saçmalık anlatmak istemiyorum ama gerçek şu ki, hoşlansak da hoşlanmasak da, sorun sis - hareket ediyor.
It's a very peaceful place you have here, you and Claude should like it quite a lot I should imagine.
Huzur dolu bir eviniz var. Tahmin ediyorum ki, burayı sen de Claude da epey seviyorsunuzdur.
I don't know who you are but it sounds to me like we have a lot in common.
Kim olduğunuzu bilmiyorum ama bana çok ortak noktamız var gibi geliyor.
I would like it a lot, on the contrary.
Aksine ben onu çok isterdim.
It would be no good if I leave, because I got the swamp fever... a lot of them got a rash, different things like that.
Gitmem gerekiyor çünkü astımlısı var, kurdeşenlisi var, var da var.
But it's not as terrible as I originally thought it was, because, you know, we like each other, and we have some laughs, and there's a lot of closeness and the whole thing is a lot easier to take.
Bu başta düşündüğüm gibi kötü bir şey değildi çünkü biz birbirimizi seviyoruz, birlikte gülüyoruz. Çok yakınız, ve bütün bunlar daha katlanılır oluyor.
I haven't heard a lot of classical music, but I like it.
Klasik müzik hakkında çok şey bilmem ama, hoşuma gitti.
I know it's a lot to ask of a boy your age... but it seems like you're the best friend he's got.
Senin yaşındaki bir çocuktan bunu istemek fazla... ama görünüşe bakılırsa, onun en iyi dostu sensin.
It might be better if we don't mention this to a whole lot of people. Like any, if you know what I mean.
Bundan kimseye bahsetmesek iyi olur Buddy, ne demek istediğimi anlıyorsun değil mi?
When I was your age, I used to sometimes wonder what it would be like if I suddenly found a whole lot of money.
Biliyor musun Marie, ben senin yaşındayken, aniden büyük bir para bulursam, ne yapacağımı düşünürdüm.
I'd really like to play, and it means a lot to me.
Gerçekten oynamak istiyorum, benim için önemli bir maç.
If I had the inclination, I would look in Leo, but it seems like an awful lot of trouble just to find a comet.
Genel eğilimim, Aslan takımyıldızına bakmak olurdu ama orada bile bir kuyrukluyıldız bulmak çok zor görünüyor.
I have something you'll like it a lot.
Bende gerçekten hoşuna gidecek bir şey var.
I had a lot of attitude and I just didn't like it...
Çok kötü davrandım ve bu hoşuma gitmedi...
If I get this shot, you'll like it a lot better, right?
Bu çekimi yaparsam, beğeneceksin. Değil mi?
When i first saw them it seemed like a weird idea, but it turns out they're a lot of fun.
İlk gördüğümde tuhaf bir düşünce diye düşünmüştüm, ama çok eğlenceliler ve katılıyorlar.
I just picked it up around, through the years, like a lot of things.
Zamanla etraftan öğrendim. Diğer pek çok şey gibi.
When I make a word do a lot of work like that, I always pay it extra.
Bir sözcüğe bu kadar çok iş yaptırdığımda daima fazla ücret öderim.
I meant, it seemed like a lot of whiskey.
Yani, fazla viski koyuyorsun demek istemiştim.
As long as were in this sort of public service mood I'd like to mention a social problem we have in this country that a lot of people don't like to talk about in public but I think it's time we faced this thing head on.
Madem kamu hizmetinden konuşuyoruz bu ülkede birçok kişinin toplum içinde konuşmaktan hoşlanmadığı ama artık yüzleşmemiz gereken toplumsal bir sorundan bahsetmek istiyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]