English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / I like you a lot

I like you a lot translate Turkish

1,389 parallel translation
I like you a lot.
Seni seviyorum.
And if I told you I like you a lot and asked you to come with me?
Senden çok hoşlandığımı söylesem, ve benle gelmeni istesem, yapar mıydın?
I really like you, Olivia. I like you a lot.
Senden hoşlanıyorum, Olivia.
I LIKE YOU A LOT! I KNOW.
Ben çok severim.
Stop it, we're friends, I like you a lot too.
Kes şunu, biz arkadaşız, ben de seni çok severim.
You know that.... but I like you a lot, too.
Seni seviyorum demiyorum. Seviyorum tabi. Ama seni çok seviyorum.
I'm sure you're a great football mind, like everybody say, but, uh, there are a lot more problems down there than just the lights won't work.
Herkesin söylediği gibi büyük bir futbol adamı olduğuna eminim. Ama orada ışıkların çalışmamasından başka problemler var. O yüzden sana sorum şu.
Okay, I'm not sure if there's something that you feel like you need to say or need to do. I realize you and Jess have some sort of history, but I really do like her a lot. So, if you want to hit me or whatever it is that you need to do,
Söylemen ya da yapman gereken bir şey mi var emin olamıyorum ve Jess ile bir geçmişiniz olduğunun farkındayım ama ondan gerçekten çok hoşlanıyorum, o yüzden bana vurmak ya da her ne yapman gerekiyorsa bir şekilde bunu artık geçemk istiyorum, çünkü bu salak bir iş olmaya başladı.
I do like you! A lot.
Senden çok hoşlanıyorum.
I hear you like to spend a lot of money on your car.
Arabana masraf etmeyi seviyormuşsun diye duyduk.
I like you, Phoebe, a lot, but you're a witch, so bye-bye.
Güle güle yüzden, ben, Phoebe, çok, sizin gibi ama bir cadı vardır.
My girlfriend, she don't like it that i... i use a little, so, uh... You know, i did a needle in the parking lot.
İğneyi otoparktayken yaptım.
My girlfriend don't like it that i use a little, so, i, uh, you know... i did a needle in the parking lot.
İğneyi otoparktayken yaptım.
Look, i am not going to confuse you with a lot of technical terms like double-blind and objective abstracts.
Bak, çift kör yöntemli ve tarafsız araştırma raporu gibi bir sürü teknik terimle kafanı karıştırmayacağım.
Listen, you brought a lot of heat taking down Freddy like that.
Dinle, Freddy'i o şekilde hallederek çok fazla gürültü çıkardın. "Federallerle uğraşıyorum."
Oh, Faith, there is a lot I would like to tell you.
Oh... Faith, o kadar çok ki... Sana söylemek istediklerim.
It's just- - it's just that a lot of the time, it feels like you and Cristina are kinda over there, and I'm here.
Sadece... Çok uzun zamandır, sanki sen ve Cristina hep beraberdiniz ve bense hep başka yerdeydim.
Poor old lot... could have a bit more than he bargained for, and I can't promise you anything like that but it should be quite a laugh.
Zavallı ihtiyar umduğundan biraz daha fazlasını kazanabilirdi,... sana böyle bir söz veremiyorum, ama çok gırgır olacak.
Well, it's sounds like you're having a lot more fun than I am.
Yine de benden daha çok eğleniyorsundur.
So, forget the complaints. What I would like you to do... is to think of, uh, new ways for us to make a lot of money.
Senden yapmanı istediğim şey... daha çok para kazanmak için yeni yollar bulmak hakkında düşünmen.
I'm going to call you back. This is like well costing you a lot.
Ben seni tekrar ararım, sana pahalıya mal olur.
I know it may not seem like a lot of money to some of you, but it's a lot to me.
Bunun bazılarınız için fazla bir miktar olmadığını biliyorum, ama benim için fazla.
Well, I suppose there's one thing you can't deny, and that is that you look a lot like your father.
Sanırım seninde karşı çıkamayacağın şey ; babana tıpatıp benzediğin.
Although, come to think of it, you and I know someone a lot like the virgin Mary, only she got pregnant by her husband's best friend before the wedding.
Buna rağmen, düşününce, ikimiz de bakire Meryem gibi birini tanıyoruz, sadece o düğünden önce kocasının en yakın arkadaşıyla yattı.
- Yeah. But well, you know, I've always said, handwriting, it's a lot like gymnastics.
Her zaman söylemişimdir, elyazısı aynı jimnastik gibidir.
I mean, now a lot of stuff makes sense like : how you acted at the Formal and... how you blew me off after the whole locker thing.
Yani, bir çok şey seni böyle hissettirmiş olabilir : balodaki davranışın dolap olayında beni yalnız bırakman.
Sure, in a lot of ways, I AM just like you. I want to be happy,
Tabii, bir çok açıdan ben de sizler gibiyim.
In my line of work, I meet a lot of men, but never the complete package like you.
İşim gereği birçok adamla tanışıyorum ama hiç senin gibisine rastlamadım.
Look, I know we're scraping the bottom of the barrel here, but it's not like we have a lot of choice, unless you happen to know someone else who understands this technology!
Bak, beyhude çabaladığımızı ben de biliyorum, ama çok fazla seçeneğimiz yok gibi görünüyor, eğer sen bu teknolojiden anlayan birilerini tanıyor olmazsan!
He's a lot like you, D. I like to think he got his bad habits from you.
Kötü huylarını senden aldığını düşünmek hoşuma gidiyor.
Honey, I've seen a lot of girls like you who wasted years on a guy who never came through,
Tatlım, senin gibi yıllarını asla yola gelmeyecek bir çocukla harcayan bir çok kız gördüm.
I mean, that sounds a lot like training wheels, and you were on those for a really long time.
Eğitim sürüşü gibi geliyo kulağa, sen gerçekten uzun zamandır onların üzerindesin zaten.
Plus I'll bet you'll probably like a lot of the same toys. Ooh, I'm late.
Artı bahse girerim sevdiğiniz oyuncakların çoğu aynıdır.
I'd like to believe you, son, but frankly, you're not making a lot of sense.
- Sana inanmak istiyorum, evlat. Ama açıkçası, mantıklı şeyler anlatmıyorsun.
Well, I just want you to know that I really like her and you're probably gonna be seeing her a lot.
Bilmeni isterim ki ondan gerçekten hoşlanıyorum ve herhalde onu artık daha da sık göreceksin.
I mean, you seem like a nice kid but this car's got a lot of sentimental value.
Yani sizler iyi çocuklara benziyorsunuz ama bu arabanın bende hassas anıları var.
Well I put myself through a lot, and you can't talk to me like that!
Ve sen benimle böyle konuşamazsın! Oh, anne.
I'm off right now, so I'll be waiting outside in the parking lot, where I'm gonna gut you like a deer.
Şu anda molamdayım. Seni otoparkta bekliyorum. Geyik gibi içini temizleyeceğim.
But it's not as terrible as I originally thought it was because, you know, we like each other, and, you know, we have some laughs, and there's a lot of closeness.
Bu başta düşündüğüm gibi kötü bir şey değildi çünkü biz birbirimizi seviyoruz, birlikte gülüyoruz.
I'd like to do a lot more with you, baby
- Seninle fazlasını yapmak isterim bebek.
If you just move back, like I asked you earlier... I think things are going to be a lot better.
Demin de söylediğim gibi, sadece biraz geri çekilirsen... sanırım herşey daha iyi olacak.
I really like you. A lot.
Senden çok hoşlanıyorum...
I mean, I think you're smart, and beautiful... and different than anyone I've ever met... and I'd like to see a lot more of you.
Yani, bence sen akıllı, güzel ve tanıdığım herkesten farklı birisin ve seni çok daha fazla görmek isterim.
You know, I gotta hand it to you, brother, you're a lot more like us than I thought, aren't you?
Hakkını vermem gerek, kardeşim. Düşündüğümden daha fazla bize benziyorsun, değil mi?
Look, I know you must get a lot of calls like this, right?
Bakın, biliyorum bunun gibi bir sürü telefon alıyorsunuz, değil mi?
Actually, I was a lot like you.
Aslında sana çok benziyordum.
I really like you a lot, but...
Senden gerçekten çok hoşlandım ama.
- Danny, I've worked with a lot of visiually impaired people..... and I can honestly say, I've never met anyone like you.
- Bundan çok emin değilim. - Danny, bu ameliyatı sanal olarak geçirmiş..... birçek kişiyle görüştüm ama dürüstçe diyebilirim ki, senin gibisini görmedim.
The truth is, I was a lot like you.
Hakikat şu ki, ben de senin gibiydim.
Well, over the last few months I've started to like you a lot.
Son birkaç aydır senden çok hoşlanıyorum.
A lot of people would like to get their hands on what I'm about to show you.
Sana göstereceğim şeylere birçok insan sahip olmak istiyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]