I like you so much translate Turkish
767 parallel translation
But I like you so much.
Ama senden çok hoşlanıyorum.
I like you so much.
Senden çok hoşlanıyorum.
Why do I like you so much?
Seni neden bu kadar çok seviyorum ki?
I don't know why I like you so much, Peter.
Seni neden sevdiğimi hiç bilmiyorum, Peter.
I like you so much, you mean so much to me.
Seni çok seviyorum, benim için çok önemlisin.
I like you so much.
Senden gerçekten çok hoşlanıyorum.
I like you so much.
Seni çok seviyorum.
Because I like you so much?
Sizi çok sevdiğinden mi?
You look so much like someone I know.
Tanıdığım birine çok benziyorsunuz.
I've heard so much about you, it's just like meeting an old friend.
Hakkınızda o kadar çok şey duydum ki, eski bir ahbabımla tanışıyor gibiyim.
Oh, I can't bear to see you like this... because I love you so much.
Ah, seni böyle görmeye dayanamam çünkü seni çok seviyorum.
I feel like a hulk, putting you to so much trouble.
- Loxi! İçimden bir ses sana çok sorun çıkardığımı söylüyor.
Well, I... I suppose I'll find out sooner or later, but just what exactly did you want to see me about? George, now that's just what I like so much about you.
Eninde sonunda öğreneceğim ama beni tam olarak neden görmek istediniz?
Say, I can't see how a smart girl like you... can spend so much time on these things.
Bak, senin gibi zeki bir kızın böyle şeylerle nasıl zaman geçirebileceğini anlayamıyorum.
I want to be with you so much, my knees feel like - like they've knives in them.
Yanında olmayı öyle çok istiyorum ki... dizlerim sanki... sanki bıçak saplanmış gibi.
I hate a man like you so much... that I'm gonna trample your head in the mud.
Senin gibilerden öyle... ... nefret ediyorum ki, kafanı ezeceğim.
No woman could love anybody like I loved you... but you--you kept me shut out from so much.
Hiçbir kadın birini, seni sevdiğim kadar sevemezdi ama beni kendinden hep uzak tuttun.
You disgust me so much, I'd like to spit in your face.
Senden öyle iğreniyorum ki, yüzüne tüküresim geliyor.
What do you know? Since you like it so much, I'll see if I can find more for you.
Madem bu kadar hoşuna gitti, sana birkaç görev daha vereyim bari.
And I so much hoped we could give you a white Christmas, just like the ones you used to know.
Oysa ben beyaz bir Noel olsun isterdim hani sizin alışkın olduğunuz Noeller var ya.
If I do not like you so much this would now be a fact.
Seni bu kadar sevmesem ağzını burnunu dağıtmıştım.
I felt like doing so because you talk so much about Musashi
Bunu yapmak istedim, çünkü sen Musashi konusunda o kadar çok konuştun ki.
So I put it to you, Benson... that you'd very much like to see me gone.
Bu yüzden senden şüphelendim Benson. Ortadan kaybolmamı çok isterdin. Ölmemi yani.
I'd like to help you, but I have so much to do.
Sana yardımcı olmak isterdim, ama yapacak çok şeyim var.
If I didn't like you so much, Matt, and know you so well...
Seni bu kadar sevmesem, Matt... Gereği yok...
So, if you wanna take us out on the town some night, that much I'd like you to do.
Bu durumda, eğer bizi kentte bir gece bir yerlere götürmek istersen, sana ben de o kadarını yaparım.
Why you like Eben so much?
Eben'i niye bu kadar seviyorsun?
this evening was for me. But I would like so much to see you again.
Ama sanırım beceremedim...
I would like to understand you so much to really understand you.
Seni anlamayı, gerçekten anlamayı çok istiyorum.
- Well, I'm glad you like it so much.
- Beğendiğine çok sevindim.
Well, you know, when I get through with you, you're gonna like them cattle so much you'll never want to leave them.
Gel bakalım seninle şöyle bir dolaşalım. Gittikçe sığırlaşıyorsun bu gidişle onlardan bir farkın kalmayacak.
You look so much like her, I feel ten years younger.
Ona o kadar çok benziyorsunuz ki kendimi 10 yaş genç hissediyorum.
Jim has told me so much about you. I feel like I know you.
Jim bana sizden o kadar çok söz etti ki sizi çok iyi tanıyorum.
Gosh, with that much I could go around the world in my car. Do you like traveling? So do I.
- Bu kadar benzinle benim arabam tüm dünyayı dolaşır.
I mean, you look so much like your mother, even prettier.
Demek istediğim annenize çok benziyorsunuz, özellikle güzelliğiniz.
I like you very much, Peyrac and you. You are so funny.
Siz ve Peyrac çok hoşsunuz. eğlencelisiniz!
And while I'd tremendously enjoy accompanying you tonight I'd like so much more to spend my last night on board.
Bu gece size eşlik etmekten çok keyif alırdım ama son gecemi gemide geçirmeyi çok istiyorum.
Keep quiet, I want to watch. If you like it so much, why don't you go to Germany?
Madem bu kadar beğendiysen niçin Almanya'ya gitmiyorsun?
I suppose you understand it even more. I mean, having to run a huge ship like this with so much responsibility every minute and having to be so careful with all your men looking up to you...
Böyle bir gemiyi idare etmek, bir sürü sorumluluk, ve bütün adamlarınız size böylesine güvenirken dikkatli olma zorunluluğu.
"My reason for writing is to say that I'm a bachelor and I would appreciate it if you could suggest a nurse who might like me as much as I'd like her and if so, we could begin a friendship that might lead to the altar."
"Bunu yazmamın sebebi bekâr olmam ve sonu mihrapta bitebilecek bir arkadaşlığa başlayabilmem için benim ondan hoşlanacağım kadar benden hoşlanabilecek bir hemşire bulabilirseniz memnun olurum."
You like Hadleyberg so much?
Hadleyberg'i çok mu seviyorsun?
Here, I got you the plain cotton socks that you like so much.
Bak sana çorap aldım. Çok düz, İskoç ipliğinden. Tam sevdiğin gibi.
I just don't go around flattering people and saying how much I like them unless I really like them. Right. So, why can't you...
İnsanların gururunu okşayıp ve onları gerçekten beğenmediğim halde ne kadar çok beğendiğimi söyleyip idare etmem.
My eyes saw you, and my heart... My heart understood I like poetry, I understand it, but I wouldn't miss the music so much.
Aynı büyü beni sana doğru çekti, canım gözlerimin seninkilerle ilk karşılaştığı gece.
I'm out there, spending too much money on clothes... trying to look like maybe I'm under 30 so somebody will hire me... and you're sitting in here, whining like an idiot.
Ben sokaklara çıkıp kıyafetlere bir sürü para veriyorum. Biri beni tutsun diye 30'dan küçük göstermeye çalışıyorum... sen de burada oturmuş aptallar gibi sızlanıyorsun.
And as I Iook so much like my sister... what are you saying?
Kız kardeşime de çok benzediğimden... Ne demeye getiriyorsun?
I bought it because it looks so much like you.
Sana çok benzediği için aldım bu arabayı.
Mr. Brent it ain't I loves niggers so much it's just I don't like you at all.
Bay Brent zencileri çok sevdiğimden değil sadece sizi hiç sevmediğimden.
The little dance that you like so much, and I've been dancing all my life, is a plague!
Sevdiğin o küçük dansı hayatım boyunca ettim, o bir vebadır!
When I had money you wanted me so much Why do you treat me like this?
Param varken beni çok istiyordun. Ama şimdi... Ne yapmam gerekiyor?
I would so much like to be with you two again... to be together as we never were properly before.
İkinizle yeniden birlikte olmayı öyle çok isterdim ki... Önceden doğru düzgün beraber olamadığımız gibi.