I meant to call you translate Turkish
67 parallel translation
O'Connor, I meant to call you up yesterday, but I didn't get around to it.
O'Connor seni dün arayacaktım, ama fırsat bulamadım.
I meant to call you after Phil...
Phil'den sonra seni arayacaktım.
I meant to call you.
Barbara, sizi arayacaktım.
I meant to call you earlier, but things got so busy.
Seni daha önce aramak istemiştim ama işler karıştı.
I meant to call you.
Seni arayacaktım.
And I meant to call you.
Ben de seni arayacaktım.
I meant to call you before
Daha önce aramalıydım.
I meant to call you back.
Seni aramak istedim.
I meant to call you back, but I forgot.
Sizi aramak istedim ama unutmuşum.
Oh, yeah, I... I meant to call you and thank you for that.
Oh, evet, ben... bunun için seni arayıp teşekkür edicektim.
I'm sorry, I meant to call you.
Üzgünüm, seni aramak istedim.
I meant to call you.
Ben de seni arayacaktım.
I meant to call you when I got back, but... you know, things just...
Geri döndüğümde sizi aramak istedim, ama... bilirsiniz, işler biraz...
I meant to call you but... you know, this thing with Dan is...
Seni aramak istedim ama... Bilirsin Dan'in durumu falan...
I meant to call you. Um, how's the Kitty?
Sizi arayacaktım aslında.
I meant to call you right after the holidays, but...
Seni tatilden sonra aramak istemiştim ama...
You left a message, I meant to call you back.
Bana mesaj bırakmıştın, sana dönmek istedim.
Yes, Dad, I meant to call you, but I forgot.
Evet, baba. Seni arayacaktım ama unuttum.
I meant to call you and thank you for that fund you set up for Ricky.
Ricky için başlattığın kampanyaya çok minnettarım ve sana teşekkür ederim.
Was I meant to call you?
Neden seni arayacaktım? - Öylemi.
Oh, i meant to call you.
Sizi arayacaktım...
Oh, I Meant To Call You.
Seni arayacaktım.
I meant to call you, I'm so sorry.
Seni arayacaktım. Çok üzgünüm.
I meant to call you.
Sizi aramayı istemiştim.
I meant to call you back, but I'm on my way to a meeting.
Seni arayacaktım ama bir toplantıya gidiyorum.
Caroline, I'm sorry, I meant to call you.
Caroline, özür dilerim, seni arayacaktım.
Oh, hey, Jen, I meant to call you.
Merhaba, Jen, Ben de seni arayacaktım.
I meant to call you earlier...
Sizi ben arayacaktım.
I meant to call you. He was in the hospital.
Seni aramak istedim ama kendisi hastanedeymiş.
Aaron, I'm sorry. I meant to call you, but I just didn't know what to say.
Seni aramak istedim ama nasıl söyleyeceğimi bilemedim.
I meant to call you.
Ben de sizi arayacaktım.
Actually, I meant to call you about Barack's visit to NY.
Aslında, seni Obama'nın New York ziyareti için çağıracaktım.
I meant to call you, I just had a lot going on up here.
Arayacaktım seni ama işim başımdan aşkın.
Look, I meant to call you because I have...
Bak, seni aramak istedim çünkü ben...
I hadn't meant to call on you today, but I met Ovchinin.
Bugün size uğramak niyetinde değildim, fakat Ovchinin'e rastladım.
What I meant to say is, would you mind if I call you?
Kastettiğim şu, ararsam rahatsız olur musun?
I meant to call you.
- Aslında, seni aramak istedim.
YEAH, I MEANT TO CALL YOU, I DID.
Evet, aramak istemiştim.
I always meant to call you, but... I'm not good at calling when a call is really necessary.
Ama gerçekten birini aramam gerektiğinde bunu yerine getirmeyi pek beceremem.
I'm sorry, I meant to call and thank you for saving Lucas.
Üzgünüm, seni arayıp Lucas'ı kurtardığın için teşekkür edecektim.
Hi. I meant to tell you, you got a call from County Records today.
Bugün Eyalet Kayıtlarından bir arama geldi.
I, uh, meant to call you.
Ben, uh, seni arayacaktım.
And I really meant to call you.
Ve seni gerçekten aramak istedim.
I was supposed to call you, and I meant to.
Seni aramam gerekiyordu, ve arayacaktım da.
I'm sure you did hear the call. But the Abbey, clearly, isn't where you're meant to end up.
- Bundan şüphem yok ama belli ki bulunman gereken yer manastır değil.
Tattycoram, for I shall call you that name still, you should know I meant nothing but kindness when I gave it to you.
Tattycoram, seni yine bu isimle çağıracağım, sana bu ismi verdiğimde kötü bir niyetim olmadığını bilmelisin.
I meant, happy to give you a call over when I'm ready to pay.
Hesabı ödeyeceğim zaman seni çağırmayı çok isterim demek istemiştim.
I - I totally meant to call you.
Seni arayacaktım...
But I was just a baby then, and I meant to call you Beatrice.
O sıralar daha bebektim.
I haven't, uh, I-I haven't called, and I meant to call so many times, but you're here now, right--right now.
Kaç kere elim telefona gitti ama neyse, şu an buradasınız.
Later, when I began to realize the height of his intellect and what you call the depths of his emotion, still, I couldn't understand what it was that I meant to him.
Sonraları zekâsının boyutunu ve sizin deyiminizle duygularının derinliğini kavramaya başladığımda bile onun için ne anlama geldiğimin farkına varamamıştım.