I should be so lucky translate Turkish
55 parallel translation
Never before did I think I should be so lucky.
Bu kadar şanslı olacağımı hiç düşünmezdim.
I should be so lucky!
Bu kadar şanslı olamam!
- I should be so lucky.
- Çok şanslı olmalıyım.
- I should be so lucky.
- Nerede o şans.
In my plan to dominate the world. Oh, mr. n., that I should be so lucky!
Ah, Bay N, ne büyük bir talih.
I should be so lucky.
- Nerede bende o şans.
- I should be so lucky!
- Çok şanslı olmalıyım!
That it's not fair that I should be so lucky.
Adil değil ama çok şanslı olmalıyım.
I should be so lucky!
Nerede bende o şans!
" I should be so lucky
" Çok şanslı olmalıyım...
I should be so lucky.
Öyle bir durumda kendimi şanslı sayardım.
I mean, to be perfectly honest, I should be so lucky to someday ride shotgun with you.
Yani, dürüst olmak gerekirse, bir gün seninle birlikte çifte kullanırsam çok şanslı sayılırım.
I should be so lucky.
Çok şanslı olmalıyım.
Shit, I should be so lucky.
O kadar şanslı olsam.
I should be so lucky.
O zaman çok şanslı olurdum. Tahmin edebiliyor musun?
- I should be so lucky.
- Çok şanslıyım herhalde.
I should be so lucky as to have HIV.
Herhalde HIV'li olsam şanslı olurdum.
You don't think I wake up at night and hear it beating and just not understand why I should be so lucky?
Gece yataktan kalkıp çarptığını duyduğumda bu bile ne kadar şanslı olduğumu anlamama yetiyor.
I should be so lucky, huh?
- Bu bir mucize olurdu!
" I should be so lucky, lucky, lucky, lucky.
Çok şanlı olabilirim, şanslı, şanslı...
"I should be so lucky."
Çok şanslı olabilirim.
You know, if I should be so lucky to get one.
Tabi, bir taneye sahip olabilecek kadar şanslı olsaydım.
I should be so lucky, okay?
Çok şanslı olmalıyım, değil mi?
I should be so lucky.
Keşke gelse.
- I should be so lucky.
- Şanslı günümde olmalıyım.
I should be so lucky. Set up the camera.
- Kamerayı ayarlayın.
Yeah, I should be so lucky.
Evet, çok şanslı olmalıyım.
I should be so lucky.
- En şanslı günüm olur.
Yeah, it's called alcoholism, I should be so lucky.
Evet, bu gidişle alkolik olmayı planlıyorum, inşallah.
Ha! I should be so lucky.
Çok şanslı olmalyım.
I should be so lucky.
- Çok şanslı olmalıyım.
I should be so lucky.
Çok şanslıymışım demek ki.
I should be so lucky when I go.
Öldüğümde çok şanslı olmalıyım.
I should be so lucky one day. Associate Professor Dr. Juliana di Matteo.
Doçent doktor Dr. Juliana di Matteo.
Yeah, I should be so lucky.
Evet. Çok şanslı olmalıyım.
I should be so lucky.
Ne kadar şanslıyım.
I should be so lucky to have him.
Ona sahip olduğum için çok şanslı olmam gerekirmiş.
I should be so lucky, right?
Çok şanslı olmalıyım, değil mi?
I should be so lucky.
- O kadar şanslı olsam keşke.
I should be so lucky.
Nerede bende o şans?
I should be so lucky.
Şanslı olmalıyım.
I should be so lucky.
O kadar şanslı değilim.
I'll have other people look at these, but as far as my first impressions Mrs. Torrance, we should all be so lucky.
Bunları başkalarına da göstereceğim ama ilk izlenimim... ... Bayan Torrance, hepimizin çok şanslı olduğu.
You should all be so lucky. Katie Collins, I'd like you to find
Oğlum Danny de bana benzemiş.
Well, I should only be so lucky, right?
O kadar da şanslı değilim öyle değil mi?
I should only be so lucky.
Çok şanslı olmalıyım.
He should be so lucky. I am Brooke Davis.
Ben Brooke Davis'im.
You know, I'm the one who should be bragging to all the neighbors, telling them how lucky I am to be married to a woman who's still... sexy as all get out... who makes me laugh... and whose heart is so big,
Komşularıma ne kadar şanslı olduğumla ilgili övünmesi gereken asıl benim. Çünkü senin kadar hala seksi beni güldüren ve böyle büyük bir kalbe sahip bir kadınla evliyim.
I should be so lucky. You don't like your job?
Nerede o şans.