I shouldn't have done that translate Turkish
237 parallel translation
I shouldn't have done that.
Ona kötü davrandım ;
You know I'm on your side and understand everything, but you shouldn't have done that. You are the Empress of Austria!
Biliyorsun, hep seni tuttum ama bunu yapmamalıydın.
I shouldn't have done that.
Bunu yapmamalıydım.
I shouldn't have done that.
- Henüz vazgeçmedim.
Oh, I shouldn't have done that.
Bunu yapmamalıydım!
Gee, you shouldn't have done that... but I'm glad you did, on account of the girls.
Vaay, bunu yapmamalıydın... ama kızlar açısından iyi oldu.
You may think I shouldn't have done that.
Bunu yapmamam gerektiğini düşünüyor olabilirsin.
- I knew I shouldn't have done that.
- Bunu yapmamalıydım.
I shouldn't have done that last night without checking with you first.
Biliyorum, dün gece önce size gelmeliydim.
That was my fault, I shouldn't have done it.
Hepsi bu kadar. Hatalıyım.
- Thanks. I shouldn't have done that.
Keşke yapmasaydım.
I feel, "Shucks, I shouldn't have done that. I feel bad about it."
"Eyvah, keşke böyle yapmasaydım." der, kendimi kötü hissederim.
I'm sorry, I shouldn't have done that.
Üzgünüm. Bunu yapmamalıydım.
You're right. I shouldn't have done that.
Ama haklıydın bunu yapmamalıydım.
I shouldn't have done that...
Bölmemem gerekirdi.
Now, in retrospect, I shouldn't have done that. I should have just said, "Fine. Let it appear, because it ought to appear".
Bundan hep utanmışımdır.
I just meant... I shouldn't have done so much bragging, that's all.
Demek istediğim, övünmekle söylediklerimin, hepsi palavraydı.
There are a lot of things in my life that I shouldn't have done.
Yapmamam gereken bir sürü şey oldu hayatımda.
You're right, I shouldn't have done that.
Bunu yapmamalıydım.
Look, I'm sorry. I shouldn't have done that.
Bak, Üzgünüm.Böyle yapmamam gerekirdi.
I shouldn't have done that.
Öyle davranmamalıydım.
- You shouldn't have done that, I know what it meant to you.
Senin için ne kadar önemli olduğunu biliyorum.
I dunno. I guess I shouldn't have done that.
Sanırım yapmamalıydım?
- [Laughs ] - [ Bones Cracking] Oh, boy, I shouldn't have done that.
Bunu yapmamalıydım.
I knew I shouldn't have done that.
Bunu yapmamam gerekirdi.
I shouldn't have done that.
Özür dilerim. Bunu yapmamalıydım.
And that's when I told him to kiss my ass. Well, see, I shouldn't have done that.
Ona kıçımı öpmesini söyledim.
I did stuff that I shouldn't have done.
Yapmamam gereken şeyler yaptım.
I shouldn't have done that to you out of the blue.
Bunu yapmamalıydım.
Shit, I shouldn't have done that. No it's ok.
Kahretsin bunu yapmamalıydım değil mi?
I shouldn't have done that.
Ben, bunu yapmamalıydım
I guess I shouldn't have done that or something, because he yelled "faggot" at me, or something, and then before I knew it, there was somebody else.
Galiba bu yanlış oldu. Çünkü bana "ibne" diye bağırdı.. Ve ben ne olduğunu anlamadan biri daha geldi.
- I know I shouldn't have done that.
Yapmamam gerekirdi.
I shouldn't have done that.
Bunu yapmamalıydın.
And I shouldn't have done that unless it pleased myself.
- Beni memnun etmeseydi onu da yapmazdım.
I've done things in my life... maybe I shouldn't have. I know that.
Hayatımda yapmamam gereken şeyler yaptım, biliyorum.
I was acting out of anger, and I shouldn't have done that knowing...
Kızgın olduğum için öyle davrandım.
I've done things in my life that I shouldn't have done.
Peder, şu hayatta yapmamam gereken çok şey yaptım.
I'm sorry they suspended, you, Blin. They shouldn't have done that.
Seni uzaklaştırmalarına çok üzüldüm Blin, bunu yapmamalıydılar.
They shouldn't have done that to him, though, they humiliated him, to the Nash.
Bunu ona yapmamalıydılar, Nash'i küçük düşürdüler.
I shouldn't have done that last part.
O son kısmı yapmayacaktım.
I'm real sorry I cold-cocked you there, Bob. I shouldn't have done that.
Sana öyle vurduğum için özür dilerim Bob, bunu yapmamalıydım.
- When you said, "I already added pepper." My perception was that you were irritated with me for not knowing that and that you were angry with me, that I shouldn't have done it.
- "Biber koydum zaten" dediğinde koyduğunu bilmediğim için bana sinirlendiğin hissine kapıldım.
I shouldn't have done that I got you in trouble What's that?
Bu nedir?
I shouldn't have done that.
Onu öldürmemeliydim.
- No, I shouldn't have done that.
- Hayır, yapmamam gerekti.
I shouldn't have done like that, I am sorry.
Bunu yapmamalıydım, üzgünüm.
It was all my fault I shouldn't have done that
Hepsi benim hatamdı. Bunu hiç yapmamalıydım.
I mean- - he shouldn't have done that.
Yani- - bunu yapmamalıydı.
NO. I SHOULDN'T HAVE DONE THAT.
Hayır, bunu yapmamalıydım.
I tried to make my problems yours. I shouldn't have done that.
Bunu yapmamalıydım.