I think it's time to go translate Turkish
235 parallel translation
I think it's time for you to come out to the world. Let's go to the studio.
Kardeşim, gerçek dünyaya adım atmanın zamanı geldi artık.
I think it's time for you to go to bed.
Artık gidip yatsana Teddy.
I think it's time for me to go.
Sanırım gitme vaktim geldi.
I think perhaps it's time for you to go home.
Artık evinize gitme zamanı geldi.
Yes, and I think it's time now to go... back to the ship.
Evet, sanırım gemiye dönme vaktı.
- Well, I think it's time to go.
- Şey, sanırım gitme zamanı. - Evet, ben...
I think it's time to go home.
Artık eve dönme vakti geldi galiba.
I think it's better put off for another time... let's go to my house.
Sanırım bunu başka bir zamana bıraksak daha iyi olacak... bana gidelim.
No, I think it's time to go riding.
Şimdi değil.
I think it's time for me to go.
Ben benim gitmek için zaman olduğunu düşünüyorum.
- # He was her man - I think I'll go to bed. - I think it's time to turn in.
- Ben gidip yatacağım.
I think it's time for me to go.
Sanırım gitme vakti geldi.
Children, I think it's time to go.
Çocuklar, sanırım gitme zamanı.
I think it's time to blow this thing off and go to your house. Yeah?
Buradan çekip senin evine gitmenin zamanı geldi.
I think it's time to go, right?
Bence vakit geldi, öyle değil mi?
I think it's time for me to go.
Sanırım gitsem iyi olur.
Yeah, well, I think it's time to go.
- Yee, gitme zamanı, hazır mısın?
Yeah, Lady Francis.... I think it's about time for me to go home.
Evet, Lady Francis sanırım, eve dönmemin zamanı geldi.
I think it's time for me to go.
- Sanırım artık gitme zamanım geldi.
But I think it's time to just let go of the old mistakes.
Ama bence eski hataları unutmak için uygun bir zaman.
I think it's time to let go.
Bence ayrılmanın zamanı geldi.
Well, I think it's time to go to the airport.
Havaalanına gitme zamanı geldi.
I've always felt it would be a very positive thing and it should be pushed as far as it can go. I think it's going to have a very hard time. There's just such a concentration of resources and power that alternative media, while extremely important, are going to have quite a battle.
Bu noktada medyanın görevi barışçıl çözümlerin sağlanabilmesi için olasılıklar sunmak, binlerce kişinin ölümüne ve bir ülkenin sonuna neden olacak bu acımasız savaş kararının tartışılması için öneri getirmektir.
I think it's time to just go upstairs and give it back to him and get the hell out of this dump.
Yukarı çıkıp, bunu ona geri verip.. .. bu çöplükten gitmenin vakti geldi.
- Yes, I think it's time for us to go. - Yeah.
- Gitme zamanımız geldi.
- I think it's time for you to go home now.
- Sanırım eve dönme vaktin geldi.
I think it's time to go home.
Sanırım, artık eve gitme zamanı.
Margaret, I think it's time to go.
Margaret, sanırım gitme vakti.
Come to think of it, when it's my time to go... I hope I'm standing tall like he was.
Aklıma geldi de, ölme sırası bana geldiğinde umarım ben de onun gibi dimdik olurum.
I think it's time for you to go.
Artık gitme vaktin geldi.
I think it's time for this relationship to go to another level.
- İlişkimizin başka bir... -... seviyeye geçme zamanı geldi.
And I think, son it's time, once again, for one of our little chats about where you're supposed to and not supposed to go in this hotel.
Ve düşünüyoum ki, oğlum... ... sanırım, bu otelde nereye gidip... ... nereye gidemeyeceğini tekrar konuşsak iyi olacak.
I think it's time for me to go get a lawyer.
Sanırım gidip bir avukat tutma vaktim geldi.
- I think it's time to go home.
- Eve gitme vakti. Haydi.
Well, Jake, I think it's time for all of us to go back home.
Jake, sanırım hepimiz için eve dönme vakti geldi artık.
Bishop Brennan is always threatening to send me somewhere unpleasant and this time I think he just might go through with it.
Sıradaki sürgün yerimi düşünüyordum. Piskopos Brennan beni sürekli bir yere yollamakla tehdit eder.
I think it's time for puppy to go out again.
Sanırım köpeği yine dışarı çıkarma vakti.
Now I think it's time for you to go fishin'.
Şimdi sanırım balık tutmaya gitmenizin zamanı.
And I think it's natural if you feel a little bit awkward here, you know, considering, but there's no reason why we can't just go to the party and have a good time tonight, OK?
Eğer kendini biraz utangaç hissediyorsan, ki bu bence doğal ama biliyorsun iyice düşününce bunun için bir neden yok. Neden sadece partiye gidip bu gece güzel zaman geçir miyoruz, tamam?
I think it's time to go.
Gitme zamanı.
Now listen, I've been out here all this time and I haven't been complaining about anything yet so I think it's time to go into the complaint department.
Şimdi dinleyin, bunca zamandır buralardaydım ve hiçbir şey hakında şikayet etmiyordum bu yüzden düşündüm de şikayet bölümüne geçmenin şimdi tam zamanı.
I think our best bet is to go through state records but it's going to take some time.
Bence en iyisi eyalet kayıtlarını incelemek ama biraz zaman alır.
Sam, I think it's time for you to go.
Sam, gitme zamanın geldi.
Well, I think it's time to go.
Peki, sanırım gitme vakti.
I think it's time for me to go.
Gitme zamanım gelmiş galiba.
I THINK IT'S TIME FOR YOU TO GO. [Chuckling]
Bence gitme vaktin geldi.
I think it's time to let her go, sir.
Sanırım onun gitmesine izin vermenin zamanı geldi, efendim.
You think maybe I should go over there and try to explain things to her? Francis, as long as it's the last time, and you both understand that.
- Bunun yararı olur mu, açıkladın mı herşeyi
I think it's time for the Paras to go in.
İngilizler dışarı! Sanırım paraşütçülerin müdahale etme vakti geldi.
- I think it's time for you to go.
- Artık gitme zamanın geldi.
But, I mean, for your daughter's sake, wouldn't you rather be safe I think it's time to go inside.
- Ama kızınız için tedbirli davranmak daha iyi olmaz mı sizce?