I told her the truth translate Turkish
174 parallel translation
Now that I'm with you, I'm beginning to believe that I told her the truth.
Şimdi seninleyim ve ona gerçeği söylediğimi düşünmeye başladım.
Because I... I told her the truth.
Çünkü ben- - Ona gerçeği söyledim.
I told her the truth, we had a little sex, she told me the guy's name :
Ona gerçeği anlattım, biraz seviştik, bana adamın adını verdi :
Well, Ethan, I told her the truth.
Ethan, ona gerçeği anlattım.
I told her the truth.
Gerçeği söyledim.
But I told her the truth.
Ama ben doğruyu söyledim.
I told her the truth and then she left with Felix anyway.
Ona doğruyu anlattım ve sonra Felix'den ayrıldı.
No, I told her the truth.
Hayır, ona gerçeği söyledim
I told her the truth, which is something she could use a little bit more of from her supposed friend and her boyfriend.
Benim yüzümden değil. Ben ona gerçeği söyledim. Sözde arkadaşı ve sevgilisi de bunu yapmalıydı.
Don't worry about what Olive knows. Even if i told her the truth that, 372 00 : 18 : 31,340 - - 00 : 18 : 34,400 I died and you brought me back to life, she wouldn't believe me.
- Olive'in ne bildiğine endişelenme.
No, I told her the truth.
Hayır, gerçeği söyledim.
So I told her the truth.
Ona gerçeği söyledim.
Naturally I was furious at the prospect of losing my inheritance, and I told her the truth.
On yolcunuzdan ikisinin ölmüş olması size garip gelmiyor mu?
I told you... I mean her... the truth in my letter.
Demek istediğim mektubumda yazdıklarım doğru.
Don't you realise that her sister told me the truth, how you were a young fool, and I was an old one, which is worse.
Bayanın bana gerçeği söylediğini hala anlamadın mı? Aptalda olsan gençsin. Ama ben yaşlıyım.
I've always told the truth and I'm not going to hide anything.
Ben her zaman doğruyu söyledim, ve bir şey gizlemedim.
Perhaps everything I've told you isn't the truth either.
Belki anlattığım her şey de gerçek değildir.
- Then you can help her? - No. I told the truth.
- Ona yardım edebilir misiniz?
Everything I've told you... is either an extraordinarily elaborate lie... or the very simple truth.
Sana söylediğim her şey ya çok iyi hazırlanmış birer yalan ya da basit birer gerçek.
Don't tell her what I told you to tell her. Just tell her the truth now, OK?
Sizden söylemenizi istediğim şeyi söylemeyin.
If I had always told the truth, Pete, I would now be a cake of soap.
Her zaman gerçeği söyleseydim Pete, şu anda bir kalıp sabun olurdum.
I always told her the truth about you, everything.
Her zaman senle ilgili tüm gerçekleri ona anlattım.
I told her the truth.
Ona gerçeği söyledim.
For what it's worth you should know that I've told Jake the truth about my visit to you, why I brought him here everything.
Ne pahasına olursa olsun Jake'e gerçekleri söylediğimi bilmelisin. Seni ziyaretimi, neden onu buraya getirdiğimi, her şeyi.
I should have just come home and told my wife everything, admitted the truth,'cause now my wife doesn't even trust me anymore, and I don't blame her because I don't trust me, either.
Eve geldiğimde ona her şeyi anlatmalıydım, bunu itiraf etmeliydim, çünkü şimdi karım bana hiç güvenmiyor, bunun için onu suçlayamam çünkü ben de kendime güvenmiyorum.
I expected this lady to tell the truth about what her doctor told her.
Bayanın, doktorunun ona söylediği konusunda doğruyu söyleyeceğini beklemiştim.
I thought you'd always told me the truth.
Bana her zaman doğruyu söyleyeceğini sanmıştım.
If I had told her the whole truth... it would have destroyed her belief in the strength and the wisdom of our caste.
Ona gerçeği söyleseydim sınıfımızın gücüne ve bilgeliğine olan inancı sarsılırdı.
Oh, I told her the, the truth.
Ona gerçeği söyledim.
Because if I just told you the truth about that... it means that I'm just a truthful person who would tell you the truth about anything.
Çünkü sana her zaman doğruyu söyleyen bir insan olduğumu... söylerken doğruyu söylüyordum.
I told him to tell the truth to tell her that he loves her every time he looks at her.
Doğruyu söylemesini söyledim. Ona her baktığında onu sevdiğini söylemesini.
What was the truth you told her to get her to leave? I told her I wished it had been me instead of you that got to be with her.
Ona senin yerinde kendimin olmasını dilediğimi söyledim onunla beraber olmak için.
I always told you the truth.
Sana her zaman gerçeği anlattım.
I mean, she's never lied to me, but it doesn't mean she's always told me the truth.
- Yani, bana asla yalan söylemedi - Ama bana her zaman gerçeği söyledi demek değil bu
I levelled with you 100 per cent. Everything I told you was the truth.
Söylediğim her şey % 100 gerçektir!
I mean, I just told her the truth.
Ona sadece gerçeği söyledim.
I only told her the truth, man.
Ona sadece gerçeği söyledim, dostum.
I just told her the truth.
Sadece gerçeği.
But, uh, the truth is that I told her to get a hobby.
Gerçek ise, bir hobi bulmasını söyledim.
Everything I've told you, everything I will ever tell you is the truth.
Sana tüm söylediklerim, söylediğim her şey, hepsi gerçek.
I never found out what he told her... but I can pretty much guarantee it wasn't the truth.
Ona ne anlattığını hiçbir zaman öğrenemedim. Ama doğruyu söylemediğinden adım gibi eminim.
I already told her the truth.
Ona gerçekleri söyledim.
I should've told the truth instead of sparing you pain.
En başından sana her şeyi anlatmalıydım.
If I hadn't told her the truth about me, she'd still be alive!
Eğer hakkımdaki gerçeği ona söylemeseydim hala yaşıyor olacaktı!
I told I.A. the truth, and there's a lot of evidence to back that up.
Her şeyi riske atıp soruşturma şubesine gerçeği anlattım.
You think I should have told her the truth.
Sence doğruyu söylemeli miydim?
I should've just told her the truth.
Ona gerçeği anlatmalıydım.
- Quit it. - I told her the truth.
Doğruyu söyledim.
Being on my death bed I told the truth to Isha that.. .. her daughter is alive and you have her.
Ölüm döşeğindeyken kızıma onun kızının... hayatta olduğunu söylemek zorunda kaldım.
But I just told her the truth.
Ben her şeyi anlatacaktım.
I've always told you the truth.
Sana her zaman doğruyu söyledim.